Sevgilim gökyüzünü çalmışlar
Meryem Amash. 120 yaşında. Büyük ülkemizin Kudüs şehrinde dünyaya gelmiş ve orada yaşıyor. Elindeki belgede doğduğu yer "Osmanlı" olarak yazılı.
Eski zamanlardan kalma bir kadın. çok eski zamanlardan... İsrail'in olmadığı, ablukanın, ambargonun, tecrit duvarlarının, kontrol noktalarının, eli silahlı yerleşimcilerin olmadığı güzel günlerden kalma... Tek başına. Bir tarihin dipsiz karanlığından çıkıp gelmiş gibi gülümsüyor.
Darmadağınık ve umutsuz dünyamızda bir başına kalakalmış. Kavruk ve derin çizgilerle dolu yüzü, derinlikli bir roman gibi duruyor.
Bazıları gökyüzünden yıldız satın alıyormuş. Bir internet sitesi aracılığıyla gökyüzünden diledikleri yıldızı alıp, diledikleri isimleri veriyorlarmış. Milyonlarcasını böyle satmışlar. Zenginlerin, şarkıcıların, mankenlerin gökyüzünde yıldızları var. Şimdi göğe bakma durağına gittiğimizde ne yapabileceğimizi bilmiyorum. Ah sevgilim! Şimdi gökyüzüne bakmak, başkalarının evini gözetlemek kadar tedirgin edici. Gidelim başka bir gökyüzü bulalım, başka bir Ay bulalım kendimize. Bu doymazlar, bu arsızlar gökyüzümüzü çalmışlar!
Luis Bunuel'in, "Burjuvazinin Gizli çekiciliği" filmini hatırladınız mı? Ordu, polis, burjuvazi, kilise, diplomasi ve devlet kurumsallığında daha başka ne varsa elden geçirdiği filmden söz ediyorum. Kahramanlar film boyunca ıssız ve asfalt bir yolda, sessizce, birbirleriyle bile tek kelime etmeden yürürler. Mesela adamlardan biri, ölmek üzereyken bile sofrada duran etin peşindedir.
Kendisi kadınlara sarkarken, uyuşturucu peşinde koşarken, bir sürü ahlaksızlığın arkasında dolanırken, ülkesiyle ilgili söylenen sözlere son derece hamasi milliyetçi söylemlerle, ahlakçılıkla yanıt verir. Karakterlerin tümü aslında kendi yaşam rahatlıklarının dışındaki hiçbir şeyle ilgilenmeyecek kadar bencil ve umursamaz tipler. Modern hayat da böylesine tiplerin iktidar alanlarında geçiyor. Bunuel'in filmi, tüketim ahlakına, sınıfsal çarpıklığın anlamsız yüzüne, kutsallığın dönüşümüne, iktidarın şımarık vurdumduymazlığına esaslı göndermelerle dolu.
Asansörde karşılaştığımız insanların gözlerine bakmaktan özellikle kaçınıyoruz. Günlük hayatta da öyle...