Hisseli kıssalar
Bu hafta en çok konuşulan konulardan biri de 28 Şubat post modern darbesi ve darbelerdi.
Biz de bu haftaki kıssalarımızı darbe ve darbecilere ayıralım.
•
Aziz üstel anlatmıştı; 12 Eylül dönemi… Kenan Paşa’nın devlet başkanı olduğu günler yani.
üstel televizyonda sohbet programları yapıyor. Format gereği, üstel programda çok rahat tavırlar içinde. Sigara bile içiyor.
Bir resepsiyonda karşılaştığı Kenan Paşa, üstel’i uyarır:
-Bak Aziz, programlarında ayak ayak üstüne atıyorsun, sigara içiyorsun. Bu programları Kenan Paşam da izliyordur diye düşünecek, ona göre davranacaksın!
Ee, saygı önemli tabii!..
•
Aziz Nesin katıldığı bir panelde darbelerin arkasından gelen idamları, hukuksuzlukları vs anlattıktan sonra şöyle demiş:
“Peki 12 Eylül'ün hiç faydası olmadı mı? Olmuştur. 12 Eylül döneminde taksilere taksimetre takılmıştır. Şoför müşteri kavgaları son bulmuştur. Darbenin tek faydası bu olmuştur.”
Arkasından da eklemiş:
- Ama taksilere taksimetre takmak için de darbe yapılmaz ki canım!
•
Bir ara Rize’de Jandarma Astsubayı olarak görev yaptığını belirten H. çamlı adlı okuyucumuz, tanık olduğu bazı hoş kavgaları göndermiş.
İşte onlardan biri:
“Nöbetçi olduğum bir tatil günü, merkeze bağlı karakollardan birine 5-6 civarında elleri kelepçeli şahıs getirdiler.
Yüzleri gözleri kan revan.
Ben merakla sordum tabii:
-Kimdir bunlar? Suçları neymiş?
İçlerinden biri cevap verdi:
-Ben 27 Mayıs ihtilalinde Alparslan Türkeş’in Yarbay olduğunu söyledim, arkadaş ise Albay olduğunu iddia etti. Sonra da haklılığımızı ispata kalkıştık.”
Darbeciler, darbelerin kardeşin kardeşle kavgasını engellemek için yapıldığını iddia ederler.
Belli ki, bazen darbeleri tartışmak bile kavga nedeni olabiliyor.
Sahi, 28 Şubat’ı “post modern darbe” diye niteleyen özkasnak Paşa’nın o dönem ki rütbesi neydi acaba?
Tartışalım.
Kavga yok ama!..
•
Bir keresinde Mehmet Barlas’ın evine darbelerle ilgili bir röportaja gitmiştim.
O, Türkiye’de siyaset adı altında bir komedi oynandığını söyleyince sordum:
Peki politikacılar bu komedinin yeterince farkında mı?
Barlas’ın cevabı şöyleydi:
-Elbette. Bir darbe sonrasında Demirel’i “üzülmeyin bunlar geçici dönemlerdir” diye teselli ediyordum. Bana “hayır” dedi, “Bunlar kalıcı işlerdir, geçici olan arada bizim bir şeyler yapmaya çalışmamızdır.” 28 Şubat sürecinde de çiller’e “üzülmeyin” dedim, “Ne üzüleceğim; biliyoruz her şeyi. önümüze Adnan Menderes’in idam sehpasındaki resmini koymuşlar. Bizler devlette taşeronuz; yol yaparız, çeşme açarız, o kadar.” Bu tablonun kendisi mizah işte. Politika evcilik oyunu gibi. Hani çocuklar evde doktor-hasta oynar ama esas patron anne-babadır ya; biz vatandaşlığı oynuyoruz, siyasetçi siyasetçiliği oynuyor, derin güçlerce de yönetiliyoruz.
•
Tabii, Süleyman Demirel’in “Dün dündür bugün bugün” felsefesince, dönemine göre farklı konuştuğunu biliyoruz.
28 Şubat’ta nasıl önemli bir rol üstlendiğini de.
Bir röportajda sordular Demirel’e:
“28 Şubat'ın demokrasiye indirilmiş bir darbe olduğunu söyleyenler var. Ne diyorsunuz bu konuda?”
Demirel cevap veriyor:
“Olabilir. Burası özgür bir ülke.”
Nasıl mantık ama!
Bu, şuna benziyor:
Birisi evinizi yakmış. Siz de hâkime gidip “evimi yaktılar” diyorsunuz. Hâkim de size, “Gördün mü, burası özgür bir mahalle. Bak nitekim sen de ‘evimi yaktılar’ diye özgürce konuşabiliyorsun!” diyor.
Anlayacağınız, demokrasiye indirilmiş bir darbeye, darbe demek özgürlüğümüz var bizim!
•
Hatırlarsınız; bir süre önce Kenan Evren Paşamız, bir televizyon kanalında şu mealde açıklamalarda bulunmuştu:
“Darbeyi yaptığım için pişman değilim. Bugün de aynı şartlar olsa gene yaparım. İdam kararlarını imzalarken elim hiç titremedi. çok rahattım vs.”
Evren Paşa bunları dedi diye bazı avukatlar suç duyurusunda bulundular. İddiaları şuydu:
“Evren darbeyi övmüştür. Oysa darbe yasal olarak suçtur. Yasanın suç saydığı bir fiili övdüğü için Evren’in yargılanmasını istiyoruz!”
Muğla Savcılığı da Evren’in sözleriyle ilgili soruşturma başlatmıştı.
Şimdi böylesi bir ilginçliğe başka hangi ülkede rastlayabiliriz ki? Hale bakın; Evren Paşa suç olan bir fiili övmüş! O suç ne? Darbe yapmak… Darbeyi yapan kim? Evren Paşa.
Demek ki bu ülkede darbeyi yapsan dahi bir şey olmaz ama yaptığınla övünürsen iş değişebilir!
Neyse ki savcı dava açılmasına gerek görmedi.
Dava açılsaydı, Kenan Paşa kendini muhtemelen şöyle savunacaktı:
-Efendim ben darbeyi yaptım ama kesinlikle övmedim. Gerekirse darbe yaparım, hem de alasını yaparım ama yaptığım darbeyi asla övmem. övmedim de netekim!
•
Bu da bir doktorun 12 Eylül anısı:
ülke yönetimine el konmuş. Sokağa çıkma yasağı var. Biz de nöbetimiz dolduğu halde eve gidemiyoruz. Gelen hasta falan da yok ortalıkta. Hepimiz radyo başındayız. Derken ekmek, ilaç vb çok acil ihtiyacı olan vatandaşlar düşünülerek sokağa çıkma yasağı bir saatliğine kaldırıldı. Bizim de ilk hastamız damladı hastaneye ve işte şikâyeti:
“Doktor bey, benim iki senedir çocuğum olmuyor!”
•
Bir reklam uyarlamasıyla bitirelim yazıyı:
“Yasamaya ayrı, yürütmeye ayrı zaman mı? Ne gerek var; ben darbe kullanıyorum. Darbeyle ikisi bir arada. YIKIYORUM, çıkıyorum!”
Hayırlı hafta sonları efendim.