Sen idrakini kapatırsan...
Veya anlamaya, öğrenmeye, kavramaya kapatırsan kendini...
Ne beni anlarsın, ne olanı biteni, ne içinde yaşadığın toplumu...
Kendi soyut kalende, kendi dogmalarından örülü duvarın ardında kimi zaman korku, kimi zaman nefret, kimi zaman duygusal coşkunluklar içinde ama gerçekle bağın bir hayli zayıflamış halde yaşarsın.
Kimi zaman arkaik hülyalara dalarsın, kimi zaman güncel öfkeler sarar içini...
Etrafın değiştikçe, ülken değiştikçe, dünya değiştikçe,
Sana benzemeyen insanlar “özgürlük” dedikçe, “artık ben de varım” diye sesini yükselttikçe,
Huzursuzluğun, kızgınlığın artar, “bizi bölecekler”le, “emperyalist emeller”le, “bunlar ülkeyi İran’a çevirecekler”le kafayı bozarsın.
Ötekilerin içinden insanlar seçimlere girip iktidara geldikleri için keyfin o denli kaçar ki, demokrasinin birinci şartı olan seçme-seçilme hakkına bile karşı çıkacak hale gelirsin.
***
Beş yılda...
Senin ülkenin Milli Gelir’i 3 kat,
Uçakla seyahat eden insan sayısı 4 kat,
Yurt dışına tatil için gidenlerin sayısı 3 kat,
İhracatı 4 kat, çektiği yabancı yatırım 10 kat artarken...
Senin ülken BM Güvenlik Konseyine seçilirken,
Bölgesinde söz sahibi olurken,
Düne kadar kavgalı olduğu komşularıyla problemlerini çözerken,
AB’ye tam üyelik müzakeresine başlarken,
AKPM’ye, İKÖ’ye ilk defa bir Türk’ü başkan seçtirirken,
Afrika’sından Latin Amerika’sına kadar yeni ilişkiler kurarken...
Sen bu beş yılda iktidarda olanları gerici olmakla, vatanı bölmekle, satmakla suçlarsan...
Kendini de ilerici, çağdaş, zannedersen,
Modernliği birkaç klişe şekilden ibaret sayarsan,
Ne bu cinnet halinden, ne de gerçeklikten kopuk hezeyanlardan kurtulamazsın.
Hoş, kurtulmak istediğinden pek de emin değilim ama...
Ülken ilerlerken, özgürleşirken, dünya ile uyumlaşırken senin gerilerde, kendi soyut kalende kalmana da gönlüm razı olmuyor ki be güzel kardeşim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.