Husileri tanıyalım
Yemen’deki sorunun birinci derecede yönetim sorunu olduğunu ve problemlerin altında yatan başlıca etkenlerin arasında zulmün önemli bir yeri olduğunu daha önce yazmıştım.
Saade’deki “Husi fitnesi” için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
Fakat benzeri her sorunda olduğu gibi bu sorunun da birkaç boyutu var.
Ali Abdullah Salih’in yanlış yönetimi bunun bir boyutu...
Mezhep farklılığı bir boyutu...
Dış müdahaleler yine bir başka boyutu...
Husiler’in ruhani liderleri uzun süre İran’da yaşayan Bedreddin bin Emiruddin El-Husi...
Husiler tarafından kurulan “Eş-Şebaab El-Mü’min” örgütünün ilk lideri ise Bedreddin El-Husi’nin büyük oğlu Hüseyin...
Hüseyin El-Husi, 2004 yılında, Yemen Hükümeti’ne karşı başlattığı ilk isyanda öldürüldü.
Hüseyin’in öldürülmesinin ardından örgütün liderliğini 1979 doğumlu kardeşi Abdülmelik El-Husi üstlendi.
Abdülmelik El-Husi, halen mülteci olarak sığındığı Almanya’da, Berlin’de hayatını sürdürüyor.
Husiler’i araştırırken sadece İran desteğinin değil, Almanya’nın ve Libya’nın rolünün de gözardı edilmemesi gerekir.
Husiler, Şia’nın Ehli Sünnet’e en yakın kolu olan Zeydiler’den...
Fakat Zeydiler’in de Ehli Sünnet’e en uzak ve sahabenin neredeyse tamamını tekfir eden 12 İmam Şiası’na (Rafızilik’e) daha yakın kolu olan El-Carudiye’den...
Sanıldığı gibi Yemen’deki Zeydiler’in tümünü temsil etmiyorlar.
Bedreddin El-Husi, “Ben şahsen onların (yani sahabilerin) Rasulullah’a muhalefet ettikleri için kafir olduklarına inanıyorum” diyor, örneğin...
Oğlu Hüseyin El-Husi ise şöyle diyor:
“Bu ümmetin içerisindeki tüm kötülüklerin, bu ümmetin başına gelen zulüm ve sıkıntıların sorumlusu Ebu Bekir, Ömer ve Osman’dır. Özellikle de Ömer’dir. Çünkü o tüm operasyonun mühendisidir.”
Yemen Hükümeti, Husiler’in İran’dan maddi ve manevi yardım aldıklarını söylüyor.
Husiler ise -doğal olarak- bu iddiayı yalanlıyor.
İran’ın Husilere en azından propaganda desteği verdiği sıradan bir insanın dahi gözlemleyebileceği bir gerçek...
Kıblesi Tahran olanların düğmeye basılmışcasına hep bir ağızdan Husiler’in savunuculuğuna geçmesi ise bu gerçeğin ülkemizdeki en çarpıcı göstergesi...
Propaganda merkezlerinde hazırlanan çoğu asılsız bilgiler, haber ve fotoğraflar İran güdümündeki medya organlarına, sitelere ve yazarlara servis ediliyor.
Bu şekilde, elifi görse mertek zannedecek araştırmacı (!) yazarlar okuyucularına Yemen’i ve Husiler’i anlatıyor.
Tek taraflı; kendilerine açılan pencereden görebildikleri ve önlerine konulan bilgilerden anlayabildikleri kadarıyla...
“Bombalar yağıyor, bebekler ölüyor, katliam yapılıyor” yaygarası yapıyorlar.
Aynı yaygaranın binde birini bile İran ordusu Kuzey Irak’ı bombalarken yapmıyorlar nedense?!.
İran’da mezhepçi yönetim tarafından gasbedilen haklarını talep eden Sünnileri “terörist” olmakla suçlayan bizim sözde vahdetçi İslamcılarımız da, büyük bir ikiyüzlülükle Yemen’de asker öldüren ve ülkenin ordusuna karşı savaşan Husileri “direnişçi” gibi göstermeye çalışıyorlar; sırf Şii oldukları ve İran tarafından desteklendikleri için...
Husilere dönecek olursak...
Husileri ilk silahlandıran, kendisi de Zeydi olan Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’tir.
Muhalefet partilerinin oluşturduğu “Birleşik İttifak” üyesi Zeydi Hak Partisi’ni bölmek için “Eş-Şebaab El-Mü’min” örgütünün kuruluşunu desteklemiştir.
İran’da etkili bazı çevrelerin de Humeyni devriminden etkilenen ve ruhi liderleri uzun süre İran’da yaşayan Husilerden Lübnan’daki Hizbullah benzeri bir örgüt oluşturmak istedikleri söylenmektedir.
İran’daki bazı mollaların böyle bir rüyası olsa bile, gözlemcilerin çoğuna göre Lübnan’da Hizbullah’ın büyüyüp kök salmasına neden olan sosyal ve coğrafi şartlar Saade’de yok...
Aynı çevreler, Muktedâ Sadr’ı da İslami kamuoyuna ikinci bir Hasan Nasrallah olarak pazarlamak istediler fakat başarılı olamadılar.
Türkiye’nin tavrına gelince...
Ankara, isyancılara karşı Yemen Hükümeti’nin yanında olduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Perşembe günü Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ı arayarak Suudi Arabistan topraklarına sızmaya çalışan Husiler’e karşı mücadelesinde Türkiye’nin desteğini iletti.
Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklama şöyle:
“Cumhurbaşkanı Gül, Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile yaptığı görüşmede, Suudi Arabistan-Yemen sınırında meydana gelen son olaylarla ilgili olarak Türkiye'nin desteğini ifade etti.”
Allah’tan Ankara’da aklı başında ve ne olup bittiğinin farkında olan insanlar var.