‘Gerçek vesayet odağı yargı!’

‘Gerçek vesayet odağı yargı!’

Hemen belirteyim, yazının başlığındaki hüküm Sayın Avni Özgürel’e (Radikal, 25 Kasım) ait.
Bugün aslında Kurban Bayramı ile ilgili yazmak istiyordum. Fakat Danıştay’ın, YÖK’ün katsayı hakkındaki kararının yürütmesini durdurması, konuyu değiştirmeme sebebiyet verdi...
Önce çıkan karara bakalım: Danıştay 8. Dairesi, YÖK’ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran 21 Temmuz 2009 tarihli kararının yürütülmesini, oy birliği ile durdurmuş. Bu kararın iptali ve yürürlüğünün durdurulması için İstanbul Barosu dava açmıştı...
Nedense aklıma, geçenlerde The Marmara Otelinden açılan, “Darbeci Baro Taksim’e hoş geldin...” pankartı geldi! (Ayrı bir yazı konusu.)
Danıştay 8. Dairesi kararında; Milli Eğitimin yönlendirmeye ilişkin kuralları ile 2547 sayılı yasanın 45. maddesinde yer alan kurallar yürürlükte ve uygulanıyor iken, bu kararın uygulanmasını bertaraf edecek şekilde alınan dava konusu kararın, eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacak nitelik taşıdığı ve uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi amacının dışına çıkıldığının görüldüğünü belirterek şöyle diyor: “Bu durumda, dava konusu kararın 3, 4 ve 5. maddelerinin dayanağı yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi eğitim sisteminin hukuka uygun oldukları istikrar kazanmış yargı kararları ile de ortaya konmuş amaç ve ilkelerine, hukuka, hakkaniyete uygun değildir. Dava konusu kararın uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararlar oluşacağı da açıktır.”
Eh, afaki bir karar da ancak bu kadar olur! Hangi zararın telafisinin güç ve imkânsız olduğu, son birkaç yıldan beri ülkenin orta ve yüksek eğitim sisteminde yaşanan gelişmelerden anlaşılmıyor mu? Ama besbelli, ikisi de eğitim konusu ile doğrudan ilgili olmayan İstanbul Barosu ve Danıştay 8. Dairesi üyelerinin bakış açısı aynı... YÖK’ün bu karara yapacağı itirazın da ma’kes bulacağını sanmıyorum. Zira, katsayı konusuna bugüne kadar hep siyasi zaviyeden yaklaşıldı. Mahkemelerden çıkan kararlar da, hep bu nitelikte oldu maalesef. Anlaşılan o ki, ülkemizin gençleri bu politik saplantılardan ötürü daha epeyce mağdur olacak. Yazık, çok yazık!..
Şimdi sözü tekrar Avni Özgürel’e bırakıyorum: “Türkiye’de bir vesayet rejiminin var olduğu son yıllarda sıkça dillendirilir oldu... Bu hüküm yanlış mı derseniz, cevabım: Hayır!..
Hüküm doğru olmasına doğru ancak genel kabulde işaret edilen ‘vasi’ adresi bence doğru değil. Vesayet zihniyetinin odağı olduğu düşünülen, bir dizi müdahale ve darbedeki rolü dolayısıyla ön planda görünen silahlı kuvvetler, 1960 ihtilalinden sonra oluşan yapıda sadece tali bir unsur... Gerçek anlamda demokrasinin tesisi önünde görünürdeki yegane engel kurumsal olarak yargı...” Özgürel, bu değerlendirmesine Anayasa Mahkemesi resmî internet sitesindeki bir yazıyı dayanak olarak alıyor.
Yerimiz yetmediği için o yazıyı buraya alamıyoruz. Dileyen internet ortamında bahse konu siteye veya Avni Beyin yazısına ulaşarak okuyabilir. O yazının özü şu: 1924 Anayasasındaki, “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” hükmüne, 1961 ve 1982 anayasalarında getirilen istisna ve şartlarla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ulus adına yetki kullanan tek organ olmaktan çıkarılması ve bu konuda yargıya önemli yetkiler tanınarak, egemenliğin kullanımında büyük paya sahip kılınması...
367 ve benzeri kararları hatırlamak, konuyu anlamanız için yeter de artar bile!..
Hepinize iyi bayramlar.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi