Ömer El Beşir’e niçin yükleniyorlar?
ISEDAK toplantısı münasebetiyle, Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in ülkemize gelecek olması, medyada bir tartışma başlattı... Her zamanki gibi bazıları, oturduğu yerden; yeterli bilgi sahibi olmadan, “vur abalıya!” misali Ömer El Beşir’e yükleniyor. Bununla kalmayıp, Türkiye’nin dış politikasına da verip veriştiriyorlar.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların yazdıkları önemli değil. “Utanıyoruz...” diye ucuz sloganlar atmanın hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Ama, dış politika konusunda tecrübeli kimi kalemlerin de bu kervana katılması, doğrusu yadırganacak bir durum!
“Ömer El Beşir insanlık suçu işlemiş...” Kim diyor bunu? Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı Ocampo... Bu mahkemeyi dünyada kaç ülke tanımış şimdiye kadar? Sadece 53 ülke. Evet iki yüz küsur ülkeden, sadece dörtte bir kadarı tanımış. Türkiye tanımış mı? Hayır. Sudan tanımış mı? Hayır. Amerika Birleşik Devletleri Tanımış mı? Hayır? Bu konuda bilmeden atıp tutanlar, evvela Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesine bakmalı. Orada egemen devletlerin taraf olmadıkları sözleşmeler karşısındaki statüsünü öğrenmeli. Bu bir.
İkincisi, bu tür suçlamaların şimdiye kadar, nasıl ve kimlere karşı yapıldığını iyi incelemek gerekir. Avrupalılar, Amerikalılar şunu diyor, bunu söylüyor diye, körü körüne peşlerine takılmak akıllı işi değil. Avrupalılar, burunlarının dibinde; Bosna-Hersek’te, soykırım yapılırken; en az 250 bin insan en vahşi biçimde boğazlanırken, ne yapıyordu? Aynı şekilde, Ruanda’da sadece üç-dört ay içinde; bir milyondan fazla insan hayvan gibi boğazlanırken, üstelik bu işte Fransa’nın parmağı olduğu apaçık ortada iken, Avrupa, Amerika nasıl bir tavır takındı?
Raporlara, suçlamalara gelince, Avrupalılar ve Amerikalılar pek mahir... Hatırlayınız 2003 senesi başlarını. İngiltere ve Amerika’nın iş birliği ile Saddam Hüseyin, kitle imha silahları üretmekle suçlanıyordu. İki ülke kendi düzmece raporlarına, Birleşmiş Milletler Teşkilatını da kolayca alet edebilmişti. Bu raporlar güya, BM silah denetçilerinin incelemelerine dayanıyordu. Hani o CIA adına çalıştığı deşifre olunca çekilmek zorunda kalan denetçiler... Ama bu kirli tezgâh Bush, Powell, Rice, Blair ve şürekası tarafından itiraf edilinceye kadar, bütün dünya Saddam’ın El Kaide’ye destek verdiği ve kimyasal silah yaptığı safsatasına inandırılmıştı.
Hiç şüpheniz olmasın. Sudan’da da benzer oyun oynanıyor... Sudan’da kaç yüz tane misyoner teşkilatının çalıştığını biliyor musunuz? Bunların önemli bir kısmının aktif şekilde casusluk faaliyeti sürdürdüğünü biliyor musunuz? Yardım görevlisi kisvesi altında, UCM’ye Sudan hükümet yetkilileri aleyhine rapor sızdıranların oyunlarını duydunuz mu? Afrika’nın en geniş ülkesi olan Sudan’ın yerleşim yerleri ve nüfusunun, yardım organizasyonu gerekçesi ile en ince detayına kadar haritalara işlendiğini biliyor musunuz? Dahası bütün bunların, Sudan’ı en az dört beş parçaya bölmek için yapıldığını biliyor musunuz? Sudanla ilgili İngilizce internet sitelerinde dolaşmak bile, bazı şeyleri görmek için yeterli.
Netice: Sudan üzerinde hegemonya kurmaktan vazgeçmeyen sömürgeciler öyle iddia ediyor diye, bizim de kraldan fazla kralcı kesilmemiz gerekmez! Sudan ve Darfur meselesi ile ilgili o kadar bilgi kirliliği var ki... Birkaç ay önce Darfur’da konuştuğum, Sudan’da görev yapan bir diplomatımız şöyle demişti: “Türkiye’nin Afrika ve Sudan ile ilgili politikalarını hiç dikkate almadan, cahilce yayınlar yapılıyor... Ömer El Beşir’i her gün katil ilan eden medya mensupları, acaba kime hizmet ettiklerinin farkında mı?...” İşin özü budur.