Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Merhum Şaban Döğen ve “Namaza Koşmak”

Merhum Şaban Döğen ve “Namaza Koşmak”

İbrahim Canan hocamızdan sonra Şaban Döğen hocamız da Hakk’a yürüdü. Eserleri ve diğer güzel çalışmaları ile İslam davasına hizmet eden her iki değerli hocamıza da Allah gani gani rahmet eylesin.
Şaban hocamı Namaz Gönüllüleri Platformu vesilesiyle tanımıştım. Eserlerine ve hizmetlerine daha önceden muttali olduğum o güzel insan, “Namazla Diriliş” seferberliğimizde taşın altına ilk elini koyanlardandı; hem kalemiyle hem de kelâmıyla namaz davasına hizmete koşan gönül ehli bir dosttu.
Namazla Diriliş kitapçığımızı hazırlarken ricamızı kırmamış, aşağıdaki makaleyi kaleme almıştı:
“Namaza Koşmak” başlıklı makalesini, Fatiha’larınıza vesile kılmak için aynen aşağıya alıyorum:
“Kâinatta en yüksek hakikatin önce iman, sonra da namaz olduğunu düşündüğümüzde, namazda ne kadar çok sır ve hikmetin bulunduğunu hemen anlarız.
Peygamberimiz (s.a.v.), “Bana dünyadan üç şey sevdirildi” buyururken, bu üç şeyden birinin namaz olduğunu bildiriyor. Onun lisanında namaz, “gözümün nuru” şeklinde nitelendirilecek derecede önemli. Nursuz, ışıksız gözün görmesi mümkün olmadığı gibi, namazsız Müslümanlık da o kadar zor. Sahabenin, “Biz namaz kılmayana nerdeyse kâfir derdik” demeleri de bundan. Hz. Ömer’in şehadeti esnasında bile ağzından, “Namaz! Aman namaz! Sakın namazı ihmal etmeyin” cümlelerinin döküldüğünü biliyoruz.
Allah Resûlü (s.a.v.), “Namaz dinin direğidir. Kim namazını kılarsa dininin direğini dikmiş olur. Kim de namazını kılmazsa dininin direğini yıkmış olur” buyurmuşlardır.
Bir başka hadis-i şerife göre, kulun Allah’a en yakın olduğu ân secde ânıdır. O halde, oturup düşünmeliyiz: Aklı, fikri, şuuru yerinde olan, sevmeyi ve sevilmeyi bilen hangi insan Rabbine yaklaşmak için can atmaz?
Bir genel müdür, milletvekili, bakan, başbakan veya cumhurbaşkanıyla görüşmek için can atanlar, Allah’ın, kulunu namazla huzuruna kabul ettiğinin nasıl bilincinde olmazlar?
“Namaz mü’minin miracıdır” hadis-i şerifi, kulun doğrudan huzur-u İlâhi’ye kabul edildiğini göstermiyor mu? Bunun sevinç ve mutluluğundan yerinde duramamalı, neşe ve ferahtan uçmalı değil mi insan? O esnada bir nevî miraçta bulunduğunu düşünerek okuduğu her bir âyet ve duânın ne kadar engin anlamlar içerdiğini anlamakta da gecikmez.
Yetenekleri, duyguları şirazeden çıkmış, neye ne kadar önem ve değer vereceğini bilemeyen, dengeyi yitiren çağımızın insanı, dosdoğru yolun Allah’ın gösterdiği yol olduğunu, Kur’ân’ın insanı dünya ve ahirette mutlu edecek bütün esasları içine aldığını, namazın bu noktada çok büyük bir yere sahip olduğunu biraz düşünse hemen anlayacaktır.
Herşeyi bırakıp namaza koşması gereken insan, niçin namaz kılmakta tembellik eder? Hangi iş, namaz kılmak kadar önemli ve öncelikli olabilir? Faydayı, zararı bilen insan nasıl olur da namaza koşmaz? Namazın sayısız fayda ve hikmetlerini niçin görmezlikten gelir?
Namaz, ideal noktaya ulaştırır insanı. Kıymetten düşüren her türlü davranıştan uzaklaştırır. Kur’ân’da, “Muhakkak namaz, insanı bütün kötülüklerden alıkoyar” buyurulur. İnsan denilen canlı makinanın çalışma sistemini bozan, aksatan kötülükler insanı huzursuz ve mutsuz etmekle kalmaz, stres ve bunalımlara atar.
Dünyada ruh ve kalbin gıdası, stres ve sıkıntıların ilâcı; kabirde ışık, sıratta burak olan namazın yerini başka ne doldurabilir?
Peki, zifiri karanlıklardan daha karanlık olan kabirde ışığa ihtiyacı yok mudur insanın? İşte o ışık namazdır.
Hayat sadece dünya hayatından ibaret olsaydı; ölüm, kabir, Mahşer, Mahkeme-i Kübrâ, Cennet ve Cehennem olmasaydı, o zaman insanın kafasına estiğince yaşamasının bir izahı olabilirdi.
Mahkeme-i Kübrâ’da kulun ilk hesaba çekileceği şeyin namaz olduğunu biliyoruz. Namazının hesabını kolay veren kişinin diğer sorgulamalarının o ölçüde kolay geçeceği, veremeyenin ise zor geçeceği de bir gerçektir.
Kârını düşünen, zarardan kaçan insan için namaz kılmak kadar önemli bir kazanç ve namaz kılmamak kadar büyük bir kayıp ne olabilir?”
Namaza düşkünlükleri ve namaz davasına hizmetleri ile tanıdığımız İbrahim Canan ve Şaban Döğen hocalarımıza tekrar Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyor, “namazları, sıratta burakları olsun” diyorum.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi