Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Terör Batı'nın ekmek kapısıdır

Terör Batı'nın ekmek kapısıdır

Batı ve Batı'nın değerlerine tutunarak ayağa kalkmaya çalışan, Batı Medeniyetini kendilerine kıble edinmiş rejimler, sistemler, sosyal ve siyasal kadrolar, hiçbir zaman İslâm topraklarında şiddet ve terörün son bulmasını istemezler. Ama şiddet ve terörün bitmesini istemediklerini bir türlü itiraf etmeye de yanaşmazlar. Kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerim’e bu, yeryüzünü ifsad etmeye çalışan müfsidlerin müşterek karakteridir:
“Hem onlara: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde: ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler.”
“İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.” (Bakara Sûresi/ 11-12)
Şiddet ve teröre başvuran Batı’dır. Asrımızda Terör, Batı’nın ülkeleri, coğrafyaları elegeçirmede kullandığı ilk yöntemlerdendir. İslâm dini şiddetin kaynağı değil, aksine şiddetin ilacıdır. Dünyaya şiddeti armağan edenler, ideolojilerdir. Şiddet ve terör tarihin hiçbir döneminde İslâm’ın, Müslümanların ne savunma, ne de saldırı aracı olmamıştır. Terör Batı’nın icat ettiği ve kullandığı bir araçtır. Batı terörü politik bir araç, toplumları-devletleri şekillendirme ve istediği çizgiye çekme adına kullanmaktadır. Batı, işgal etmek istediği coğrafyaları, sömürge haline getirmek istediği toplumları kendi içinde farklı gruplara bölerek birbiri ile vuruşturmuş ve bu vuruşmalardan kendine müdahale imkânı doğmasını hedeflemiştir. İngilizlerin Asya’da ve Ortadoğu’da en iyi yaptığı şey budur. “Böl ve yönet” taktiği Batı'nın malum taktiğidir. Şarkiyat ensititüleri Batıda bir dönem çok popülerdi ve öncelikli amaçları milletler-toplumlar ve onların özellikleri, zaafları üzerinde çalışmalar yaparak politikalar geliştirmek, sonra parçalara ayırarak birbiriyle vuruşturmak, zaafa uğratmaktı. Daha sonra da medenice oraları yeniden düzenlemek!.. Batı'nın soft gücü budur ve bizim kültürümüzde buna “fitne fesat” denir.
Şurası bir gerçektir ki; terör 21. Yüzyılın egemen güçlerinin kullandığı verimli ve etkili bir araçtır. Terörün İslâm’la ilgisi coğrafyalarına Batı'nın göz dikmesinden ibarettir. Terörün Müslümanlarla ilgisi bu araç için en kullanışlı, eğitimsiz, figüranlar olmalarından öte bir şey değildir. Batı hegemonyasında geçen son birkaç asır hariç bizim yöntemimiz inkılaptır, ıslahtır, imardır, huzuru temin etmektir, gönüllere girmektir, canların, malların, dil, din ve kültürlerin korunmasıdır. Bunu da bir görev olarak kabullenmişizdir. Batı'nın yöntemi ise, bölmek parçalamak vuruşturmaktır. İşgaldir, ifsattır, katliamlardır, kendinden başkasına hayat hakkı tanımamaktır, herkesi kendine benzemeye zorlamaktır. Devletleri, toplumları içten çökertmektir.
Müslümanların üzerine atılan terör yaftası Batı'nın icat ettiği ve kirli amaçları için kullandığı insafsız, adaletsiz bir araçtır. Bugünkü anlamda organize terör 20. Yüzyılın, Batı medeniyetinin mahsulüdür. Glaoballeşme, iletişimin gelişmesi ülkeleri doğrudan işgali imkânsız hale getirmiştir. Batı 3. dünya ülkelerini teslim almak ve kendi politikalarına mahkûm kılmak için terör denilen etkili ve güçlü aracı icad etmiştir. Müslümanların ihya etmeye çalıştıkları cihadı Batı'nın terörüyle karıştırmamak gerekir. İslâm toplumlarının hard güçlerini kullanmakta tereddüt göstermedikleri bir durum vardır, o da ülkelerinin işgale uğramasıdır. Bu durumda duyarlılığı olan her Müslüman kavim dininden aldığı güçle direnç göstermiştir. İslâm toplumlarının ve bizim verdiğimiz kurtuluş mücadelesinin temel saiki bu savunma teşvikidir. Kadim Haçlı seferlerinden, şu anda muhatap olduğumuz Haçlı seferlerine kadar bu duygu İslâm toplumlarını diri tutmuş ve mücadele azmini bilemiştir. İslâm coğrafyasını işgal etmek ve paylaşmak arzusundaki Batı, direncin nereden geldiğini bildiği için, İslâm’ın bütün müesseselerini ve hassasiyetlerini tahrip etmiş veya kontrol altına almaya çalışmıştır. Bu nedenle, bugün yeryüzünde halkı Müslüman veya halkından Müslüman olan ülkelerden bahsedilebilse bile, kendi dinamikleriyle var olan, kendi kurumlarına sahip İslâm devletlerinden bahsetmek imkânı yoktur. Esasen İslâm devletleri tabiri de yanlıştır. İslâm devleti bir tanedir. Bugün İslâm ülkelerinin her biri bir Batılı ülkenin sömürgesi veya arka bahçesi durumundadır. Bugün artık haklının değil ama güçlünün egemen olduğu yeni bir uluslararası düzen kurulmuştur. Bu düzenin inşası için gerekli olan en önemli harç malzemesi ise bilinçli olarak tanımsız bırakılan “terör” kavramıdır. Bu kavram ardına sığınan Batılı güçler, Ortadoğu’da yürüttükleri her türlü işgale ‘makul’ gerekçeler bulmakta zorlanmıyor. Bu keyfilik, yeni bir başıbozukluk ve işgaller silsilesini beraberinde getirecek gibi görünüyor. Amerika, Fransa, İngiltere, Rusya ve İsrail gibi ülkelerin, hukuka değil de güce dayalı politikaları, bunları örnek alan diğer ülkeleri de harekete geçirmiştir. Bütün bunların ana sebebi, terörün sayılan ülkeler ve Batı için bir ekmek teknesi olmasıdır. Dünyanın neresinde bir terör olayı varsa mutlaka arkasında Batı ve Batı'nın parmağı vardır. Batı’nın silah sanayi ile ilaç sanayi terörün siparişi miktarınca çalışır.
Batı, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, plan ve projeleriyle bir teröristir. Teröristin terörden gayri ekmek kapısı olmaz. Günümüzde İsrail’in Filistin topraklarında akıttığı kan, Batı'nın terörüdür. Çünkü İsrail, Batı'nın İslâm topraklarında kurmuş olduğu bir terör karakoludur. Dolayısıyla terörle mücadele, topyekün Batı’yla, Batı’dan getirilmiş kanunlarla, kriterlerle ve Batı’yı kıble edinmiş sosyal ve siyasal kadrolarla mücadeledir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi