Dinde reform ve Diyanet İşleri Başkanlığı
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde başlatılan “hadis-i şerifler”in yeniden yorumlanması meselesini biliyorduk. 2006 Haziran aylarında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu’nun; "Kadınları küçük düşüren hadisler"in ayıklanacağına dair yaptığı açıklama medyamız tarafından, “dinde reform çalışması” olarak ele alınmış ve dindar insanlar konunun ele alınış şeklinden gâyet rahatsız olmuşlardı.
Konu çok hassastı şüphesiz. Dinini ciddiye alan herkesin de mutlaka önemseyeceği bir konu. Zira hadis demek, dinin en temel ikinci kaynağı demek. Sahih bir hadis tasavvuru olmadan sahih bir din tasavvurunun olması düşünülemez zaten. Kur’an’ın anlamını öncelikle Hz. Peygamber’den almak gerektiği için bu böyle. Fıkıhtaki ittifak ve ihtilaf meselelerinin temelini hadisler oluşturudğu için de bu böyle.
Bu sebeple de biz, yine o günlerde, bu köşede, “Usûlü yanlış tartışma: Kadın karşıtı hadisler(!)” (21 Haziran 2006) başlıklı bir yazı yazmış, olayın hassasiyetine, medyada konunun ele alınış şeklindeki yöntem yanlışlığına itirazlarımızı dillendirmiştik.
"Kadınları küçük düşüren hadisler" diye bir kategori olamaz! Uydurma hadisler kategorisi olabilir, ki var zaten. Bunları sahih olanından ayıklamak öncelikle din ulemâsının işidir. Mânâsı tam anlaşılmamış, belli bir dönemin hâkim kültürü perspektifinden ele alınmış olanlar da vardır elbet, bu konu da ehlinin himmetini bekleyen ilmî bir meseledir. Bu yaklaşım da dinî ilmi gelenek içinde yürütüldüğünde İslâm’ın dinamik yönü tebârüz eder.
Ama meseleyi "Kadınları küçük düşüren hadisler" diye gündeme getirdiğinizde, “Kime göre küçük düşüren, hangi akla göre küçük düşüren?” itirazları sadır olacaktır. Bu tarz bir yaklaşımla da, kuşkusuz, sahih olan birçok rivâyet “modern aklın” hışmına uğrayacaktır.
İlmî bir meseleyi yanlış zeminlerde ele almak, söylem itibarıyla “dinde reform” çağrışımlarına yol açacak ve yarardan çok zarar getirecektir. Bu meyanda hassas olunması gerektiğinin altını çizmiştik.
O zamanlar bizim medyamız DİB’in çalışmasını “İslâm’da reform çalışması” diye duyurmuştu. Aynı konu hem de aynı uslûpla kaç gündür dünya medyasının da gündemine düşmüş durumda. Dünyaca ünlü İngiliz BBC kurumu, “Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı İslâm’da reform çalışması başlattı”, diye duyurdu haberi. Arkasından da başta İngiliz gazeteleri olmak üzere diğerleri olayı aynı tarzda ele aldılar. Derken bütün dünyaya DİB’in bir reform çalışmasının içinde olduğu haberi yayılmış oldu.
İslâm dünyasında kuşkulu yaklaşımlar oluşmaya başladı. Bu da konunun dünya Müslümanları için de hassas olduğunu gösteriyor.
Neden hassaslar? çünkü devletin dinle kurduğu problemli ilişki malum da ondan. Bunu sadece biz değil, bütün İslâm âlemi biliyor. Cumhuriyet tarihimiz dinin muhatap kaldığı mühendislik projelerini anlatır bir anlamda. Devlet ve toplum arasındaki en kırılgan nokta, “İslâm’ın toplumsal hayatta konumunun ne olacağı” değil midir?
Başörtüsü yasağının TBMM tarafından kaldırılmasına, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanmasına, resmî gazetede yayımlanarak kanun hâline gelmesine rağmen yasakçıların hâlâ başörtülü öğrencileri üniversitelerine almaması, doğrudan anayasal suç işlemeleri, anayasayı korumakla görevli kurumların sessiz kalması; “devlet içinde kemikleşmiş, kendisini anayasanın üstünde gören bir güç merkezinin dine yaklaşımını” çok net ele veriyor da ondan.
Buna sadece biz tanıklık etmiyoruz, bütün dünya tanıklık ediyor. Doğal olarak devlet kontrolündeki bir kurumun, kurum içindeki insanların bütün iyi niyetlerine rağmen, “hadis-i şerifler”i yeniden yorumlama çalışması ve bu çalışmanın BBC’de ele alınış şekli, dünya Müslümanlarına refom çalışmaları gibi gelecektir. Hele devletin dinle ilişkisindeki sicili ortada iken!
Bereket, DİB yetkililerinden bir açıklama geldi. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez, BBC'nin ilahiyat muhabiri Robert Pigott'un haberinde verilen bilgilerin bir kısmının yalan, bir kısmının yanlış, bir kısmının da çarpıtılmış olarak verildiğine dikkat çekti. (http://www.timeturk.com/news_detail.php?id=597)
Sayın Görmez, "Muhabiri 'çalışmamız kesinlikle diğer dinlerdeki gibi reform veya yenileme anlamına gelecek bir manada sunulamaz' şeklinde sıkı sıkı uyarmama rağmen bu şekilde verilmesi bizi derinden üzdü. Kanuni yollara başvuracağız." da demiş.
Ancak Sayın Görmez’in bu açıklamaları BBC ve diğerlerinin yaptıkları haberleri tashihe yetmeyecektir. DİB’in çalışması hakkında yanlış yönlendirilmiş kitlelerin büyük çoğunluğu bu tashih haberini duymayacaktır bile.
Burada DİB görevlilerine düşen, konunun nerelere çekilebileceği noktasında çok hassas olmalarıdır. Bu son olay da göstermiştir ki, yerel ve uluslararası seküler kurumlar, DİB’den İslâm’da bir reform çalışması beklentisi içindeler!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.