‘Yıpratılmamak’ değil, ‘yıpranmamak’!..
'İrtica'ya Karşı Mücadele Eylem Planı' tartışmaları tam gaz.
Olduğunu hep bildiğiniz; böylesi şeyler yaptıklarını, ilgili olduğunu bildiğiniz kişilerin size ve herkese karşı bakışlarından anladığınız türden bir şey bu plan.
İşin ilgi çekici yanlarından birisi de, haberdar olunan planlardan bazılarını tasvip eder tavırlar takınanlarla alakalı planlar da yapılıyor oluşudur. Bunlar da bir şekilde ortaya çıkabilse, büyük ihtimalle birçok insanın dudakları uçuklayacaktır.
Bazıları her ne kadar şaşırıyor gibi yapsalar da, konuyu bilenlerin altını çizerek vurguladıkları gibi, 'rutin'lerden birisi ile karşı karşıyayız yani.
O rutinler arasında, bu türden şeyleri bilebilecek durumda olanların dışında kalanları, 'yahu, ordu böyle şeylerle de uğraşır mı?' dedirtecek başka neler vardır, kim bilir!..
Tıpkı orta ve yüksek öğrenimde yıllardan beridir inat ve ısrarla sürdürülen başörtü yasağı ile alakalı olarak sürdürülen faaliyetler gibi.
Herhangi bir üniversite veya lisede uygulanan başörtüsü yasağı ile o civarda bulunan garnizonun bir alakası olabilir mi, mesela?
Normalde olmaması gerekir tabii. Ama vardır.
Vaktiyle, 'en azından burada başörtüsü yasağı olmamalı' denilen bir fakültenin dekanlığına, oradaki kız talebeleri 'rehabilite'(!) etmesi, yani başörtülerini çıkarmaya ikna etmesi için getirilen tanınmış bir isme: 'Ne var ne yok?' diye sorduğumda:
"Ne olacak. Haftada birkaç gün Komutana gidip, kızlar başörtüsüyle okula girebilsin diye ricada bulunuyorum" şeklinde, ilginç bir cevap almıştım.
Başörtülü kızları rehabilite etmesi(!) için gönderilen isim, konuyla alakalı olarak kendisi rehabilite olmuşa benziyordu ama konuyu halletmeya çalışmak için gittiği makam, aslında bu işlere hiç uğraşmaması gereken bir makamdı.
Hemen herkesin üzerinde ittifak ettiği ve manasına da içten gelerek katıldığı bir cümle vardır: "Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılmamalı".
Bu cümle geliştirilmeye müsait bir cümledir ve belki de 'yıpratılmamalı' yerine 'yıpranmamalıdır' kullanılabilir.
Yıpratılmamak, dışarıya yönelik bir talep gibi. Oysa yıpranmamak, ağırlıklı olarak içe dönük ve sanki daha çok buna ihtiyaç var gibi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmak için çalışanlar vardır mutlaka. Ama bunların, Millet nezdinde o kurumun itibar kaybetmesine sebep olabilecek faaliyetlere girişilmesinin mesulü olduklarını söylemek mümkün değildir, herhalde.
Yani, Miletin çoluk çocuğunun okullarda ne giydiği ve ne giymediği ile ilgili faaliyetlerin, bu kurumu yıpratmak amacıyla faaliyet gösteren mihrakların eseri olduğu söylenemez.
Yıpranma var ise eğer; bu, yıpratmaya çalışanlardan çok, yıpranmama hususunda dikkatli olmayanların eseridir.
Yani hem kendinizi Millet nezdinde yıpratacak işler yapıp, hem de ben yıpratılmamalıyım demek, pek akıl işi değildir.
Yıpratılmak değil, yıpranmak sözkonusudur çünkü...
Bu Milletin hemen her ferdi, Türk Silahlı Kuvvetleri ile iftihar eder ve zamanı geldiğinde o ocağın bir ferdi olmak için can atar.
Bağrından çıkan insanların oluşturduğu bir yapıdan da haklı olarak, kendisi gibi davranmasını, bu da olmuyorsa, en azından davranışlarına saygı duymasını bekler ve bu da hakkıdır!..
'Rutin' işlerden birisini yaptıkları anlaşılanlarla ilgili ne yapılır ve nasıl yapılır, hep beraber göreceğiz.
Mesele, birileri açısından 'rutin' gözükenlerin, aslında hiç de rutin olmadığının anlaşılabilmesindedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.