İbadete devam ettikçe ruhlarımız hastalık yüzü görmez
Ramazan-ı Şerif ayında kazanılan güzellikler, yapılan ibadetler bir kenara atılmamalıdır. Çünkü önceki yazılarda da izah etmeye çalıştığımız tezekki yani arınmak ve Ramazan ayında ıslah edilen ruhlarımızın hastalıksız devam etmesi, Ramazan ayından sonra da bizim kulluk yolunda bulunmamıza bağlıdır. Biz ibadet etmeye devam ettikçe ruhlarımız hastalık yüzü görmez. Bu ne gibidir bilir misiniz? Hastanın birisi bir hekime başvurur, hekim muayene eder ve der ki: Sen şunu yer, bunu yemezsen, şöyle yatar böyle kalkarsan, şu ilaçlara da devam edersen hastalık geçer, rahat edersin. Fakat ne vakit bunları bırakırsan, hastalık yine gelir. Şimdi, doktordan bu nasihati dinleyen adamın hastalığı geçer geçmez, bu ilacı bırakması, perhizi bozması uygun mudur? Bunu aklı başında olan bir kimse yapar mı? İşte Ramazan ayında ibadetle nefsini ıslah eden bir kimse de böyledir. Cenâb-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerîm'de buyurduğu gibi onun kendisine ölüm gelinceye kadar ibadet etmesi lazımdır. Cenâb-ı Hakk'a belirli bir zaman için itaat etmek kafi değildir.
Muhterem Okuyucu!
Bir ay boyunca, ALLAH Teâlâ'nın emir ve yasaklarına uyarak, olanca gücümüzle ibadet ve taatte bulunmaya çalıştık. Tabir caiz ise, akülerimizi şarj ettik, iyice doldurduk. Şimdi bize düşen, akülerimizin deşarz olmaması yani boşalmaması için vazifelerimizi, ibadetlerimizi muntazaman yapmaya, çalışmaya devam etmektir. Tıpkı bir araba gibi. Çalıştığı sürece aküsü deşarz olmaz, yani boşalmaz. Amma çalışmaz, bir kenarda durursa, günün birinde mutlaka boşalır.
Bu bakımdan şu hususu iyice tesbit etmemiz ve bilmemiz şarttır: Gerçek Müslümanın hali, işi, gücü, ibadeti, taati, nefsi ile olan mücadelesi Ramazan ayı içinde ne ise; Ramazan ayının dışında da bunlar yine aynıdır. Ramazan ayı, ibadet mevsimidir de, diğer aylar isyan mevsimi mi? Bu sebeple Ramazan ayından sonra bunları terk etme veya ihmal etme diye bir şey yoktur. Bunun için, Ramazan ayındaki ibadet ve taata devam edişimizde bir eksilme olmasın. Her zaman ALLAH Teâlâ'nın emirlerini yerine getirmek lazımdır. Çünkü Müslümanlık, mevsimlik bir elbise değildir ki, belli bir ay gelince giyilsin, o ay çıkınca da çıkarılsın. Müslüman, yaşadığı sürece dinin emir ve yasaklarına uymak mecburiyetindedir. Bu hususta Cenâb-ı Hakk:
"Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et" (16 Hicr Sûresi: 99) buyurmaktadır.
Evet Ramazan ayı bitti, amma vazifelerimiz, ibadet ve kulluk bitmemiştir, devam etmektedir. Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz de bir çok hadis-i şeriflerinde ibadete devamı teşvik etmiştir. Hz. Aişe (R.Anha) validemizden rivayete göre, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimize: Amellerin hangisi ALLAH Teâlâ'ya daha sevimlidir? diye sorulunca, (S.A.V.) Efendimiz:
" Az da olsa, en devamlı yapılandır." buyurmuştur.( 17 Buhari, Rikak: 18; Müslim, Müsafirin: 216-218; Ebu Davud, Tatavvu: 27; Nesei, Kıyamü'l-leyl: 19; İbn-i Mace, Zühd: 28; A.b.Hanbel: 2/250)
Anlaşılıyor ki, daimi surette yapılan az ibadet, bir müddet sonra kesilen çok ibadetten daha hayırlıdır. Çünkü daimi surette yapılan ibadet, az bile olsa ALLAH Teâlâ'ya itaat zikir, murakabe, niyet ve ihlası devam ettiriyor demektir. Bu devam sayesinde az amel devam etmeyen çok ameli kat kat geçer ve daha etkili, daha tesirli olur. Bir varil suyu, bir beton üzerine birden boşaltsanız, o beton üzerinde kalıcı bir etkisi, tesiri olmaz. En fazla tozunu-toprağını giderebilir. Fakat o varil suyu iki metre yukarıya asıp, altından bir delik delseniz, o delikten beton üzerine düşen damlalar, düştüğü yerde mutlaka kalıcı bir etki, kalıcı bir tesir yapar. İşte ibadetler de aynen böyledir. Az da olsa devamlı yapılan ibadetler maneviyatımız, ruhumuz üzerinde daha etkili, daha tesirli olurlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.