ETÖ bitirilmeden demokrasi gelmez

ETÖ bitirilmeden demokrasi gelmez

Açılım tartışmaları Ergenekon davasını ikinci plana itti. Halbuki bu ülkede her türlü demokratik düzenlemenin kaderi bu kaos örgütünün tasfiyesine, bütün unsur ve uzantılarıyla ortadan kaldırılmasına bağlı.

Geçmişte demokrasinin önünü kesmek için hangi provokasyonların yapıldığını bugün artık biliyoruz. ETÖ’ operasyonunun yarım kalması veya perde gerisindeki asıl unsurların deşifre edilmemesi halinde aynı manipülasyonların gelecekte de yaşanacağına şüphe yok.

Geldiğimiz nokta Ergenekon’un belinin kırıldığı bir nokta değil.

Bazı sanıkların hala hastanede olması, bir gün bile ceza yatmaması ETÖ’nün önemli bağlantılarını koruduğunu gösteriyor.

Üçüncü iddianamenin merkezinde bulunan Mehmet Haberal aylardır hastanede ense yapıp yatıyor. İddiaya göre hiç kimsede bulunmayan özel bir hastalığa sahip. Dava bittikten sonra Haberal’ı koruyanların literatüre yen bir hastalık hediye edecekleri, Mehmet Haberal sendromu diye yeni bir buluşa imza atacakları muhakkak. Tıp literatüründe bulunmayan bir hastalık yüzünden önemli suçlamaların muhatabı olan bir zanlının adaletten kaçırılması bize mahsus bir keyfiyet. Eminim Haberal’ı hastanede tutanlar bile uydurdukları hastalığa katıla, katıla gülüyorlardır.

Aynı şey Levent Ersöz için de geçerli.

İddianameye göre bu ülkenin genelkurmay başkanı dahil, bir çok insanı yasadışı şekilde dinleyen, Güneydoğu’da meydana gelen bir çok olaydan sorumlu tutulan Ersöz, bugüne kadar doğru dürüst cezaevi yüzü görmedi.Akşam girdiği cezaevinden sabah ambulansla geri çıktı. Kimse bu kişinin hangi hastalıktan rahatsız olduğunu bilmiyor.Bu iki örnek bunca operasyona , oluşan psikolojik havaya rağmen kimi çevrelerin daha hala ETÖ sanıklarına yardım etmekten çekinmediklerini, örgütün tam anlamıyla çökertilemediğini gösteriyor.

CHP ve hempalarının ETÖ’yü sahiplenici tavırları da aynı psikolojiden kaynaklanıyor. Örgütün gücünü koruduğuna duyulan inanç, gelecekte ifa edeceği fonksiyon düşünülerek bazılarının istikbalini bu suç örgütüne bağlamasına sebep oluyor. Örgüt çökertilmiş olsaydı, kimse bitmiş bir yapıya destek olma cüret ve cesaretini gösteremezdi.Bazı çevrelerdeki sahiplenme duygusu Örgütün hala gücünü korumasına duyulan inançla ilgilidir. Avukatları örgütü savunmayı bıraktığı gün,örgütün gerçekten bittiği de anlaşılacak.

Türkiye’nin önemli problemleri var.

Vakit geçirmeden ülkeyi kaosa götüren sorunların çözülmesi gerekiyor.Bunun için de demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.Daha birkaç hafta önce HSYK’da meydana gelen tartışmalar örgütün tesir sahasının nereye kadar uzandığını, nasıl zapt edilemez bir güce ulaştığını gösteriyordu. Yakın geçmişte bir çok demokratikleşme çabası Yargıdan geri döndü. Hala ETÖ’ sanıklarına yönelik kamu oyunu aydınlatmaya dönük eleştiriler ceza yargılamasının konusu olabiliyor.Son örneği gazeteci Şamil Tayyar’a verilen cezalardır.

Hükümet, Türkiye’yi ayak bağlarından kurtarmak için bazı iyi niyetli teşebbüslerde bulunuyor. Zaman, zaman bu gayretleri istismar eden, aşırı taleplerle dejenere etmeye çalışan çevreler de çıkıyor. Ancak problemleri çözmek için samimiyetin yetmediği Başörtü düzenlemesinde ortaya çıktı.Meclisin büyük oy oranıyla aldığı bir kararı AYM si hukuk dışı bir kararla ters yüz etti. O kararı veren üyelerin bazılarının ETÖ sanıkları ile telefon görüşmeleri ortaya çıktı. Hadi açılım yapalım demekle açılım yapılamayacağını başta hükümet olmak üzere herkes gördü. Şimdi de aynı engellemelerin olmaması için bir sebep yok. ETÖ ayakta kaldıkça Yargıdaki, Medya’daki, Asker-Sivil bürokrasideki uzantıları boş durmayacaktır.En önemli aktörlerini tutuklayıp hapishaneye bile sokamadığınız bir örgütü bu şekilde bırakmak demokratikleşme çabalarını başka bir bahara bırakmaktır.Demokrasinin kaderi bu suç örgütünün bütün unsur ve uzantılarıyla tasfiyesine bağlıdır.Hükümet açılımdan önce ETÖ’nün işini bitirmeye, davayı yürüten kadroların arkasında durmaya bakmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi