LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Devrin adamı değil, devrim adamıyım!

Devrin adamı değil, devrim adamıyım!

- Lütfü Bey; dünyayı değiştirmek, daha adil bir düzen kurabilmek için yola çıkanların tamamına yakını değiştiler. Eski solculardan sonra artık İslâmcılar da dünyayı değiştirmekten söz etmiyorlar; onlar da kapitalist dünya düzenine teslim oldular. Dünyayı değiştirmekten, daha adil bir düzen kurabilmekten söz eden sizin gibi çok az sayıda devrimci kaldı. Devrimcilik, inkılapçılık öldü mü sizce?
- Ben ölmedikçe devrimcilik ölmez! Espri bir yana, sayı meselesi değil bu. Az sayıda devrimci insanın kalması meselesi değil bu. Galile de "Dünya yuvarlaktır, dönüyor" dediğinde dünyada tek başına kalmıştı. Sayıca çok azız, ama çok haklıyız. "İnsanca hakça bir dünya kurulabilir; adil bir dünya düzeni kurulabilir" diye savunduk, ömrümüzün sonuna kadar da savunacağız. Ancak devrimci fikirleri savunmak, onları hayat nizamı yapabilmek için bedel ödemek zorundasınız. Tek başınıza kalmayı, hapse atılmayı, zulme uğramayı göze almak zorundasınız. Çünkü gözlerini kan bürümüş, kâr bürümüş günümüz firavunlarının kurdukları kapitalist dünya düzenini değiştirmeye kalkıyorsunuz. Günümüz firavunlarının kurdukları bu zulüm ve sömürü düzenine karşı çıktığım için bana da çok ağır bedeller ödettiklerini biliyorsunuz. Ama yalnız bedel ödemek yetmez. Size zulmederek sizi fikirlerinizden vazgeçiremeyen günümüz firavunları, bu kez dünyanın nimetlerini ayaklarınızın altına sererek sizi yolunuzdan döndürmeye çalışabilirler. Dünyanın nimetleriyle sizi teslim almaya çalışabilirler. Bunlara da direnmek, bunlara da teslim olmamak zorundasınız. İşte o yüzden benim gibiler sayıca çok azız. Maalesef eski solculardan sonra İslâmcılar da dünya nimetlerine teslim oldular. Dünya nimetleri uğruna inançlarını, ideallerini boşadılar! Dün şeytan olarak gördükleri kapitalizmle evlenip, ona göre bir hayat kurdular! Yoksullardan, ezilenlerden koptular. Artık bunlar insanlık için daha güzel bir dünya kuralım diye değil, kendimize daha güzel evler, arabalar alalım diye yarışıyorlar. Bakın dün belediye otobüsüne binen eski solcular, İslâmcılar, bugün en pahalısından jiplere biniyorlar. Dün mutevazı evlerde oturan eski solcular, İslâmcılar, bugün en pahalısından konaklarda, yalılarda oturuyorlar. Yaşamları vip, altlarında jip, eski solcusuyla, İslâmcısıyla yoksul halktan kopmuş böyle bir sürü tip! Onlar devrin adamı, ben ise devrim adamıyım! "Değiştim" diyenlerden değil, "Değiştireceğim" diyenlerdenim. Bu adi düzeni değiştirip, yerine insanca-hakça adil düzeni kurmaya iman edenlerdenim.
BARIŞIN YOLUNU KAPATIR, DARBENİN YOLUNU AÇAR!
- Son zamanlarda ülkenin 60’a yakın yerinde sokak olayları çıktı; toplulukların üzerine kurşunlar sıkıldı; militanlar belediye otobüslerine taşlarla, molotoflarla saldırıp kırdı, yaktı. Nasıl yorumluyorsunuz bu gelişmeleri?
- Öncelikle şu belediye otobüslerinin kırılıp dökülmesi, yakılması üzerine birkaç laf etmeli. Belediye otobüsleri gibi toplu taşım araçları halkın yoldaşı değil mi? Belediye otobüsleri gibi toplu taşım araçları halkın bir bakıma ayakları değil mi? Belediye otobüsleri gibi toplu taşım araçlarını yakmak demek, halkın ayaklarını yakmak demektir. Belediye otobüsleri gibi toplu taşım araçlarına saldırıp sağını solunu kırmak demek, halkın ayaklarını kırmak demektir. Kısacası, belediye otobüsleri gibi toplu taşım araçlarına saldırmak halka saldırmak demektir. Sonuçta da halkı galeyana getirmek; ortamı provokasyona uygun hale getirmek demektir. Tıpkı bunun gibi dükkanların taşlanması da, dükkanları taşlayanların üzerine kurşunlar sıkılması da halkı birbirine düşürmeyi amaçlayan derin güçlere hizmet etmek demektir. Aslında bu 12 Eylül askeri darbesi öncesinde gördüğümüz filmin bir kopyası değil midir? O zaman da derin güçlerin ajanları, belediye otobüsleri gibi toplu taşım araçlarından biri olan şehir hatları gemilerini bile yakıp, suçu da solcuların üzerine atmışlardı. Derin güçlerin ajanları şimdi de kendi yaptıklarını başkalarının üzerine atıyor olamazlar mı? Kısa bir süre önce İstanbul Dolapdere’de göstericilerin kurşunlanması olayındaki gibi dolaplar çeviriyor olamazlar mı? Kaldı ki asıl önemli olan sokaklarda bu olup bitenlerin neye hizmet ettiğidir. Bence bütün bunların neye hizmet ettiği bir cümleyle özetlenebilir: Bütün bunlar toplumsal barış açılımlarının yolunu kapatmak, askeri darbenin yolunu açmak içindir!
KEMALİZMİN ASKERİ DEĞİL HUKUKUN ASKERİ OL!
- Baroların yaptıkları yürüyüşlerde, düzenledikleri toplantılarda sık sık "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye sloganlar atılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Barolar gibi hukuk kuruluşları, avukatlar gibi hukuk insanları asker olacaklarsa, hukukun askerleri olmalı! Bunlar slogan atacaklarsa "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye değil, "hukukun askerleriyiz" diye slogan atmalı! Ne yazık ki böyle olmuyor. Hele de darbe dönemlerinde pek çok hukuk insanı darbecilerden brifing alıyor; onların karşısında hazırolda duruyor. Darbecilerin "Mahkûm et" dediğini mahkûm ediyor; "İdam et" dediği için idam kararı veriyor. Kısacası, hukukun askeri gibi değil, darbenin askeri gibi davranıyor! Bütün bunları 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi darbe dönemlerinde yaşamadık mı? Hukukun değil darbecilerin askeri olanların hukuku nasıl katlettiklerine tanık olmadık mı? Dahası, “Kemalizmin askerleriyiz” diyenlerin, cumhuriyet tarihimiz boyunca Kemalizm dışındaki hiçbir siyasi görüşe hayat hakkı tanımak istemeyen askerlere dönüştüğüne şahit olunmadı mı? Nitekim bu ülkenin Nazım Hikmet gibi sosyalist şairleri, Necip Fazıl gibi İslâmcı şairleri Kemalist olmadıkları için hapislerde çürütülmedi mi? Bu ülkenin sosyalistlerine de, İslâmcılarına da, kısacası Kemalist olmayan bütün unsurlarına da aynı zulüm reva görülmedi mi? Kemalizmin askeri oldunuz mu Dersim'de 75 yaşındaki Seyit Rıza'yı bir gecede yaşını küçültüp de asarsınız; 12 Eylül'de 17 yaşındaki Erdal Eren'i bir gecede yaşını büyütüp de asarsınız! Ya da 12 Mart'ta hiç kimseyi öldürmemiş Deniz Gezmiş'i de asarsınız. Kemalizmin askeri oldukları artık yeter. Hiç değilse bundan böyle hukukun askeri olsun bu efendiler!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi