Mahalle baskısı provokasyona mı dönüşüyor?

Mahalle baskısı provokasyona mı dönüşüyor?

Geçen Cuma genellikle olduğu gibi namazı Haydarpaşa Protokol Camii'nde kılacaktım. Cumadan önce Yeldeğirmeni'nde çok âcil bir işim çıktı. Halit Ağa Caddesi'nden yukarıya doğru gidiyordum. önümde hipi tipli bir zibidinin güdümünde, 15, 20 kişilik bir genç grup yürüyordu. Kızlar çoğunluktaydı. Hepsi de bize çok acayip gelen çağdaş kılıktalardı. Hemen hepsi yırtık pantolon giymişlerdi. Kiminin teni görünüyordu. Aralarında fiskos ediyorlardı.
Ara sıra içlerinden biri gidip zibidi kılıklı züppeye bir şeyler soruyordu. Durumları dikkatimi çekti. Ben de hissettirmeden arkalarından yürüdüm. NUR MANTI’nın tam önünden sola saptılar. Oradan 150, 200 metre ilerde, Rahmetli Profesör Esat Coşan (ks) Hocaefendinin gayretleri ile mescide çevrilmek için restore edilen, birkaç katlı sevimli bir bina vardı. Mescid olduğu anlaşılsın diye önüne küçücük bir minber maketi yapmışlardı. Birkaç defa o mescitte namaz kılmıştım. Cumaları sokak boydan boya tıklım tıklım dolardı.
NUR MANTI’da oturdum. Gençlerin ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyordum. Tam caminin karşısında durdular. Bir iki saniye içinde (Malatya tabiri ile Dombelekçi dediğimiz) birkaç Roman çocuk peydahlandı. Her halde grupla gelenlerin içinde değillerdi. Eğer öyle olsaydı ben farkına varırdım. Demek ki önceden haberleri varmış.
Darbukalar çalınınca gençler coşmaya başladı. Caminin tam karşısında tamtamlar gibi tepiniyorlardı. Yönetici, ya da tahrikçi zibidi, bir işaret verdi. Gruptakiler hep bir ağızdan: “Yaşasın özgürlük! Kahrolsun Şeriat! Türkiye Lâiktir; Lâik kalacak!” diye slogan atıyorlardı. Olayın bir provokasyon olduğunda hiç şüphem kalmamıştı.
Bahariye’de lokanta işleten Ahmet hemşerimle Nur Mantı’da görevli Şaban kardeşim, “Bunlar her zaman böyleler” diyorlardı. Ancak bu defaki her zamanki gibi tesadüfen oluşmuş bir gruba benzemiyordu. Ben aşağı sokaktan beri kendilerini izlemiştim. Ayrıca da şamatanın yeri ve zamanı çok önemliydi. “Gidip şunlara müdahale edeceğim” deseydim; ya hemşerilerim benimle birlikte geleceklerdi. Ya da beni bırakmayacaklardı.
“Kusura bakmayın ben Cumayı Haydar Paşa Camii’nde kılacağım” diyerek ayrıldım. Yolum zâten, Sadık Oğlu Mescidinin önünden geçiyordu. Vakit epeyce daralmıştı. Ezan okunmak üzereydi. Gençler iyice kudurmuşlardı. Bu saygısızlık ve şamata namaz zamanı da devam ederse… Mutlaka bir olay çıkardı. Kadıköy Emniyet Müdürünü yakından tanıyorum. Ona haber vermek, oraya polisleri çağırmak olayı daha fazla büyütürdü. Provokatörlerin istediği de zâten bu değil miydi? En iyisi, bunu kendim halletmeliydim.
Gruba yaklaştım. Yönetici zibidiye işaret ettim. Geldi. Bir kenara çektim. Güya koluna girmiştim. Halbuki bütün gücümle kolunu sıkıyordum. Beni tanıyıp tanımadığını sordum. çok iyi tanıyormuş. Bu iyiydi işte… Demek ki benim inançlarım uğruna neler yapabileceğimi biliyordu. Daha o anda cesaretinin kırıldığını sezdim.
öbürleri de başıma toplandılar. Hemen hepsi beni televizyonlardan tanıyorlarmış. Elimi sıkanlar, hatta boynuma sarılanlar oldu. “çocuklar, ben de sizinle beraberim amma… Bu eğlenceniz, hem zaman, hem de zemin bakımından yanlış. Biraz sonra ezan okunacak ve namaz kılınacak. Hepiniz Müslüman evladısınız! Onları rahatsız etmek hoşunuza gider mi? Başka bir zaman başka bir yerde, yine böyle toplanın. Beni de çağırın. Size davulcu ile zurnacı bile getiririm. Birlikte akşama kadar tepine tepine eğleniriz!” dedim.
O arada darbukacıya da bir miktar para verdim. Beni alkışladılar. Birlikte fotoğraf çektirmemizi istiyorlardı. “Vakit daraldı. Ezan okunmak üzere. Haydar Paşa Camii’ne yetişmek zorundayım. Fotoğraf işi bir başka zamana inşallah!” diyerek ayrıldım.
Onlar da uslu uslu dağıldılar. Sadece provokatör zibidinin suratı asıktı. Anlaşılıyor ki, bazı hain çevreler, masûm gençlerimizi kullanarak ülkemizde bir kaos oluşturmaya çalışıyorlar amma… öyle bir durumda silah mutlaka geriye tepecektir. Zorbalığa teslimiyet dönemi artık sona ermiştir. Bugünkü halkımız, 1960 yılındaki halktan çok farklıdır. Bizden söylemesi... O gençlere teşekkür ederek gözlerinden öpüyorum. Hemen hepsi gözlerinden zekâ fışkıran yetenekli çocuklar. Onları kullanmaya kalkanlar kahrolsunlar. Allah milletimize yardım etsin. Sevgi, saygı ve dualarımızla...



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi