Serdar Demirel

Serdar Demirel

‘Frenk Mukallitliği’ ve ‘Valentine’s Day’

‘Frenk Mukallitliği’ ve ‘Valentine’s Day’

Taklit deyip geçmeyin. Bir toplumun ait olduğu dünyadan ruhen kopması, taklidin kaygan zemininde gerçekleşir. Maalesef bugünün birçok Müslümanı bu gerçeği anlamaktan çok uzak.
Önce temel birtakım gerçeklerin altını çizelim, sonra da kısa izahına geçelim:
Zayıf birey rol model aldığı güçlü bireyi taklit eder..
Zayıf toplumlar güçlü toplumları taklit eder...
Zayıf devlet ise güçlü devleti taklit eder...
Bir fert, toplum yahut devlet bir dünya görüşünden başka bir dünya görüşüne bu taklit zemininde evrilir. Bunun içindir ki; taklit deyip geçmemek gerekir...
Bireylerin algı dünyalarının değişmesi, buna binâen yaşam tarzlarının dönüşmesi tedricen gerçekleşir. Zira neticesi travma olan oldu bitti köklü değişimleri insan psikolojisi kaldıramaz. Kendine yabancılaşma ağır ağır, sindire sindire ve yaşanan dönüşümü meşrulaştırarak yol alır. Bu sürecin temel dinamiği ötekine benzemeye çalışmaktır.
Birey, kendisinden daha donanımlı gördüğü, yaşam standartlarını daha üstün addettiği başka bireylere özenir, onlar gibi olmaya gayret sarfeder. Yani taklit eder.
Elbette taklidin de iyisi ve kötüsü mevcuttur.
İyi taklit vardır, çünkü insan kötü hâlden iyiye, iyiden daha iyiye müsbet rol modeller üzerinden yol alabilir. Ete kemiğe bürünmüş örneklikler (Kudvetun hasene) aklı gözlerinde olan geniş kesimler için varılacak menzilin idrakini kolaylaştırmaktadır. Soyut değil somut örneklikler bu meyanda daha etkili olmaktadır.
Kötü taklit vardır. Eğer, taklit, salt seküler bir dünyanın kapısını aralıyorsa, davranışların merkezi olan zihin kodlarını ifsad ediyorsa, bir anlamda özüne yabancılaştırıp ötekine benzetiyorsa, kötüdür. Bu tür bir taklidi, dinimiz, vahiy merkezli hayat tasavvurunu korumak üzere menetmiştir.
Dinî hükümlerin evvelemirde ikame etmeye çalıştığı şey, din emniyetidir. Birey ve toplumlar için dinin emniyeti, dinin sahih anlaşılması, hayata sahih aktarılması ve de muhâfaza edilmesiyle alakalıdır. Din algısını ve dinî hayatı sekteye uğratacak ne varsa, zemmedilmiştir. Bu meyanda İslâmî olmayanı taklit etmek de gâyet mahzurludur.
Sanıldığı gibi taklit filan mezhep imamının içtihatlarını delillerine bakmadan yahut akıl süzgecinden geçirmeden tatbik etmek değildir sadece. Hâlbuki toplumsal hayatımızda asıl taklit, çağdaşlaşma adına hem de kitlesel boyutta seküler Batı hayat tarzına öykünmeyle yaşanmaktadır. Tıpkı bugün olduğu gibi.
Bugün, yani 14 Şubat “Sevgililer Günü” (Valentine’s Day). Dünyanın her tarafında coşkuyla kutlanıyor. Sevginin metalaştığı, sahte sevgi gösterilerinin zirveye çıktığı, sevgi bahane edilerek tüketim çılgınlığının tavan yaptığı bir vasatın günü. Pagan bir geleneğin modern formlar içinde ihya edilmesinin günü...
Az sözle deryaları anlattığı için “Cevâmi’ül kelim” sıfatıyla anılan Efendimiz (s.a.s); “Kişi, benzediği toplumdandır” (Ebû Dâvût: 4/44, hn. 4031) buyurmaktadır.
Yazının girişinde anlattığımız birey, toplum yahut devletin teoride ve pratikte bir dünya görüşünden başka bir dünya görüşüne evrilmesine işaret eden anlam katmanları yüksek özlü bir hadistir bu. Bu tehlikeden dolayı da Müslümanların gayrimüslimleri taklit etmesini yasaklamaktadır.
Müslümanca kalmanın yolu, kendi değerlerine özgüven duymaktan ve ötekini körü kürüne taklit etmemekten geçer. "İnanmışsanız üstün olan sizsiniz" (Âl-i İmran: 139).
Merhum İskilipli Atıf Hoca, Şapka Devrimi'nden çok önce "Frenk Mukallitliği ve Şapka" serlevhası ile bir risale kaleme alarak taklidin tehlikesine işaret etmişti. Şapka Devrimi’nden sonra, kanunların geriye işlemeyeceğine dair en temel hukuk ilkesine aykırı olarak yargılanmış ve idama mahkûm edilmişti.
İlmiyle âmil feraset sahibi bir alim olan Atıf Hoca, Batı taklitçiliğinin götüreceği yeri gâyet iyi tesbit ettiğinden feryat ediyor, sesini sağır kulaklara, “muasırlaşma”yı fetişizme vardıran Frenk mukallitlerine ulaştırmaya çalışıyordu. Hakkın müdafaasının bedelini hayatıyla ödedi. Böylesi bir günde onu anıyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Sözün özü; bugün İslâmî câmiada normalleşmeye başlayan “Sevgililer Günü” kutlamaları, din algısının nasıl sekülerleştiğini ve frenk mukallitliğinin vardığı noktayı göstermesi açısından üzerinde durulması gereken bir olgudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi