"Yılbaşı taşkınlıkları"na tedbir...
Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nin (TUBİM) ‘’Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılık ile Mücadele Türkiye Raporu’’ göre Türkiye, uyuşturucu ile birlikte bağımlılık yapıcı maddelerin doğudan batıya ve batıdan doğuya geçişlerinde transit konumda.
Uyuşturucudan kötü madde bağımlılığına, müstehcenlik ve şiddet yayınlarından şans ve talih oyunlarına kadar bütün bozguncu oyun ve tuzaklar, birbirini tetiklemekte, yek diğerine zemin hazırlamakta. Özellikle gençlerde ve çocuklarda ahlâkı tahrip etmekte.
Çeşitli kuruluşların hazırladığı raporlarda gençliğin geleceğinin sigara, içki, uyuşturucu, müstehcenlik ve şiddet batağına batmakta olduğu uyarısı yapılmakta. Alkolün cinâyetlerde, trafik kazalarında başrolü çektiği; zararlı alışkanlıkların, sigaranın, keyif verici maddelerin, uyuşturucu belâsına bulaştırmada atlama taşı olduğu belirtilmekte.
Keza bizzat devlet eliyle vatandaşlar, sanal kumar, “millî” piyango, “spor toto-loto” benzeri şans ve talih oyunları tuzağına çekilmekte; umut tâcirliğiyle insanların umutları istismar edilmekte.
Devlet ve özel kanallarda, dizilerde, şiddet, müstehcenlik, sigara ve alkol görüntüleri, sihir ve büyü filmleri, reklâmlarda uygunsuz görüntüler yayınlanmakta; çocuklarda ve gençlerde mânevî tahribata sebebiyet vermekte.
Açık saçıklığı ön plâna çıkaran yayınlar, âile mahremiyetini tehdit etmekte. Çoğu belediyelerce tertiplenen herkese açık eğlence partileri âdeta suçu teşvik etmekte.
“ANARŞİSTLİK VE VAHŞET MÂNÂLARI”
Yine bir dizi anket ve araştırmaya göre, mânevî ve psikolojik çöküşle bilhassa gençlerin ve çocukların ruh sağlığı bozan, psikiyatrik depresyonlara sürükleyen uyuşturucu, madde bağımlılığı ve şiddete başvurma yaşı, 16’dan hızla 11’e düşmüş, ilkokul seviyesine inmiş.
O denli ki bu vâhim vaziyet, bol bol danslı gösteriler, tangolu eğlencelerle, kolbatsıyla geçen “Gençlik Bayramı”da bizzat Başbakan, 81 ilden Ankara’ya gelen gençleri kabulde, “Uyuşturucu, kuru-sulu; gençlik arasında ciddî bir yaygınlaşma var” ifâdesiyle ikrar ediliyor.
Bu arada internet kullanımı hastalık derecesinde bağımlılık yapıyor; kumar, sanal kumar, gibi kötü alışkanlıklarla bağımlılık kümesi içindeki illetleri daha da azdırıyor. Kimlik bunalımında kontrolsüz gençlerdeki ve çocuklardaki tahribatı kat kat oluyor.
Bediüzzaman’ın tesbitiyle, “kendi ahâlisine geniş bir millî âilenin hânesi” olan ülkede “anarşistlik ve vahşet mânâları” hükmediyor; ve “büyük âile efrâdı (fertleri)” dediği milletin sosyal hayatı “hayat-ı şehriye (şehir hayatı) zehirleniyor.” (Şuâlar, 201-205)
“Güzel ahlâkın esasları olan ihlâs, samîmiyet, fazilet, hâmiyet, fedakârlık, rızâ-yı İlâhî, sevâb-ı uhrevî (âhiret sevâbı) yerine, garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık (bencillik), tasannû (yapmacık), riyâ, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alıyor. Çocuklar haylazlığa, gençler sarhoşluğa, kavîler (güçlüler) zulme, ihtiyarlar ağlamaya başlıyorlar.”
Özetle, inanç ve mâneviyat noksanlığı, cehâlet, eğitimsizlik ve terbiye ihmaliyle bir araya gelip “müthiş mânevî tahribât”la nesilleri mahvediyor. Âhiret inancı ve güzel ahlâkın esasları unutuluyor; milletin maddî ve mânevî hayatı ve huzuru heder oluyor…
Yılbaşı gecesi büyük şehirlerin meydanlarındaki eğlence partilerindeki taşkınlıkları önlemek için binlerce polisin görevlendirilmesi, suça karşı kalabalıkların yüzlerce kamerayla gözetlenmesi, ahlâkî-mânevî tedbirden mahrum sathî maddî tedbirlerin basit bir örneği…
ASIL TEDBİR VE ÇÂRE
Anayasa’nın 41. maddesi “Toplumunun temeli olan âile”nin huzur ve refahının korunması görevinin doğrudan devlete yükler. 58. madde ise, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehâletten korumak için gerekli tedbirleri alma ve mücadele etme görevini devlete verir.
Ne var ki bu “müthiş tahribat”, salt sıradan polisiye tedbirlerle önlenemez. “Büyük tehlike”yi daha da büyütüyor. Tedavi için hastanelerde üniteler kurulması da, psikologların mâneviyatsız kuru uyarıları, yetersiz denetimler de yetmez.
Topyekûn toplumun öncelikle inanç ve mânevî terbiye verilmesi, din ve ahlâk eğitimi ve öğretimiyle gençliğin ahlâkî değerlerle tahkimiyle “mânevî tâmirat” gerekiyor.
Bunun içindir ki Bediüzzaman, Gençlik Rehberi’nde bozguncu şebekelere ve ifsâd komitelerine karşı iman, iffet ve ahlâkı tembih eder.
“Gayr-ı meşrû dairedeki gençliğin sefâhetkârâne zevkler”le itildiği uçuruma karşı ikaz eder. “Taşkınlık sâikasıyla gar-ı meşrû dairedeki harekâtın tokatlarını yiyen bedbaht gençlerin teessüflerini” misal gösterir.
Sefâhetteki gençliğin hem dünyada, hem âhirette binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençlerin ekseriyetle su-i istimâllerle, israfât ile gelen evhâmlı hastalıklarla hastahânelere, sefâlethânelere ve mânevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhânelere düşeceklerini” Kur’ân’ın mânâsıyla bildirir:
“Sizdeki gençlik kat’iyyen gidecek. Eğer daire-i meşrûada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile o gençlik nîmetine karşı bir şükür olarak, iffet ve nâmusluluk ve tâatte (takva ve ibâdette) sarf etseniz, o gençlik mânen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak...” (Sözler, 134)
Asıl tedbir ve çâre budur…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.