Ahmet Varol

Ahmet Varol

Mescidi Aksa’ya Kelepçe

Mescidi Aksa’ya Kelepçe

26 Ekim Pazartesi günü İstanbul Levent’te Siyonist işgal devletinin konsolosluğu önünde düzenlenen gösteriye katılamadım. Çünkü yoldaydım. Şam-ı Şerif’e doğru hareket halindeydim. Fakat Allah’ın izniyle bu tür etkinliklerin önemsenmesi gerektiğini her fırsatta dile getirdiğim gibi kendim de önemsemeye devam edeceğim inşallah. Hiç kimse bu tür etkinlikleri önemseme konusunda kendi rolünü küçümsememeli. Siyonist işgal güçlerinin bir aylık kısa süre içinde Mescidi Aksa’ya üçüncü kez baskın düzenlemeleri ve her keresinde birkaç adım daha ileri gitmeleri İslâm dünyasındaki tepkisizlikten veya tepkilerin yetersizliğinden ileri gelmektedir.
İşgalci saldırganların her keresinde biraz daha ileri gitmeleri aynı zamanda Mescidi Aksa’ya yönelen tehlikenin gittikçe büyüdüğünü gösteriyor. Biz daha önce Siyonist işgal devletinin Mescidi Aksa ile ilgili planını hayata geçirebilmek için acele ettiğini, zamanla yarıştığını dile getirmiştik. Müslüman halkların, İslâmî değerlerine ve kutsallarına sahip çıkma konusunda duyarlı olduklarını söyleyenlerin de bu kutsal mabede sahip çıkmak, işgalci Siyonistlerin planlarını uygulamalarına fırsat vermemek için acele etmeleri gerekiyor.
Mescidi Aksa’ya yönelik baskınların radikal Yahudi cemaatlerinin işi olduğu iddiası tamamen oyundur. Bütün bunlar Siyonist işgal devletinin başbakanı Netanyahu’nun özel planlarıdır. Söz konusu cemaatleri bu planlarda camiye Yahudiler adına girip orayı kirletmeleri için kullanmak üzere öne sürüyor. Öte yandan onların bu işte başarılı olmalarını sağlamak amacıyla silahlı güçlerini de devreye sokuyor. Kutsal mabedi her taraftan kuşatmaya alıyor. Müslümanların girişlerini engelliyor. Camide ibadet eden cemaate saldırıyor. Onları dışarı çıkarıyor. Çıkmayanlara karşı son derece insanlık dışı, vahşi muamelelere başvuruyor.
Netanyahu’nun son baskınında Mescidi Aksa’nın kapılarının silahlı güçlerle tutulmasıyla yetinilmeyip aynı zamanda zincirlerle kapatıldı. Cami içine girmiş olanların üzerine bu şekilde kapılar zincirlendi. İşgal güçlerinin saldırılarıyla yaralanan ve cami içinde kalan Müslümanlara tıbbi müdahale için sağlık ekiplerinin girmesine izin verilmedi. Yaralıların dışarı çıkarılmaları da engellendi.
Mescidi Aksa’nın kapılarına bu şekilde zincir vurulması bu kutsal mabedin kollarının kalın zincirlerle kelepçelenmesi anlamına gelir. Müslümanların ilk kıblesi ve üç harem mescitten biri olan bu kutsal mabet zincirlenirken bir Müslüman nasıl bunu kabullenebilir?
Siyonist işgal devletinin bu uygulamaları onunla bir uzlaşma ve barış sağlanmasının imkânsızlığını da ortaya koyuyor. Barışa ve uzlaşmaya yanaşabilecek bir iradenin en azından insanların kutsal değerlerine saygı duyması gerekir. Siyonist işgal devleti böyle bir şeyi hiç göstermedi. Tam aksine Filistin topraklarında ilk hedef aldığı ve kirletmeye çalıştığı yerler kutsal mekânlar oldu. 22 gün süren son Gazze saldırısında da özellikle camilerin hedef alınması bu yönden dikkat çekiciydi. Camilerin birinci derecede hedef alınması sebebiyle 150 cami saldırıya maruz kaldı. Bunlardan 50 tanesi tamamen yerle bir edildi. Diğerlerinin de çoğu kullanılamaz hale geldi. Camilerin bilhassa namaz vakitlerinde hedef alınmasının amacı ise çok sayıda insanı bir arada katledebilmek için fırsatları değerlendirmekti. Küçük yaştaki çocukların devam ettiği okulların veya BM tarafından güvenli yer ilan edilip işgal güçlerine de krokileri verilen sığınakların öncelikle hedef alınması da aynı amaç içindi. Hz. İbrahim Camisi’nde yapılan katliam da bir sabah namazı vaktinde insanların secdeye vardığı sırada arkadan otomatik silahlarla mermi yağdırılması suretiyle gerçekleştirilmişti.
Yahudilerin Mescidi Aksa’yla ilgili iddialarının tüm tarihi ve dinî gerçeklere aykırı olduğunu daha önce muhtelif vesilelerle dile getirmiştik. Fakat asıl meselenin zaten bu iddialar olmadığını işgalci saldırganların Kudüs’ün genelindeki tahribatları bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Müslümanların pek çok ileri geleninin, âlimlerinin ve sahabilerin kabirlerinin bulunduğu Rahmet Mezarlığı’nın ortadan kaldırılmasının amacı nedir? Bunun gibi daha birçok İslâmî eserin ortadan kaldırılmasının veya mahiyetinin değiştirilmesinin amacı nedir? Bütün bu tahribatın, yıkımın amacı Kudüs’ün ve Filistin’in İslâmî kimliğinin yok edilmesi, bu kutsal beldenin İslâmî kimliğine şahitlik eden tüm eserlerin ortadan kaldırılmasıdır. Bu beldenin İslâmî kimliğine sahip çıkma sorumluluğu ise tüm Müslümanların ortak sorumluluğudur.
Mescidi Aksa’yla ilgili gelişmelerin ehemmiyetine ve önceliğine binaen bugünkü yazımızda o konu üzerinde durduk. Şam-ı Şerif’ten intibalarımı ve notları ise inşallah müteakip yazıda sizlere aktaracağım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi