Mustafa Erdoğan

Mustafa Erdoğan

Rejimin restorasyonu mu?

Rejimin restorasyonu mu?

Dışişleri Bakanı Davudoğlu bir vesileyle AKP iktidarı döneminde “Cumhuriyet’in restore edildiği”ni söylemiş. İlk bakışta sarih görünmesine rağmen, bu sözden farklı anlamlar çıkarılabilir.

Nitekim, kimileri bunu ilk dönem Cumhuriyetçi paradigma doğrultusunda rejimin yenilenmekte olduğu şeklinde anlamak istiyor. Üstelik bu anlayış, kelimenin “eski halin iadesi, önceki duruma dönme” şeklindeki anlamına da uygun düşüyor.

Ne var ki, ben AKP çevrelerinin de bundan aynı şeyi anladıklarını sanmıyorum. Muhtemeldir ki, onlar -Bakanını kendisi dahil- “Cumhuriyetin restore edilmesi”nden rejimin yenilenmesini, yeniden kurulmasını anlıyorlardır. Eğer böyleyse, “restorasyon” kelimesinin yanlış bir seçim olduğunu düşünüyorum. Esasen kelimenin ilk anlamını, yani rejimin eski veya orijinal haline döndürülmesini, anlamamız halinde, yapılanın pek de matah bir şey olmadığı sonucuna varmamız gerekir.

Mamafih, Bakanın asıl kaygısı AKP iktidarının gidişatından endişe duyanlara güvence vermek olabilir, ki bu durumda “restorasyon” kelimesi duruma uygun düşmektedir. Yani, bu sözle denmek istenmektedir ki, “Hiç kimsenin endişe etmesine gerek yok, bizim yapmakta olduğumuz şey Cumhuriyet’in temel paradigmasına geri dönmekten başka bir şey değildir.”

Peki bu doğru mudur? Yani, AKP’nin “son 7 yılda” yapmaya çalıştığı şey, rejimi kuruluş esasları doğrultusunda yenilemek midir?...

Sorunun cevabı, “Cumhuriyet” terimini nasıl yorumladığınıza bağlı olarak değişir. Eğer bundan siyaset felsefesindeki anlamıyla “cumhuriyet”i kastediyorsanız, o zaman terimin kuruluş dönemindeki pratik anlamını bilinçli olarak görmezden geldiğiniz ve onu sahici bir cumhuriyete dönüştürme arayışında olduğunuz sonucu çıkar ki bu iyi bir şeydir. Çünkü, bu dönemin resmi söylemi yer yer cumhuriyetçi tonlar taşısa da, uygulamada rejimin tamamen başka bir yönde gelişmiş olduğu açıktır.

Başka bir anlatımla, terimin doğru anlamında “cumhuriyet” ile Türkiye’deki -büyük harfle başlatılan- “Cumhuriyet” aynı şey değildir. Türkiye’nin Cumhuriyet’i, milliyetçi ve lâikçi esaslara dayalı, bildiğimiz tek parti rejimidir. Onun içindir ki, günümüzün kimi sol-demokratlarının Cumhuriyet’in “erken dönemi”ni referans almalarının psikolojik bir karşılığı olsa da, bu tutarlı bir siyasi pozisyon değildir.

Cumhuriyet’e atıf yapılırken kastedilen, temelleri Cumhuriyet’in ilk döneminde atılan cari rejim ise, AKP’nin “son 7 yılda” yapmaya çalıştığının bu “rejim”i restore etmek olduğunu söylemek fevkalâde ironik bir şey olur. Çünkü, bu, mevcut “rejim”in değişmezliğini savunanlarla aynı safta yer almak anlamına gelir. Oysa, besbelli ki, iktidar partisinin reformculuğunu anlamlı kılan şey tam da bu “rejim”i dönüştürmek, onu demokratik bir cumhuriyete çevirmek çabasıdır.

Esasen, gerek Cumhurbaşkanının gerekse bir ölçüde Başbakan’ın son çıkışları ancak böyle bir bağlamda anlamlıdır. Yoksa, o malum rejimin esaslarına -resmi söylemdeki ifadesiyle: “Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine”- dönecek olsak, başta Kürt sorunu ve din-devlet ilişkileri sorunu olmak üzere, Türkiye’nin hiçbir temel sorununu çözemezdik.

Ne kadar “reformcu” da olsa Türkiye’de hiçbir hükümetin meseleyi böylesine bir açıklıkla ortaya koymasının mümkün olmadığının elbette farkındayım. Malum, biz yazıp-çizenlerden farklı olarak, onlar “iş yapmak” -bizatihi değiştirmek istedikleri “çerçeve”nin içinde icra-yı faaliyet etmek- durumundalar ve bunun için tek başına demokratik meşruluğun -hatta “uluslararası desteğin”- yeterli olmadığını da biliyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Erdoğan Arşivi

Alarm

31 Temmuz 2010 Cumartesi 09:16