Azeri gardaşlarımıza bir çift lafım var...

Azeri gardaşlarımıza bir çift lafım var...

Gardaşlar! Hissiyatınızı anlıyorum.
Torpahlarınız işgal altında. Bir milyondan fazla insan 17 seneden beri ‘kaçğun’ ve ‘mecburi köçgün’ durumunda. Onların içinde bulunduğu insani dramın büyüklüğünü, ayrıca anlatmaya lüzum yok. Savaş ve işgalin ne derece yıkım yaptığını zaten bilmeyen yok...
Bu sebeple, ‘Karabağ meselesi’ ve onun yansımaları ile ilgili ne kadar endişe duyarsanız, ne kadar hassasiyet gösterirseniz haklısınız. Lakin hakkınızı doğru yerde ve doğru şekilde aramanız gerektiğini de unutmayınız! İzin verirseniz, yapılan yanlışlıklara işaret etme babında, işgalin başlangıç yıllarına kısa bir göz atalım:
Gardaşlar, maalesef 1990’lı yılların başında henüz yeni bağımsızlığına kavuşmuş olan Azerbaycan, istiklalinin daha birinci gününden itibaren kendisini bir iç siyasi kaos içinde buldu. Sizler orada koltuk için birbirinizle didişirken, ne yazık ki, Ermeniler bu fırsatı iyi kullandılar. Doğru dürüst ordunuz, silahınız, savaş gücünüz yoktu. Dahası, savaş sırasında vukua gelen ihanetlerin de haddi hesabı yoktu! Dolayısıyla çok talihsiz şekilde ve kolayca büyük toprak kaybına uğradınız...
Tıpkı Filistin’de olduğu gibi. Araplar iktidar kavgasına tutuşmuşken, İsrail bu fırsatı öyle kullandı ki, altmış yıldan beri hep bu avantajla daima kazanan taraf oldu maalesef!.. Sizin de aynı yanlışlığa düşmeniz gerekmezdi ama, ne yazık ki tarih tekerrür etti. Neyse, bu konuyu daha fazla uzatmadan günümüze gelelim. Maksat işgal altındaki vatan topraklarını kurtarmaksa, o zaman doğru yolu tutmanız gerekir.
Azerbaycan’ın nüfusu Ermenistan’ın tam iki katıdır. Azeri toprakları, yer üstü ve yer altı zenginliği bakımından, Ermenistan ile asla mukayese edilemez. Azerbaycan’ın artık disiplinli bir ordusu da var... Yani icap ederse yeniden savaşarak da, bu toprakları kurtarmanın yolu, teorik olarak açıktır. Fakat yeni bir savaş, kimsenin tercihi olmasa gerek. Karabağ meselesini barışçı yollardan halletmenin şartları da bellidir.
Türkiye Cumhuriyeti, bu uğurda bütün ağırlığı ile Azerbaycan’ın yanındadır. Bunu sizler de gayet iyi biliyorsunuz. Bu konuda, zaman zaman sizin cenahta doğan tereddütleri gidermek için, en üst düzeyde temas ve ziyaretler yapılmakta, gelişmeler en samimi şekilde anlatılmaktadır. Daha beş ay önce Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Milli Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin kardeşliğini, desteğini, kesin siyasi tavrını vs. en açık şekilde dile getirdi. Ve Sayın İlham Aliyev de dedi ki: “Artık hiçbir şüphe ve tereddüdüm kalmamıştır...”
Geçen zaman zarfında da, Türk yetkililer her adımda ve her fırsatta aynı kararlılığı deklare ettiler, ediyorlar.
İmdi Eziz Gardaşlar; hal böyle iken, nasıl olur da Azeri topraklarını korumak için; hayatını feda eden şehitlerin başucundaki Türk Bayrağını indirmek gibi, vahim bir hatayı işlersiniz?!. Daha önce de Şehitliğin dibindeki camiyi ibadete kapattınız. Bunu hangi akıl ve mantıkla yapıyorsunuz? Gardaşlar siz de biliyor ve itiraf ediyorsunuz ki, Karabağ’da esas mücadele ettiğiniz güç Ruslardı... Rusya, Karabağ işgali ile, hem Azerbaycan’ı, hem de Ermenistan’ı âdeta burnundan yakalayarak kontrol altına aldı. Ve bu durum hâlâ devam ediyor. Hal böyle iken, siz haksız yere Türkiye’ye küsüp, Rusya’ya doğru dümen kırıyorsunuz! Gardaşlar, siz Türk Bayrağını indirerek kime hizmet ediyorsunuz? Unutmayınız ki, “Tek millet, iki devletiz” lafı, büyük devlet adamı Haydar Aliyev’e aittir...
Son söz: Gardaşlar! Bu dediklerim başa düştü mü?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi