Parti kapatma devri kapatılmalı!
- Lütfü Bey; Anayasa Mahkemesi DTP'yi kapattı. Bu bağlamda siyasi partilerin kapatılması konusundaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
- Artık ülkemizde siyasi partiler kapatılmamalı; siyasi partileri kapatma devri kapatılmalı! Bunun için de parti kapatmalarının yolunu kapatacak yasal değişiklikler bir an önce yapılmalı. Mahkeme kararlarıyla partilerin ya da Aydınlık dergisi gibi bir partinin yayın organının kapatılmasıyla o siyasi görüşün yok edilemeyeceği gerçeği artık kavranmalı. Mesela AK Parti Anayasa Mahkemesi’nce kapatılsaydı, yerine kurulacak diyelim ki PAK Parti belki de daha çok oy alacaktı. Mesela DTP milyonlarca oy almış bir parti. DTP'yi kapatmakla bu milyonlarca seçmen yok olmayacak ki. DTP’nin yerine aynı siyasi çizgide bir başka parti kurulacak. O parti DTP'nin yerini alacak. Nitekim DTP de geçmişte kapatılan partilerin devamı olarak kurulmadı mı? Eğer bir partiye oy veren milyonlarca seçmen kitlesi varsa, o parti kapatılmakla yok olmaz. Ama eğer bir partiye oy verecek hatırı sayılır bir kitle yoksa, o parti mahkeme kararıyla kapatılmasa da yok olur. Nitekim halktan oy alamadığı için kapanan parti çoktur. Bu arada bazı partiler de vardır ki, halktan oy alamasa da kapanmamıştır ama, onlarınki bitkisel hayat durumudur. Suni olarak yaşatılırlar ve sadece can çekişirler, acı çekerler. Bunlar tabela partileridirler. Halktan destek görmezler, girdikleri her seçimde yerlerde sürünürler. Diyeceğim o ki, bir partinin yaşayıp yaşamamasına Anayasa Mahkemesi değil, halk karar vermeli. Siyasi partileri sadece halk kapatabilmeli. Bir parti halkın gönlünde yaşıyorsa eğer, Anayasa Mahkemesi'nin o partiyi kapatması ne ifade eder? O partinin sadece adı değişir, ama kendisi yaşayıp gider.
BEYAZ SARAY’IN SİYAH GARSONU!
- ABD Başkanı Obama'nın Afganistan'ın işgaline direnen mücahidlere karşı Türkiye de dahil NATO ülkelerinden savaşacak asker istemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bir de bu Obama'ya Nobel Barış Ödülü verildi. Oysa bu Obama, göreve geldiğinde Afganistan'da 35 bin olan işgalci askerlerinin sayısını önce 71 bine çıkarttı; şimdi de 100 binin üzerine çıkartmak için kolları sıvayıp, işe girişti. Aslında Obama'ya barış ödülü değil savaş ödülü verilmeliydi! Bazıları Obama'dan nasıl da ümitliydi. Bunlara göre ABD Başkanlığı'na ilk kez bir siyah seçilmişti; ABD Başkanlığı renk değiştirmişti; öyleyse ABD'nin dış politikasının rengi de değişecekti. Savaşçı renk barışçı renge dönüşecekti. Tabii bu düşünceler gerçeğe dayanmayan düşüncelerdi. Gerçek şuydu ki, ABD de başkanın rengi değişse bile, ABD'nin savaş üzerine kurulu emperyalist politikalarının kan kırmızısı rengi değişmezdi! Zaten sonuçta Obama'yı da başkanlığa silah şirketleri, petrol şirketleri gibi emperyalist şirketler getirmişti. ABD'yi yöneten Beyaz Saray'ın asıl sahibi de işte o şirketlerin sahipleri olan beyaz Amerikalılardı. Beyaz Amerikalılar Obama'yı bu saraya kahya yapmışlardı. Ya da şöyle söyleyelim; Obama'nın konumu Beyaz Saray'ın mutfağında pişen yemekleri servis eden siyah bir garsondan başka bir şey değildi! O mutfakta ne pişirilirse, Obama onları servis edecekti. İşte şimdi Obama da bunu yapıyor. ABD'yi yöneten Beyaz Saray'ın asıl sahipleri Afganistan'da mücahidlerin direnişinin bitirilmesini, Afganistan'ın tamamen ele geçirilmesini istiyor. ABD'nin çıkarları, dünyaya hakim olma politikası bunu gerektiriyor: Peki Türkiye olarak biz dünya halklarının, dünya Müslümanlarının katili emperyalist ABD'nin bu politikasına hizmet edecek miyiz? Emperyalizme karşı kurtuluş savaşı veren biz, emperyalizme karşı kurtuluş savaşı veren Afganistan'ı arkadan hançerleyecek miyiz? Bilinmeli ki emperyalist ABD'nin bu politikasına hizmet eden ülke yöneticilerini dün olduğu gibi bugün de defterden sileriz. Bunların karşısına ilk biz dikiliriz. Ayrıca inanıyorum ki, ne yapılırsa yapılsın dün Ruslara karşı destan yazan mücahidler, bugün de Amerikalılara karşı yeni bir destan yazacak. Evet, mücahidler yazacak yeni bir destan; destanın adı Afganistan!
YAPTIKLARI YAPACAKLARININ TEMİNATIDIR!
- Kafes Eylem Planı’na göre, ülkemizde askeri darbe zemini oluşturmak isteyenler, Koç Müzesi’ni kalabalık öğrenci gruplarının gezdiği sırada bomba patlatmak gibi, gayrimüslimlere suikastlar düzenleyip suçu Müslümanların üzerine atmak gibi eylemler yapacaklarmış. Bu konudaki yorumunuz nedir?
- Ülkemizde askeri darbe zemini oluşturmak isteyen derin güçler, örneğin geçmişte Kültür Sarayı’nı yakıp suçu solcuların üzerine attılar. Geçmişte bunları yapanlar, Kafes Eylem Planı’nda yer alan eylemleri de pekala yaparlar. Çünkü derin güçlerin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır! Onun içindir ki şimdilerde ortaya çıkan Kafes Eylem Planı'nda bu derin güçlerin, Koç Müzesi'ni kalabalık öğrenci grupları gezerken bomba patlatacakları, gayrimüslimleri öldürüp, suçu Müslümanların üzerine atacakları ve böylelikle milleti birbirine kırdırıp 12 Eylül öncesindeki gibi bir darbe ortamı oluşturacakları iddiaları akla yakındır. Geçmişte bunlar kendi işledikleri cinayetleri, siyasi görüşleri birbirinden farklı gençlerin üzerine attılar. Geçmişte bunlar kendi işledikleri cinayetleri, mezhepleri birbirlerinden farklı insanların üzerine attılar. Böylelikle sağcı gençlerle solcu gençleri, Sünnilerle Alevileri birbirlerine karşı kışkırttılar; kırdırdılar. Muhtemeldir ki şimdi de kendi işledikleri cinayetlerle etnik kökenleri, dini kökenleri farklı olan insanları birbirlerine karşı kışkırtıp, kırdırmak istiyorlar. Böylelikle de bir darbe ortamı oluşturmak istiyorlar. Aslında darbe ortamı oluşturmak için geçmişte daha neler yapmadılar? Örneğin Kahramanmaraş'ta, Çorum'da yaptıkları, ama suçu başkalarının üzerine attıkları kanlı katliamlar. Solcularla sağcıları, Sünnilerle Alevileri birbirlerine karşı kışkırtmak için yaptıkları kanlı katliamlar. Pekala bugün de bunlar, siyasi görüşleri, mezhepleri, etnik kökenleri, dinleri farklı kesimleri birbirlerine karşı kışkırtmak için böylesine katliamlar da yaparlar. Dedim ya, dün yaptıkları bugün yapacaklarının teminatıdır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.