Din işleri posta hizmeti değildir

Din işleri posta hizmeti değildir

Gündemde Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun yaptığı eleştiri var. öyle anlaşılıyor ki Bardakoğlu’nun yaptığı bu çıkış, pek çok kesim için sürpriz oldu.

Hatırlatalım. Danıştay’ın din dersleri konusunda aldığı karar, Diyanet İşleri Başkanı tarafından eleştirilmiş, özellikle de böyle bir konuda kurumdan ya da ilahiyat fakültelerinden görüş alınmaması üzerinde durulmuştu.

Kıyametler koptu.

‘Din devlete müdahale edemez’den tutun, bildik ‘Sünni İslam’ın egemenliği’ tezlerine kadar bir dizi tepki ortaya çıktı.

Kusura bakılmasın; ama tartışmaların seviyesi Diyanet İşleri Başkanı’nı haklı çıkaracak kadar kötü.

Mesela, Türkiye’de verilen zorunlu din derslerinin Sünni-Hanefi İslam yorumunun bir dayatması olduğu iddiası. Burada toplumun çok önemli bir kesiminin sahip olduğu din anlayışıyla ilgili son derece basit bilgiler verilmektedir. Bu bir dayatma filan değildir. Kimilerinin iddia ettiği gibi uygulamaya dönük bir hedefi de yoktur.

Din ya da mezhep tercihi tamamen farklı olan bir insanı zorla Sünni-Hanefi olmaya yöneltecek bir din dersinden söz etmek, kelimenin tam anlamıyla haksızlıktır. Duyan da çocuklara Taftazani okuttuğumuzu sanacak.

Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın üstlendiği hizmetler, bunların kapsadığı alan, bu alanın başkaları eliyle, mesela cemaatler tarafından yürütülüp yürütülemeyeceği sanıldığından çok daha ciddi konulardır.

Din işlerini posta hizmeti gibi görüp ‘Bir an önce özelleştirelim’ mantığı ile çözüm bulmak sanıldığı kadar kolay değildir. Oturup Diyanet’in verdiği hizmetlerin kalitesini tartışmak başkadır. Bunları topyekün kaldırıp sözümona ‘özelleştirmek’ başkadır.

Umut verici olan şudur. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, birilerinin alışageldiği, sessiz ve olayların gerisinde kalan başkan modelinin dışındadır.

Bulunduğu makamın hakkını veren, herkesi kendi uzmanı olduğu alanda hizmet üretmeye ve görüş bildirmeye çağıran bu duruşun pekçoklarını rahatsız etmesi normal.

Şu soruyu neden sormuyoruz?

Acaba mesele Diyanet’in varlığından mı, yoksa sistemin onu üvey evlat gibi bir kenarda tutmasından mı kaynaklanıyor?

Danıştay’ın kararına eleştiri getiren Diyanet İşleri Başkanı, galiba pekçok ezberi alt-üst etti. üstelik bazı tartışmaları hangi seviyede yürüttüğümüzü de ortaya çıkardı.

Marifet, ‘Sen devlete karışmazsın’ demek değil. Cumhuriyet tarihi boyunca bir emniyet sübabı gibi görülen, onun ötesinde itilip kakılan bir kurumu daha itibarlı ve etkin hale getirmenin yollarını bulmak.


Talabani ve CHP’nin öfkesi


Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin ziyareti, kuşku yok ki önümüzdeki sürece dair önemli ipuçları veriyor bize.

Şu nokta önemli. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte devlet içindeki bazı ayrışmalar yerini uyuma bıraktı. Eleştirilerin aksine bu yeni durum, Türkiye’nin dış politikasında elini güçlendiren bir etken oldu.

Talabani’nin gelişi, öncesindeki kara harekatı, harekatın bitişi üzerinden başlayan tartışmalar, özellikle de TSK ile muhalefet partileri arasındaki restleşmeler, zaten yeni bir dönemin işaretlerini veriyor.

TSK, terörle mücadelede dile kolay 24 yılın en önemli unsurlarından birisi. Kim ne derse desin bu sorunun geldiği aşamada onun ne söyleyeceği ve nerede duracağı büyük önem taşıyor.

CHP öfkeli. çünkü Türkiye yıllardır mücadele ettiği bir sorunu, en azından yönetilebilir hale getirirken, kendisi buna katkı sağlayacak bir yerde değil. Böyle bir pozisyon elde etmesi de mevcut yapısıyla mümkün görünmüyor.

AK Parti’nin iktidara geliş sürecini, toplumsal karşılığını, hepsinden önemlisi kangren haline gelmiş sorunlarla ilgili attığı adımları doğru değerlendiremedi CHP. Şimdi Celal Talabani’nin gelişi üzerinden, ‘Acaba tüm bunlar bir aldatmaca mıydı’ türünden senaryolarla ayakta kalmaya çalışıyor.

İlginç olan; en statükocu kabul edilen kurumların bile kendilerini yenilemek, çözüme katkı sağlamak için olağanüstü çaba gösterdiği ve risk aldığı bir dönemde CHP’nin yaya kalması.

Türkiye başka bir yere gidiyor. CHP ise bu haliyle tarihe.


ABD-İran görüşmeleri ertelendi


Celal Talabani’nin ziyareti başlarken, Irak’ta başka bir toplantının hazırlıkları devam ediyordu.

7 Mart günü İran ve ABD arasında Irak merkezli müzakereler yeniden başlaması planlanıyordu. Görüşme için Tahran’dan bir heyet Bağdat’a geldi. Ancak Amerikalıların son dakikada toplantıyı iptal ettiğini öğrenince geri döndüler.

Bu toplantılar iki taraftan daha çok uzmanların katılımıyla gerçekleşiyor. Yani siyasi görüntüsü çok güçlü değil. Ancak sonuç itibarıyla ABD ve İran masaya oturuyor. Bu bile başlı başına önemli.

Irak Başbakan Yardımcısı Behram Salih, görüşmelerin ertelendiğini, şimdilik yeni tarihin belli olmadığını açıkladı.

Talabani Türkiye’deyken böyle bir toplantının ertelenmesi son derece dikkat çekici. Şimdilik bir kenara not edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi