Ayvaz Gökdemir

Ayvaz Gökdemir

İslâm Türk Milliyetçiliği semalarından büyük bir yıldız daha kaydı. Vefatını herhalde televizyonlar, haber olarak vermiştir. Ancak televizyon izlemeye hiç vaktim yok. Sanki televizyonlar benim izlemem için değil de… İzlenmem için icat edilmiş.
Gökdemir’in ölüm haberini gazetemde okuyunca gözyaşlarımı tutamadım. Bir mukaddesat düşmanı hapşırsa, Kartel Medyası TV’leri programlar yapar. Büyük bir vatanperver kara topraklara düştü. Bizlerin haberi yok. Osman Yüksel Serdengeçti ağabeyimin deyimi ile Ayvaz Gökdemir kardeşimiz, devamlı hareket halinde olan, yiğit bir milliyetçiydi. ölümünü kartelciler haber bile yapmadılar. Belki de ben görmedim. En azından bazıları Fanatik bir faşist daha gitti diye sevinmişlerdir bile… Vakit gazetemiz yazmasaydı, haberim olmayacaktı.
Beni bağışlasınlar ama, burada Genel Yayın Koordinatörümüz, Muhterem Mustafa Karahasanoğlu’na bir serzenişte bulunmak istiyorum. Basit bir nalbur dükkânında kazandığı 3-5 kuruş helâl para ile önce Cuma mecmuasını çıkardı. çok kısa zaman sonra onun yanına bir de günlük gazete olarak AKİT’imizi ekledi. Türlü baskı, dayatma, engelleme ve mücadelelerden sonra, aynı misyonbugün Anadolu’da Vakit ile sürüyor.
Korkusuz, yiğit, imanlı, ihlaslı, fedakâr bir ekip kuruldu. Ve Türkiye’de 1 numara oldu. Bugün ülkemizde ciddi 2 gazeteden bahsediliyor. Sol cenahta Cumhuriyet, sağ cenahta Vakit diyorlar. Bunu kendimiz söylemiyoruz. Yar, ağyar herkes söylüyor.
Aziziye Eğitim Birlikleri, diğer bazı kurum, kuruluş ve vakıflarla ortaklaşa bir ödül töreni düzenledi. Yazarlıkta ve sanatta, yılın adamlarına ödül vereceklerdi. Köşe yazarlığında Yılın Adamı ödülü'nü bize verdiler. Türk halk musıkîsinde de Yılın Sanatçısı ödülü'nü Uğur Işılak kardeşime verdiler. Işılak şahsen o ödüle lâyıktı. Ama ben asla değildim.
çünkü kendimi, Vakit’teki bütün yazar-çizer arkadaşlarımın ellerine su dökecek seviyede bile göremiyordum. Aldığım çok değerli kristal ödülü, Genel Yayın Koordinatörümüz, Muhterem Mustafa Karahasanoğlu’na verdim. Kanal D’den Sayın Okan bey kardeşim, bana bir Padişah Halı hediye edeceklerini söyledi. Verirlerse, onu da gazeteme hediye edeceğim. Gazetemiz olmasaydı, bizi kim tanıyacaktı? Söz buraya gelmişken, bir gerçeği dile getirmek istiyorum. Şahsen ben, hiçbir zaman, Erbakan’ı terk edenler gibi olmam, olamam. Açlıktan öleceğimi bilsem, sineğin yağını düşünecek kadar cimri, dava uğruna, Avrupa’da milyonlarca markı, bile bile gözden çıkartacak kadar cömert, muhterem Mustafa Karahasanoğlu kardeşimden ayrılmam. Mevki, makam, kuvvet, kudret, para, şöhret gibi dünya nimetleri beni zerre kadar etkilemez. Ben kara gün dostuyum. Sevgim, kara sevdadır. Kimse beni inandığım yoldan çeviremez. Açıkça kovulmadıkça, hiçbir yere gitmem.
Söz buraya kadar gelmişken, affına sığınarak, Mustafa Karahasanoğlu kardeşime bir serzenişte bulunacağımı yukarıda söylemiştim.
Ben hayatımda, sayısız gönül ehli ve Allah dostu insanlarla ve emsalsiz dahilerle karşılaşmışımdır. Birincilerin yanında, büyük bir huzur içinde olursunuz. Dünya ve hatta ahiret korkusundan kurtulursunuz. Kendinizi ilahi bir neşe ve huzur içinde bulursunuz. Tüm derlerden, korkulardan, endişelerden sıyrılıp arınmış gibi hissedersiniz.
O büyükleri kucaklamak ve küçücük bir çocuğu severcesine mübarek sakallarını okşamaktan kendinizi alamazsınız. Onların içinde bulunduğu aşk, vecd ve huzur size de sirayet eder. Kendinizi Cennet’te sanırsınız.
Ama öbürlerinin, yani dahilerin yanında katiyen huzur bulamazsınız. Rahat da olamazsınız. Nereden vuracakları ve nasıl çarpacakları hiç belli olmaz. Kendilerinde huzur yok ki sizi de o ulvî atmosfere sokabilsinler.
Yüce Rabbim, hayatım pahasına olsa bile kimseyi riyakârca övmeyeceğimi biliyor. Ben Mustafa Karahasanoğlu’nu, her baş başa görüşmemizde, Allah dostları ile dahilerin haslet ve meziyetlerini nefsinde meczetmiş olarak gördüm. Bunu yüzüne karşı hiç söylemedim. İşte şimdi alenen söylüyorum.
Karahasanoğlu kardeşim, Allah'ın (c.c.) kendisine lütfettiği yetenekleri tam olarak kullanmıyor. Uydu yayın yapan bir televizyon kuracaktı. Yıllardır hasretle bekliyoruz. O zaman hangi baskıcılar, dayatmacılar, küstahlar ve zâlimler karşımızda durabilir? Bunu yalnız Anadolu değil, tüm İslâm dünyası bekliyor. Bırakın tevazuyu, çıkın Er Meydanına kardeşim! Yoksa bunun hesabını vermek çok ağır olabilir.
Biliyorum ki; bu yazım gazetede çıktığı gün, duyarlı ve meraklı okuyucu kardeşlerim, çok defa olduğu gibi o gün de bizi telefon yağmuruna tutacaklar. “Rastladığınız Allah dostları ile dahiler kimlerdi?” diye soracaklardır.
çok kısaca 4 isimden bahsedeyim: “Bediüzzaman Hazretleri'nin en yakınlarından, Hulusî Yahyagil (Elaziz’li Albay Hulusi) Efendi Hazretleri ile Mahmut Ustaosmanoğlu Hazretleri'nin, Allah dostu olduklarından (Bizim İsmail Nacar’dan başka) kimsenin şüphesi var mı? Rahmetli Necip Fazıl üstadımız, bir edebiyat ve tefekkür dahisi idi. Osman Yüksel Serdengeçti ağabeyimiz de bir mizah dahisiydi. Sanıyorum ki; (Nacar kardeşim de dahil) bunda kimsenin kuşkusu yok. Ayvaz Gökdemir kardeşimle hatıralarımızı da yarın anlatırız inşallah… Tarihe sığmayacak kadar kahramanları bir günlük yazıya nasıl sığdırayım? Okuyucu kardeşlerim beni bağışlasınlar.
Sevgi, saygı, muhabbet ve dualarımla...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi