Türk solu ülkeyi sağcılaştırıyor
Bembeyaz sakalları, kafasında siyah bir şapka ve ayağına çektiği kot pantolonuyla ağır ve sükunetli bir yürüyüşle sahnede kendisine ayrılan sandalyesine geçip oturduğunda, yaşayan bir efsanenin karşısında durmanın heyecanıyla doldum.
Uzak coğrafyalardan bizim topraklarımıza kadar ulaşan müjdeli cümlelerin en açık öznelerinden birisi, her şeyi umuda çevirebilecek bir gerçeklik uyarısıyla karşımızda konuşuyordu. çeviri için elimde tuttuğum kulaklığı takmadan önce bir süre düşündüm. Böyle adamların dilini anlamasam da her söylediklerini kavrayabilirmişim gibi hissediyorum bazen.
Ernesto Cardenal'den söz ediyorum. Nikaragua devriminin öncülerinden olan "ozan rahip"ten... Elindeki telefonla yatağında ölü bulunan Marilyn Monroe için; "Yalvarıyorum Tanrım, sen aç o telefonu" diye dua edebilecek kadar geniş bir yürek taşıyan şairden söz ediyorum.
İstanbul'daki konuşmasını dinlerken bir taraftan da zihnimde koşuşturan aylak kelimelerin, tiz sesleriyle kopardıkları keskin gürültülerinden kendimi korumaya çalışıyorum. Kimileri sağda solda Türkiye hızla sağcılaşıyor, muhafazakarlaşıyor diye dert yanıyor. Karşımda devrimci, şair bir din adamı. Nikaragua'nın en cesur ve içli seslerinden birisi.
"Chavez" diyor, "kimisi doğru kimisi yanlış İsa'nın sözlerinden alıntılar yapar ve bundan hiç çekinmez." Zira dindar bir kalbin bu dünyaya ilişkin biriktirdiği adaletli ve merhametli bir dünya öyküleri vardır. Cardenal öyle söylüyor; "şiir gerçeği söylemenin tek yolu!" Türk soluna gelince...
Buraya gelince hep susmak gelir içimden. Daha ilk cümlede binlerce teorik tartışmanın girdabında nefessiz kalırsınız ve yakınınızda iki dizesine sığınacak iyi bir şiir bulamazsanız, hemen oracıkta ölüverirsiniz. Türk solu, bu ülkede dinle ilgili temel meselelerde, bildik sloganların kof dumanında öksürüğe boğulduğundan, aklı başında tek cümle kuramaz. Şimdilerde başörtüsü ekseninde gelişen tartışmalarda da gördük ki, yan yana gelmesi imkansız birçok ağız oturmuş aynı türküyü derinden derinden söylüyor.
Kürt milliyetçileri, Türk solu, Kemalist dernekler, ulusalcılar, laik kadınlar filan toplanmış aynı cümleleri özneyi, nesneyi filan değiştirmeden, aynı kurguyla tekrarlıyorlar. İyi de Türk solunun buralarda ne işi var? Sınıf bilinciyle kuşatmak istedikleri o genç çocuğun annesinin, kız kardeşinin filan başörtülü olduğunu bilmiyorlar mı? Ya da devrimci bir zihinle, bu ülkenin geleceği adına daha özgür, daha adil hayaller kuran bir adamın, namaz vakti geldiğinde koşar adım camiye gitmesi neden bu kadar olasılık dışı?
Bu toprakların duygu ve inanç havzasında serpilen yaşama tecrübesine bu kadar yabancılaşırsanız, doğal olarak ülkeyi hızla sağcılaştırırsınız. Sonra ikide bir ayağa fırlayıp "Türkiye muhafazakarlaşıyor, sağcılaşıyor" diye ortalığı velveleye vermenin de bir alemi yok. Ayaklarınızı bastığınız yeri yok saymaktan bir an için vazgeçebilirseniz belki yeni şeyler söylemenin imkanı doğacak.
Biz Ernesto Cardenal'in dualarına amin diyerek tamamlayalım iyisi mi; Tanrım, bizim de arayışlarımıza cevap ver lütfen. Tıpkı Monroe'ya cevap vereceğin gibi...