Türban konusunda somut örnekler...
İki gündür yazdığım yazılarda, başörtülülerin art niyetli olmadıklarını anlatmaya çalışıyorum. Art niyetli ve rejim düşmanı olsalar… Bir başörtüsü yüzünden, üniversitelerden uzaklaştırılmayı göze alabilirler mi?
Herkes bilir ki, tesettürü inkâr etmedikçe kimse küfre girmez. Başı açık olanlar da dinden çıkmaz. Sadece dinî bir vecibeyi yerine getirmemiş olurlar. Bu da tam imanlı oldukları halde namaz kılamayanların durumundan farksızdır. Bunu başörtülü kızlarımız herkesten iyi bilirler.
Eğer onların irticayı hortlatmak, lâik cumhuriyeti yıkmak gibi bir niyetleri olsaydı, hiç örtünmeyi üniversite bitirmeye tercih edip de kendi elleriyle hayatlarını karartırlar mıydı?
Tam tersini yaparlardı. Başlarını açarlardı. Rahatça tahsillerini bitirirlerdi. Diplomalarını alırlardı. Devletin önemli kilit noktalarına yerleşirlerdi. Ondan sonra da yapacaklarını yaparlardı. Ben bunları söyleyince yazar, sayın bayan Pakize Suda bana hak verdi. Anlayışlarına buradan teşekkür ediyorum.
Cüppeli Ahmet Hocaefendi Malta’ya gidip, orada adı jetsky midir, ne merettir? Ona binmesini kınayanlara şöyle cevap vermişti: “O merete binmem, fetvaya uysa bile takvaya uymaz”. üniversiteli kızlarımız da başlarını açsalardı… Nasıl olsa bir fetva bulurlardı. Onların başlarını açmamaları, rejim düşmanı olmadıklarının en sağlam delilidir.
Biz Malatyalılar, Battal Gazi’nin torunlarıyız. Bizim ceddimiz, papaz elbisesi giyerdi. Boynuna da kocaman bir haç takardı. Cihat yapmak için, Bizans içlerine dalardı. Yüce İslâm davasına hizmet için, belki bilerek günah da işlemiştir.
Mesela bir Bizans Prensesi’nin gönlünü çelmiş olabilir. Haram olduğunu bile bile şarap da içmiş olabilir. Mesela bir kardinal kendisinden, kutsal şaraptan içmesini istemiş olamaz mı? öyle bir durumda nasıl içmeyecekti? İçmeseydi Hıristiyan olmadığı ortaya çıkmayacak mıydı? Hangi savaşçı öyle bir durumda kendini ele verirdi? Bu, ideal sahibi olan imanlı savaşçıların yapacağı iş mi? Yüce dinimiz böylesi hallerde, gizlenmeye, (Yani takiyye yapmaya ve hatta zor karşısında zorbalara boyun eğmeye) cevaz veriyor.
Hz. Ammar Bin Yasîr (RA)'ın olayını her savaşçı Müslüman bilir. Eğer bugün üniversitelere sokulmayan kızlarımız, lâik devleti ve rejimi yıkmak niyetinde olsalardı, takiyye yaparak kendilerini gizlemek için çok fetvalar bulurlardı.
Koca bir üniversite tahsilini, bir başörtüsüne feda etmezlerdi. Başlarını açarlardı. Kavgasız nizasız tahsillerini tamamlarlardı. önemli makamlara geldikten sonra da yapacaklarını yaparlardı.
Zorla açıldıkları için de din açısından sorumlu olmazlardı.
Demek oluyor ki başörtülü genç kızlarımız da herkes gibi kişisel istikbal peşindeler. Bir akıllıya 40 gün deli deseniz, adam sahiden delirir. Bu dayatmacı, baskıcı lâikçiler de öyle. Temel insan haklarından olan, özgürlüklerinin peşinde ki masum, tertemiz kızlarımızı söyleye söyleye gerçekten, ideolojik birer savaşçı yapacaklar. Belki bu baskıda da bir hayır var.
Biz de sabırlı olalım ve haydi hayırlısı diyelim. Bütün bunları Dobra Dobra programında söyledim. Beyinsiz bazı kişiler, halâ yanlışta ısrar edecekler mi? Kızlarımızın başlarını açmamaları, bu durumda art niyetli olmadıklarının en çarpıcı delili olmuyor mu? Ben bunları Dobra Dobra programında söyledim.
Tüm bu gerçekler karşısında, bazı beyinsizler, hâlâ suları tersine akıtmakta direnecekler mi? Bu durumda kendi imtiyaz ve saltanatlarını, kendi elleriyle yıkmaya çalışmaktan başka bir şey mi yapmış oluyorlar? Ne acınacak haldeler.
Bizden söylemesi… Hepimizin, insan hakları, özgürlükçülük, barış ve kardeşlik çizgisine çekilmekten başka çaremiz yok. Hepsi bu kadar. Saygılarımızla…