Gazze bu kadar uzak mıydı?
Yaklaşık üç haftadan beri yollardayız. Vakit okuyucularının bu yolculuğu yakından takip ettiklerini ve gelişmelerden haberdar olduklarını tahmin ediyorum. Gazetemizden muhabir arkadaşımız Mustafa Uzun da bizimle beraber ve gelişmeleri günü gününe aktarıyor. Bu haberler vasıtasıyla okuyucularımız, gelişmeleri yakından izleyebilmektedir. Ayrıca muhtelif medya organları da bu yolculuğu yakından takip etmekte ve gelişmeleri aktarmaktadır.
Fakat ben şahsen okuyucularla ve arkadaşlarla birebir irtibat imkânı pek bulamadım. İnternet vasıtasıyla gelen mesajlara cevap veremedim. Bu yüzden gönderdikleri mesajlara cevap veremediğim veya telefonla bana ulaşamayan tüm kardeşlerimizden anlayış göstermelerini rica ediyorum.
Gazze yolculuğunun bu kadar uzun süreceğini tahmin edememiştik. En azından 31 Aralık tarihine kadar yolculuğu tamamlayıp yılbaşında geri dönebileceğimizi düşünüyorduk ve hesaplarımızı ona göre yapmıştık. Fakat uluslararası emperyalizmin desteğiyle devam eden ambargo sebebiyle, daha önce yaşanan tecrübelere binaen uzayabileceğini nazarını da dikkate alarak yola çıktık elbette.
Allah izin verirse yolculukla ilgili tespitlerimizi, düşüncelerimizi, müşahedelerimizi ve Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması için başlatılan hamlenin bundan sonraki merhalesiyle ilgili kanaatlerimizi inşallah bir dizi yazıda fotoğraflarla birlikte okuyucularımıza sunmaya çalışacağım. Fakat bu hafta içinde yazacağımız yazıları da Allah izin verirse yolculuktan göndermek zorunda kalacağımız için, yolculuk ve buradaki gelişmelerle ilgili olacak.
Gazze normalde Türkiye’ye hiç de uzak değil. Arafat’ın özerk yönetimi oluşturan anlaşmaları imzalamasından bir süre sonra üzerine bir sivil havaalanı da inşaa edilmişti. Ne yazık ki inşaa edilen havaalanı daha doğru düzgün kullanılamadan işgalci Siyonistlerin düzenlediği bir hava saldırısında tahrip edildi. Bir daha da hiç ıslah edilip kullanıma açılmadı. Yani Arafat yönetimine sadece havaalanının yükü kaldı. Bugün böyle bir havaalanı olsaydı, İstanbul’dan Gazze’ye yolculuğumuz sadece iki veya iki buçuk saat sürecekti.
Diyeceksiniz ki; bugün uluslararası emperyalizm, Gazze’ye tünellerden buzağıların sokulmasına bile izin vermiyor. Mısır yönetimi, ABD’nin finanse ettiği çelik duvar örerek tünellerden gıda maddelerinin sokulmasını bile engelliyor. Kalkıp da Gazze’ye yeniden havaalanı inşaa edilmesine ve hava seferleri düzenlenmesine izin verir mi? İşte biz de bundan dolayı yollardayız. Çünkü Siyonist işgal devletinin Gazze üzerinde herhangi bir hakimiyet hakkı olmamasına rağmen, çağdaş emperyalizmi ve bölgedeki işbirlikçi yönetimleri arkasına alarak bu insanlık dışı ambargoyu uygulamaya devam ediyor. Oysa biz insanlığız, ambargo ise insanlık dışı. Birileri ambargonun uygulanmasına destek veya onay veriyorsa, bizim onlarla bir ilgimiz yok. Ama insanlık, insanlık dışı olanı yenebilmeli.
Gerçekten bu yolculukta insanî değerlerin hakim kılınması için ittifak edenlerin bir işbirliği ve dayanışması var. Kafilede bulunanlar, çekirdek bir unsur. Ama her biri arkasında duran yığınları temsil ediyor. Her bir kişi, yüzbinleri temsil ediyor. Dolayısıyla bu kafilede yer alanları birer fert olarak görmemek gerekir. Mısır rejiminin, kafilenin Akabe limanından karşıya geçmesini engellemesi üzerine Türkiye’de muhtelif şehirlerde binlerce kişinin sokaklara dökülmesi, İstanbul’daki Mısır Konsolosluğu önünde onbinlerin gösteri düzenlemesi bunu gösterdi. Yani bu alelade bir yardım konvoyu değil, “artık bitsin bu vahşet!” diyerek bir araya gelen, ittifak gerçekleştiren vicdanları temsil eden çok geniş kapsamlı bir konvoy. Siyonist işgalci devletin bu derece telaşlanması ve infak edilen araçları götürecek geminin yola çıkacağı günlerde Akdeniz’de tatbikat başlatarak, üstelik hiçbir hakkı olmadan tatbikat alanının çemberini genişleterek gemiyi geniş açıdan yol almaya zorlamak suretiyle endişesini iyice dışa yansıtması bunu gösteriyor. Ama İsrail telaşı hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Artık vicdanlar harekete geçmiştir ve insanlık dışı ambargonun kırılması için çabalar sürdürülecektir.
İçinde bulunduğumuz kafilede kendileriyle görüştüğüm herkesten edindiğim intiba şu ki; Mısır’ın Akabe limanını bize kapatması, Siyonist devletin askerî tatbikat düzenlemesi, hiç kimseyi yıldırmış değil, tam aksine bilemiş durumda. Geçtiğimiz yollarda karşılaştığımız heyecan ve destek, insanlarımızın şevkini artırırken, Mısır’ın ve işgal devletinin engellemeleri hiç kimseyi yıldıramadı. Siyonist vahşet ve işbirlikçileri yenilmeli, insanlık kazanmalıdır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.