Baykal kendi kalesine gol atıyor!..

Baykal kendi kalesine gol atıyor!..

Başbakan Erdoğan’ın, Ergenekon soruşturması ve askerî yargıda devam eden davalarla ilgili olarak, “Genelkurmay Başkanı ile paslaşıyoruz...” demesine, Deniz Baykal; “Fazla paslaşmayın, sonra kendi kalenize gol olur... Dar alanda paslaşmak çok tehlikelidir...” yollu takılmıştı.
Fakat galiba tersi oluyor... Deniz Bey, kimse ile paslaşmadan da kendi kalesine gol atıyor!
Bu oyun tarzı aynı zamanda Deniz Beyin bunca yıllık siyasi tecrübesine rağmen, niçin sandıkta bir türlü galip gelemediğini de anlatıyor... Ve öyle geliyor ki, bu tarzı sürdürdüğü müddetçe Baykal’ın iktidar yüzü görmesi pek mümkün olmayacak.
Sayın Baykal siyasi tecrübesi kadar, güçlü hitabeti ile de dikkat çeker. Özellikle grup konuşmalarında bir çağlayan gibi gürül gürüldür. Yetmişi aşan yaşına rağmen, enerjisi ve fiziki görünümüne diyecek yok. Lakin bunca artılar bir türlü seçmen nazarında puana dönüşmüyor. Acaba neden?
Önceki gün, basına yaptığı açıklamalarını izlerken, bu sorunun cevabını düşündüm.
Deniz Baykal’ın particilik asabiyeti siyasi vizyonunu dar alana hapsediyor... Böylece siyasi kaliteyi parti taassubuna feda ediyor! Mesela: Bülent Arınç’ın Güldal Mumcu’nun odasına girerek eleştiri yöneltmesini, o kadar gereksiz ve ölçüsüz abarttı ki, bir ana muhalefet lideri için yadırganacak noktalara taşıdı.
Neredeyse hızını alamayıp Başbakan yardımcısını röntgencilikle suçlayacaktı... Öyle değilse, herkese açık olan bir mekanı, üstelik içeride Güldal Mumcu’dan başka bir kişi (MHP’li milletvekili) de varken, “Orası giyinilip soyunulan yerdir...” şeklinde tanımlamanın izahı ne olabilir?
Sayın Baykal, Meclis yönetimi ile ilgili bir eleştiriyi, tuhaf biçimde cinsiyet ayırımı boyutlarına taşıyarak; Arınç’ı protesto için bütün kadın derneklerine çağrıda bulundu. Buna karşılık, Emine Erdoğan konusunda tam bir çifte standart sergiledi.
GATA’da yaşanan olayla ilgili soruyu cevaplarken, kelime bulmakta zorlandığı zamanlarda sık yaptığı üzere; peş peşe küçük öksürüklerle zaman kazanıp zihnini toparlamaya çalıştı ama, sonunda yine CHP’lilik aidiyeti, objektiviteye galebe çaldı... Başbakanın, aile ilişkilerini siyasete alet ettiğini vs. iddia etti. Oysa ortada tam anlamıyla bir insanlık meselesi vardı. Emine Hanım, gerçekten mağdur olmuştu. Sırf baş örtüsü sebebiyle, insani bir görevi yerine getirmesi, üstelik kanunsuz ve keyfi bir biçimde engellenmişti... Ne var ki, Baykal bunu hiç önemsemiyordu.
Lakin şuna dikkat isterim: Eğer mesele kadınlara karşı saygı ve pozitif ayrıcalık göstermek ise, Güldal Mumcu konusunda sergilenen abartılı hassasiyet, Emine Hanımdan niçin esirgeniyor? Diyebilirsiniz ki, Baykal’ın siyasi kimliği malum. Yani bu soru gereksiz... İyi de, bir ülkenin ana muhalefet lideri pozisyonundaki kişiden beklenecek siyasi etik kuralları yok mudur? Öyle ya, bir taraftan Güldal Hanımı kayırmak için “odasını bastı...” diyerek, Meclis başkanlığı da yapmış olan Başbakan Yardımcısını, âdeta eşkıya derekesine düşürmeye yelteneceksin; ama beri yanda, apaçık bir insani hak ihlali karşısında da kem küm edeceksin... Üstelik EMASYA protokolünü de savunacaksın! Kusura bakılmasın ama, bu gidişle iktidar filan vermezler adama. Muhalefete devam!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi