Cemaat kimdir?

Cemaat kimdir?

Dünya dönüyor, güneş, ay ve yıldızler kendi yörüngelerinde gidip geliyor. Her varış noktasında da Allah’a secde ediyorlar. ‘Vazifene dön’ emri gelinceye kadar da secdeden kalkmıyorlar. Allah’ın emrinde vazifelerini yapıyorlar. Allah’ın Resulü, deccal hadisinde:
“Artık zamanla insanlar her şeyi O’ndan gizlemeden her türlü ahlaksızlık ve haksızlığı açıktan açığa, utanmadan, tiksinmeden yapmaya başladıkları zamana kadar bu böyle devam eder. Güneş her gün Allah’ın emrini dinleyerek sabah doğudan, akşam batıdan batmaya devam eder gider. Arşın altındaki karargâhına varır. Secdeye kapanır. Ama sonunda ona ‘Kalk, battığın yerden doğ’ denir...” (Buharî, Müslim, Ebu Davud, İbn-i Mace)
Haberi, güneşin batıdan doğuncaya kadar, her şeyin seyrinde devam ettiğini bildirir. Ahir zamanda, her türlü ahlaksızlık, haksızlığın, açıkça utanmadan, tiksinmeden yapılacağını da haber verir. Bu haberler çerçevesinde, güneş doğduğu müddetçe, Hakkın olacağını, batılın çoğalacağını, şerlerin hüküm süreceğini de haber verir/ulaştırır. Herkes ve her şey emredildiğinin gereğini yapmaktadır. Ya biz!..
Allah’ın kulu ve Resulün ümmeti olarak vazifemizi yapıyor muyuz?
Allah’ın emirlerini ne kadar yerine getiriyoruz? Güneş batıdan batıncaya kadar ümmet ne yapıyor?
Kur’an elimizde, peygamber sözleri kulağımızda, biz emrinde olduğumuzu söylediğimiz halde ne kadar işin içindeyiz? Kullukta ve ümmetlikte ne kadar vazife aldık? Bir kulun, güneş batıdan doğuncaya kadar Allah yolunda cihat etmesi emredilirken, ‘ümmetim’ diyenler ne yapıyor?
Allah Resulü’nün
“Ümmetimden birileri kıyamet gününe kadar mutlaka Allah yolunda savaşacak ve zafer hep onların olacaktır. Hiçbir şey onların bu konudaki başarılarını engellemeyecektir...” (Buhari, Müslim)
Buyurduğu ümmet kimler? Böyle bir ümmet olma şerefi kimlere aittir?
Bu ümmet, Allah ve Resulü yolunda olan, onun için mücadele edendir. Onlar, kulun kınamasından, ortamın baskısından korkmayanlardır. Allah ne buyurdu, peygamber ne haber verdi ise yapandır. Beşer zaafı olarak, amma (!) zaman, zemin... diyerek kendilerine kılıf aramayanlardır. Hak bildiği yolda, ister tek başına, isterse cemaat olarak yürüyenlerdir.
Abdullah İbn-i Mesud: “Cemaat, hakka uygun olandır. Yalnız da olsa hakka uygun hareket ediyorsan, bil ki cemaat sensin.” (Serhis-Sünne Cilt 1, Sah: 8)
Günümüzde, muhtaç olduğumuz böyle bir cemaattir. Utanmadan, sıkılmadan hakkı haykırandır. Eşşeklerin sokak ortasında yaptıklarına, ‘siz eşşek oğlu eşşeksiniz’ diyenlerdir. Deccalî hareketlerin hüküm sürdüğü, tağutların at oynattığı bir zamanda ‘siz tağutsunuz, siz deccalsiniz’ diyenlerdir.
Bu cemaat, pislikten burunların tıkandığı, kötülüklerden gözlerin kapandığı, şehevî seslerden kulakların tıkandığı bir zamanda vardır. Bütün şerlere göğüs gererek kınayanın kınamasından korkmadan hakkı haykırandır. Her şart ve zeminde hakkı duyurandır. Hakkın sadece Kur’an olduğunu, Kur’an ve sünnetin hayata hakim olmasını isteyenlerdir.
Beşeri kanun, makam, mevki tanımadan hakkı haykırandır. ‘Biz Müslümanız’ diyenlerdir. Çünkü böyle bir cemaat, Allah ve Resulü’nün himayesindedir. Allah Resulü:
“Benim hakkınızda korktuğum başka bir deccaldir. Çünkü ben içinizde iken (deccal) çıkarsa sizin önünüzde onu yener, defederim. Şayet ben içinizde değilken çıkarsa herkes kendi nefsini savunarak onu yenmeye çalışır. Allah da her Müslüman hakkında benim halifemdir. Koruyucu ve yardımcımdır.” (Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, İbn-i Mace)
Buyurduğu kimseler Allah’ın himayesindedir. Allah onlarla beraberdir. Deccal ve deccaliyete göğüs gerenlerdir. Allah’ın güneş ile kaim kıldığı bu dünyada yaşarken, Allah’a vazifesini yapanlardır. Bu vazife de, her şart ve zeminde Allah’ın Kur’an’ını haykırmaktır. Dünya değil, ahiret için hazırlanmaktır. Hak yolunun ferdi budur. Cemaati budur. Allah’ın himayesindekiler de bunlardır. Ne mutlu o ferde, ne mutlu o cemaate.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi