Rahmetli Özal..

Rahmetli Özal..

özellikle Devlet Plânlama Teşkilatı Müsteşarı iken çok sıkıldığı zaman telefonla beni arardı. “Şöyle bir temiz hava alalım” diyerek, arabasına alırdı. Genellikle Kızılcahamam’a ya da çubuk Barajı’na doğru giderdik.
Kızılay Bayındır Sokak’taki evlerine de giderdik. Hem sohbet edip, hem de çay içip yemek yediğimiz çok olmuştur. Semra Hanımefendi’ye o zamandan beri büyük saygım vardır.
Onun ev sahipliğindeki kibarlık ve nezaketini görünce, o küçücük evde, kendimi bir Osmanlı sarayında hissederdim. Semra Hanımefendiyi de bir Osmanlı prensesi gibi görürdüm.
Geçen Ramazan’da Sayın Reha Muhtar’la Sayın Nazlı Ilıcak Hanımefendi’nin birlikte yaptıkları çapraz Ateş Programı’nda canlı yayına Semra Hanımefendi ile birlikte çıkmıştık. Semra Hanımefendi, asalet ve nezaketini orada da gösterdi: “Rahmetli özal sizi öz kardeşlerinden daha çok severdi” dedi.
Ankara Hukuk’tan devre arkadaşım, Sayın Güneri Cıvaoğlu’nun Genel Yayın Yönetmeni olduğu Güneş Gazetesi’nde tam sayfa 11 gün süren bir röportajım yayınlanmıştı. Orada hapishanede iken, aynı dönemde aynı cezaevlerinde bulunduğumuz halde, ben Dündar Kılıç ile Kürt İdris’i tanımadığımı söylemiştim.
Arkadaşlarım, haklı olarak bu sözüme alınmışlardı. Müşterek hapishane arkadaşlarımız çok üzüldüklerini söylüyorlardı. “öyleyse gidiş dönüş uçak bileti göndersinler. Kedilerine misafir olayım ve bu meseleyi konuşalım” dedim. Bilet geldi. İstanbul’a hareket ettim.
Uçakta yanımda Mehmet Altınsoy vardı. Tam hizamızdaki koltukta da özal çifti oturuyordu. Semra Hanımefendi pencere kenarında idi. Turgut ağabeyle biz koridor tarafındaydık. İstanbul’a kadar konuşarak gittik.
1983 senesiydi. Turgut Ağabey resmî görevlerinden ayrılmıştı. Bir parti kurma hazırlığı içinde olduğu söyleniyordu.
İstanbul’a indik. Beni iki Mersedes araba bekliyordu. özallar Havaş otobüsüne binmek niyetindelerdi. Yanlarına yaklaştım:
“Bakın Turgut Ağabey, şu 2 Mersedes beni karşılamaya geldiler. Biri Dündar’ın öbürü de İdris’in arabasıdır. Sizi davet etmek istiyorum amma… Kötü niyetliler, bunu aleyhinizde kullanacaklarından endişe ediyorum. ‘özallar mafiyacıların arabasına bindiler’ diye sizi yıpratmaya çalışırlar.
Ama benim onların arabasına binmem, kimsenin dikkatini çekmez. çünkü İlahî Kader 10 sene beni onlarla beraber etti. Hapishanede iken en ünlü kabadayıların yüzlerine karşı söylediğim bir sözüm vardı: “Sizlerden uzak olan, Allah’a yakın olur” derdim. Bir bardak çaylarını dahi içmezdim. Beni çok iyi tanıdıkları içir kırılmazlardı. Şimdi hepimiz de dışarıdayız. Tabiî ki ikram edecek kadar bir helâl kazançları vardır. Onu da reddetmek, dürüstlükten ziyade gösteriş ve yobazlık olur” dedim. Rahmetli bana: “Senin bu üstün zekâna her zaman hayran olmuşumdur, Hüseyin” dedi. Kucaklaşarak ayrıldık.
Parti kurduğu zaman beni ANAP kurucuları arasına almak istedi. “Yapma Ağabey, ben eski bir suikastçıyım. üstelik de demokrasiye inanmıyorum. Gericiliğim ile de iftihar ediyorum. Sizin partiniz bugünkü şartlarda benim ağırlığımı çekemez” dedim ve kendilerine telefonda teşekkür ettim. Biliyordum ki teklifinde ciddi değildi. O teklifi kabul etmeyeceğimi kesin olarak biliyordu. Amacı gönlümü almaktı.
Şu günlerde hatıralarımı yazıyorum. Tabiî ki rahmetli özal ile olan hatıralarımız çok geniş yer tutacak.
Sıra onları yazmaya geldiği zaman, elbette ki Semra özal Hanımefendi’nin de yardımlarını isteyeceğim. Benim unuttuğum anılar olabilir. Şayet lütfedip de bana onları hatırlatırlarsa kendilerine minnettar olurum. Tabiî ki bu arada, Sayın Ahmet özal kardeşimi de unutmam.
Derin sevgi ve saygılarımla...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi