Bu tartışmalar, sağlıklı bir toplum olmaya hizmet de edebilir..
Gen. Kur. Başkanı'nın son açıklamalarından sonra, CHP ve MHP, Genelkurmay'ı hedef alan eleştiriler yapınca, Genelkurmay'dan, 'hainlerden daha çok zarar veren beyanlar' karşılığı geldi ve, CHP ve MHP ile Genelkurmay arasındaki söz dalaşı, alışılmamış boyutlara vardı..
Bu, evet, alışılmamış ve hattâ, gayritabiî bir durum..
çünkü, Başbakan Erdoğan, tartışma konusu olan son 'harekât'ın bütün siyasî sorumluluğunun kendisine ve Hükûmet'ine aid olduğunu açıkladı ve bu tabiî olan da bu idi..
Gen. Büyükanıt da, askerî sorumluluğu yükleniyordu ve bu da, tabiî idi..
Ancak, problem şuradan çıkıyor:
Başbakan, askerî -teknik konularda, konuşmaz ve bunların TSK'nin bilgi ve yetki alanında olduğunu belirtirken; TSK üst yetkilileri, siyasî konularda da konuşuyor.. Hattâ, ülkenin savunmasından çok, iç yönetiminde asıl söz sahibinin kendileri oldukları havası vermeye özen gösterdikleri, kamuoyunda her zaman hissediliyor ve medya, her önemli mes'elede, hemen gözlerini, 'apoletli asker'lere çeviriyor..
Bunda elbette CHP'nin yeni rejimin kurucu partisi ve 'resmî ideoloji'nin temsilcisi gibi gözükmesinden kaynaklanan özel bir durumunun etkisi olduğunu da görmek gerekiyor.. çünkü, CHP'nin, bütün askerî darbelerin ardında olduğu ve darbecilerin anayasalarını sahiblendiği ve siyasî konularda sıkıştığı zaman, sahneye hemen‚ asker siluetlerini çağıran bir özelliğinin olduğu, hemen bütün siyasî ömrünün alâmet-i farikası değil midir? (Ki, CHP, geçen Mayıs ayında, cumhurbaşkanı seçimini engellemek için, 367 mes'elesini Anayasa Mahkemesi'ne götürürken, o mahkemeyi 'ülkenin iç çatışmalara sürükleneceği' şantajıyla etkilemeye çalıştığı gibi, em. generallerin tezgahladıkları mitinglere de destek veriyordu.. Aynı CHP'nin, Anayasa Mahkemesi'ni şimdi de Başörtüsü Mes'elesi' için aynı şekilde etkilemeye çalışması ve asker'i tahrike kalkışması da gizli olmayan bir acı gerçektir.)
Böyleyken, şimdi n'oldu da, böylesine kapıştılar?. CHP, Genelkurmay'a, 'muhatabımız Hükûmet'tir ve Ordu bizimle Hükûmet arasına girmesin..' ve Gen. Kurmay'ın sert eleştirilerine karşı, 'hakaret ederek haklılığınızı isbatlıyamazsınız, hakaret haksızlığınızın karinesidir..' diye karşılık veriyor ve sözlerini, 'Manzara-i umumiyeyi tarih penceresinden ibretle seyretmektedir..' şeklindeki bir teatral söyleyişle süslüyor; İttihad- Terakkî paşalarının ülkeyi I. Dünya Savaşı sonrasında sürükledikleri büyük faciayı çağrıştırırcasına..
İlginç olan bir diğer nokta da, AK Parti Hükûmeti'nin, Irak'a yapılacak bir askerî harekâta, hiç de istekli olmadığı halde, sürekli, sınır ötesi harekât konusunda MHP ve CHP'nin bu hususta heyecanlı taleblerde bulunmaları.. Ama, askerî beklentilerini vermeyen bir tablo ortaya çıkınca, orduyu da hedef almakta gecikmediler.. Bunun üzerine de, TSK tarafından da, özellikle siyasî müdahalelerinde hemen daima paralel gözüktükleri bu siyasî yandaşlarına karşı, hattâ, 'hainlerden bile daha zararlı oldukları' ve seviyesizlik suçlamaları geldi..
Bu aslında son derece sağlıklı ve o kadar da, tehlikeli bir sosyal gelişme.. çünkü, toplumda tartışma dışı olan kişi, kurum veya güç kavramları, ülkemize daima pahalıya mal olmuştur..
Ama, güçlerini ve dayandıklarını güç odaklarından bekledikleri etkiyi yitirdiklerinin korkusuna kapılanların hırçınlığından kayanaklanıyor, şimdi bu, TSK'yı bile hedef alışlar..
Yoksa, TSK'yı normal bir hukukî çizgiye getirme çabası olsaydı, bir de alkışı hakederlerdi.. Ama, şimdi, dayandıkları bir güç odağından beklentilerini elde edemedikleri için, hırçınlanlaşmaktalar.. İstiyorlardı ki, kendilerine de, topluma da 'hizaya gel!' komutu veren güç odakları, Hükûmet'in kontrolü dışında hareket etsindi.. O zaman belki yeniden güç kazanabilirlerdi.. Şimdi ise, oligarşik yapının sarsılmakta olduğu görülüyor..
-Zevk, ânın, mirsâd-ı ibretten (ibret aynasından) temâşâsındadır..
*Talebânî veya başkalarına, insanca yaklaşabilmek..
Yarın, Irak Devlet Başkanı Celâl Talebânî, Ankara'ya geliyor, Abdullah Gül'ün 'özel' daveti üzerine.. Talebanî, Saddam rejimine karşı silahlı mücadeleler vermiş iki ana kürd grubundan birinin 'Kürdistan Yurtseverler Birliği' isimli silahlı-siyasî örgütün lideriyken; Saddam rejiminin, Amerikan eliyle devrilmesinden sonra ortaya çıkan otorite boşluğunda, karmaşık denge hesabları içinde, Irak Devlet Başkanlığı'na kürd sıfatıyla gelmiş bir kimse.. Onu Bağdad'a gönderip, çok da gücü olmayan 'Devlet Başkanlığı' makamına oturtanlardan birisi de Barzâni olup, bu sâyede, Kuzey Irak'da Kürdistan Demokrat Partisi lideri sıfatıyla bölgenin en güçlü ismi haline gelmiştir. (Ki, Talebânî ve Barzanî grupları arasında, 1995-96'da iki yıl süren ve 20 binden fazla 'peşmerge'nin öldüğü çatışmalar da unutulmamalıdır.)
Celal Talebânî'nin Irak Devlet Başkanlığı'na bir kürd olarak gelmesini, Türkiye'den bazı makam ve organlar içlerine sindirememişti. Bunların başında da, eski C. Başkanı A. N. Sezer geliyordu.. Gerekçe de, Irak'daki kürd gruplarının, özellikle Talebânî'nin, geçmişte öcalan'la geçmişte birlikte hareket etmesiydi.
Halbuki, geçmişte Suriye de öcalan'ı desteklemişti, ama, bugün Türkiye'yle can-ciğer..
Barzanî ve Talebânî'yi 'aşiret lideri' gibi aşağılamak kasdı taşıyan sıfatlarla nitelemek ve 1990'lardan sonraki 10 yıl boyunca bu kürd gruplarına Türkiye'nin yardım ettiğine dair sözler siyasetçilerin dilinden eksik olmamıştı.. Bu gibi aşağılayıcı nitelemeler, karşıdaki insanlarda elbette ki, dostça duygular meydana getiremeyecekti.. Nitekim, onlar da bu durumu hoş karşılamadıklarını gösteriyorlar ve ayrıca, geçmişte, kendilerinin de, PKK'ya karşı, Türkiye'nin yanında savaştıklarını belirtiyorlardı..
Türkiye medyasındaki eski tutumun devam ettiği görülüyor.. Talebanî'ye karşı düşmanlık tahrik edilmeye çalışılıyor ve keza, Gen. Kur. Başkanı'nın Talebânî'ye verilecek ziyafete katılmayacağı bildiriliyor. Halbuki, diplomaside bu gibi tavırlar son derece yanlıştır ve sadece düşmanlığı körükler.. üstelik, ziyafetlerine iştirak olunan yığınla devletle de derin problemleriniz olabilir, ama, bunların savaşla değil, müzakere yoluyla halli öncelenir..
Talebânî'nin bu ziyaretinde o yanlışların tekrarlanmıyacağı ve 'size yardım etmiştik' gibi sözlerin veya kürd halkından bir kısmını cezbettiği anlaşılan PKK'yı Talebânî'ye suçlatmaya yönelik taleblerin tekrarlanmıyacağı ve kezâ, 'size hükmetmiştik..' gibi havalar atmak yerine, '90 yıl öncelere kadar, asırlarca birlikte yaşamıştık; biz o zamanki değerlerle yine kardeşiz..' denilmesine dikkat edileceği umulur..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.