Ahmet Varol

Ahmet Varol

İntifadanın 22. Yıldönümü

İntifadanın 22. Yıldönümü

Filistin halkı hem işgal, gasp ve zulmün hem de kasıtlı yönlendirme stratejisine dayalı yanlış bilgilendirmenin mağdurudur. Bu halk Osmanlı döneminde başındaki yönetimi hilafeti temsil eden meşru bir yönetim olarak gördüğünden hiçbir zaman ona isyan etmemiştir. 1917’de İngiliz işgaliyle başlayan ve Siyonist işgal devletinin kurulmasıyla devam eden işgal yönetimini ise gayri meşru görmüş ve asla onaylamamış, kabullenmemiştir. İşgalcilere veya onların getirip yerleştirdiği Yahudi göçmenlere toprak satmamış, parmakla gösterilebilecek kadar az sayıdaki satıcıları da ihanetçi kabul etmiş, içinde barındırmamış ya idamla cezalandırmak ya da Filistin’i terke zorlamak suretiyle tasfiye etmiştir. Bugün Kudüs’te yaşayan Filistinlilere milyonlarca dolar teklif edildiği halde eski, yıkık dökük evlerini satmayıp bütün zorluklara katlanarak Kudüs’te kalmakta ısrar ediyorlar. Böyle yapmalarının sebebi ümmet adına Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın bekçiliğini yapmakta ısrarlı olmalarıdır. Onlar ümmet adına Kudüs’e ve Mescidi Aksa’ya sahip çıkmak için bu zorluklara katlanırken acaba ümmet onlara ne kadar sahip çıkıyor? Sahip mi çıkıyor yoksa siyonistin uydurduğu yalanların peşinden giderek o insanları haksız bir şekilde mahkûm etmeye mi devam ediyor?
Dediğimiz gibi Filistin halkı daha Siyonist işgal devleti kurulmadan İngiliz işgaline karşı mücadele etmiştir. Büyük âlim ve dava önderi Şeyh İzzettin Kassam öncülüğünde 1935’de gerçekleştirilen silahlı mücadele bunun örneğidir. Yine bir ilim adamı Kudüs Müftüsü Emin el-Huseyni öncülüğünde gerçekleştirilen 1936 direnişi de bunu göstermektedir. Daha başka eylemler ve mücadeleler de oldu. Bütün bunlar Filistinlilerin mücadelelerinin herhangi bir dine veya o dinin mensuplarına karşı değil işgale karşı olduğunu gösterir.
İşgalciler dün Hıristiyan idiler, bugün Yahudiler. Ama Filistin halkı ikisini de reddetmiş, özgür ve bağımsız bir Filistin için mücadele etmiştir ve etmektedir. Bu mücadelenin Yahudi - Müslüman kavgası olarak lanse edilmesi tamamen yanıltma ve saptırmadır. İslâm'ın adaleti kuşatıcıdır. Bu adaletin gölgesinde Hıristiyanlar da Yahudiler de barınabilir. Nitekim Filistinli Hıristiyanlar, İngiliz işgalinden razı olmadıkları gibi günümüzdeki Siyonist işgali de kesin reddediyorlar. O toprakların sahipleri olarak Müslümanlarla birlikte Siyonist işgale karşı durduklarını, İslâm'ın adaletinin ise kendileri için bir güvence olacağını ifade etmekten çekinmiyorlar.
Filistin halkı Siyonist işgale hiçbir zaman onay vermedi ve vermeyecektir. Bunu muhtelif mücadeleleriyle, eylemleriyle ve kesintisiz direnişiyle ortaya koydu. İşgal devletinin kuruluşundan bu yana gerçekleştirilen en geniş çaplı kitlesel direniş ise intifadadır.
İntifada, 7 Aralık 1987 tarihinde Filistinli işçileri taşıyan arabaya bir Yahudinin kamyonetiyle çarparak dört Filistinlinin ölümüne dokuz Filistinlinin de yaralanmasına sebep olması üzerine başladı. Olayda ölen ve yaralanan Filistinliler Gazze Şifa Hastanesi'ne getirildi. Tümü İslami hareket mensubu olan Gazze İslam Üniversitesi Öğrenci Meclisi üyeleri de hastaneye giderek yaralılarla ve ölenlerin aileleriyle ilgilenmeyi kararlaştırdılar. Bu kararlarını hoparlörlerle duyuran öğrenciler halkı da Şifa Hastanesi etrafında toplanmaya çağırdılar.
Halk Gazze İslam Üniversitesi Öğrenci Meclisi'nin çağrısına uyarak 8 Aralık 1987 sabahı erken saatlerden itibaren Şifa Hastanesi'nin etrafını sarmaya başladı. Ardından işgalci askerler gelerek kalabalığın dağılmasını istedi. Kalabalık dağılmamakta direnince askerler üzerlerine ateş etti. Ama halk yine dağılmadı ve işgalci askerlere taşlarla karşılık verdi. İşte bu olay intifadanın başlangıcı oldu. Bu olaydan sonra Filistin'in ve özellikle Gazze bölgesinin her tarafında işgalci askerler taşlandı.İfade ettiğimiz üzere intifada İslami hareketin öncülüğünde başlatılmıştı. Daha sonra bu hareketin bütün Filistin'e yayılmasını ve tüm halk tabanına mal edilmesini sağlayan da İslami hareket oldu. 14 Aralık 1987’de yani intifadanın altıncı gününde İslami Direniş Hareketi (Hamas) adına Gazze'nin her tarafında bildiri dağıtıldı. Harekete mensup gençler de işgal kuvvetlerine karşı eylemlerde öncülük görevi görüyorlardı.
FKÖ'ye bağlı grupları temsil eden Birleşik Yönetim'in devreye girmesi ise intifadanın başlamasından kırk gün sonradır. Hamas, Birleşik Yönetim'e girmedi. Ancak bu yönetimle zıtlaşmaktan ve Filistin halkı arasında ayrılığa yol açacak faaliyetlerden de kaçındı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi