Yılbaşı kutlamak küfre götürür mü?
Yılbaşı, toplumsal bir isyandır 7
Müslümanın, bir başka dinin şiarı yani alamet-i farikası olan bir fiili kendi iradesi ile yapması küfürdür.
Fukaha: Mecusilerin bayram kabul ettikleri Nevruz ve Mihrican günlerinde, bu isim adı altında hediye vermenin caiz olmadığı, verilen bu hediye bile, bugünlere tazim kasdı bulunduğu takdirde küfre, kâfirliğe düşüleceği, fetvasını vermişlerdir. Hanefilerden Allame Ebu Hafs şöyle der: Müslüman bir kimse, ALLAH Teâlâ'ya elli yıl ibadet etse, sonra bir müşrike Nevruz günü bayramını tebrik, tazim maksadıyla bir yumurta verse, muhakkak kâfir olur ve ameli de mahvolur. Aynı gün, herhangi bir tazim kasdı bulunmaksızın, insanların normal adeti üzere bir Müslümana hediye verse, kâfir olmaz. Fakat, şüpheyi yok etmek için bunu, o günden önce veya sonra vermesi gerekir. O müşriklerin herhangi bir bayram günlerinde, önceleri satın almadığı bir şeyi satın alsa, eğer bununla tazim kasd etmiş ise kâfir olur. Yok, tazim maksadı bulunmadan, sadece yemek, içmek ve zevklenmek için satın alırsa kâfir olmaz." (İbn-i Abidin, 5/659-660)
Evet, arzedilen bütün bu ayet-i kerime, hadis-i şerif ve fetvalar; gayr-ı müslimlerin noel ve yılbaşı bayramını kutlamak için onlardan kat kat fazla aşırılıklarla hazırlanan, adeta yarışa giren günümüz Müslümanlarının kulaklarını çınlatmalıdır, kulaklarına küpe olmalıdır. ALLAH Teâlâ, hidayet versin. Amin.
Bize düşen doğru yolu göstermektir. Kimseyi tuttuğu yoldan zorla döndüremeyiz. Bu, devletin görevidir. Ama biz doğruyu hatırlatıyoruz. Buna dinen de mecburuz. Çünkü sorumluyuz. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin şu benzetmesine iyi kulak verelim: Bir gemiyi paylaşan ve _bir kısmı üstte bir kısmı altta bulunan insanları düşünün. Altta bulunanlar, su ihtiyaçlarını karşılamak için gemiyi delmek istediklerinde, üsttekiler buna mani olmazlarsa gemi batar ve hepsi birden boğulur; eğer mani olurlarsa hepsi de kurtulur. (Bak. Buhari, Şirket:6, No: 2361, 2540, Tirmizi, Fiten: 12) Hepimiz dünya gemisindeyiz. Bu gemiyi batıracak davranışlara sessiz ve ilgisiz kalmamak gerekir. Sessiz ve ilgisiz kalmak bir tarafa, herkesten toplumsal örgüyü güçlendirecek, sosyal düzen ve çevreyi iyileştirecek olumlu katkıda bulunması beklenir.
İşte bu duygu ve düşünce ile diyoruz ki: Hıristiyan gibi yılbaşını kutlamak, yılbaşı eğlenceleri tertiplemek, milli ve dini şahsiyetimize aykırıdır, imanımızı yaralamaktır. Noel ve yılbaşını kutlamak ibadetlerimizi, ahlâkî ve millî değerlerimizi yaralar. Cemiyet hayatımızı bozar. Dinsizlik ve manevi yoksulluğu arttırır. Bu hıristiyan geleneğinin yurdumuza yılbaşı kutlaması adıyla gün geçtikçe yayılması; rağbet duyması ve özel teşvik görmeye başlaması milletimiz, vatanımız için hiç iç açıcı değildir. Çünkü milletler, dinî inançları ve milli örf ve adetleriyle tanınırlar ve onlarla yaşarlar. Dün hıristiyanlığın şu geleneğini, bugün de bu geleneğini alırsak, aldığımız her gelenek milli bir geleneğimizi yıkar, onun yerine oturur. Bu ise çok şeyler kaybettirir. Elimizdeki nimetlerin elimizden gitmesine sebep olur. Bu yılbaşı ile değişen sadece takvim ölçülerimiz değildir. Kendi özbenliğimiz de değişti. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Bu böyledir. Çünkü ALLAH Teâlâ, bir millete ihsan ettiği nimeti, onlar kendi özbenliklerindeki güzel ahlâkı, yaşayış ve davalarını değiştirip bozmadıkça, değiştirici değildir. Ve şüphesiz ALLAH Teâlâ, herşeyi hakkıyla işitici, kemaliyle bilicidir." (Enfal Sûresi: 53) "Bir millet, kendi özlerindeki güzel hal ve ahlâkı, meziyeti değiştirip bozmadıkça ALLAH Teâlâ şüphesiz ki, onun halini değiştirip bozmaz." (Ra'd Sûresi: 11) Evet ALLAH Teâlâ bir millete verdiği nimeti onlar kendi özbenliklerini değiştirmedikçe değiştirmez. Nimete ihanet edip nankörlükte bulunan bir milletin saltanatını aşağılanmaya ve hakirliğe; emir ve kumandasını, esaret ve köleliğe; huzur ve sükûnunu, dert ve ızdıraplara; rahat ve neşesini, elem ve üzüntülere; bol nimeti, açlık ve sefalete; hürriyet ve bağımsızlığı, istila ve boyunduruk altına girmeye; tatlı hayatı ölüm ve işkenceye dönüştürür. Şimdi bizler Müslüman olarak yaşadığımız şu cennet vatanda dini emirlerimizi bir tarafa bırakarak, çiğneyerek, çamlar kesilerek, içkiler içilerek, kumarlar oynanarak, noel baba pastaları hazırlanarak kendi seciyemizi bir tarafa atarsak, ALLAH Teâlâ bize verdiği nimetleri elbette değiştirecek, yerini azab alacaktır.
Yılbaşında insan hıristiyan gibi yılbaşı gecesi tertipleyeceğine, geride bıraktığı koca bir yılı nasıl geçirdiğinin muhasebesini yapmalıdır. Ömrünü nasıl geçirdi? Bunları düşünmeli, ilerideki yıllarını düzene sokmaya çalışmalıdır. Müslümanlar önce ALLAH Teâlâ'ya verdikleri sözü hatırlamalı, Kur'an-ı Kerim ve Sünnet doğrultusunda kendisine bahşedilen "Müslüman" ismine yaraşır vakar ve bilincin şuurunda olabilmelidirler. Çünkü biz: Rabb olarak ALLAH Teâlâ'dan, din olarak İslâm'dan, peygamber olarak da Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimizden razıyız. Binaenaleyh sakın ha! O gece hıristiyanvari bir eğlence ve kutlama içine girmeyelim. Unutmayalım ki, Abdullah b. Mesud (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:"Kişi sevdiği ile beraberdir." (Buhari, Edep: 96; Müslim, Birr: 165) buyurmuşlardır.
ALLAH korusun! Eğer o gece, o hâl üzere ölüm üzerimize gelecek olursa, bilin ki ölümün akabinde azap melekleri tarafından hıristiyan birinin karşılaşacağı muameleyle karşılaşacağız. Bundan asla şüphe etmeyelim ve o anı düşünerek dehşete kapılıp kendi özümüze dönelim. Hep sevdiğimizi söylediğimiz müminler gibi yaşayalım. Tırnağını bile müşriklere muhalefet ederek kesen Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize ihanet etmeyelim. Kâfirler gibi yaşayıp, nüfus cüzdanlarının din hanesinde İslâm yazmakla cenneti umanlardan olmayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.