‘Arapların Gözüyle Türkler’
Türkiye'de yaşayan insanların Araplar hakkında neler düşündüğünü ya da Türklerin gözüyle Araplar'ın nasıl gözüktüğünü, üç aşağı-beş yukarı hepimiz biliriz.
Millet olarak Araplara bakışımızın düne göre değiştiğini ve birilerince bilinçaltımıza yerleştirilmeye çalışılan, temelsiz ve anlamsız suçlamalar yerine, artık onları tanıma ve anlama gayretinde olduğumuzu söyleyebiliriz.
Bu gelişme, soğuk savaş döneminin ve o dönemde oluşmuş blok anlayışının sona ermesi ile alakalı biraz. Ama iletişim ve ulaşımdaki gelişmenin ve gerek bizde ve gerekse Araplarda sorular sorma alışkanlığının gelişmiş olmasının da, geldiğimiz nokta ile yakından alakası var.
Şanlıurfa Valiliği'nin Arap Yazarlar Birliği ve Avrasya Yazarlar Birliği ile ortaklaşa düzenlediği Arapların Gözünde Türkler Sempozyumu'nu izlerken, var olduğu düşünülen meselelerin, taraflarca karşılıklı görüşülüp konuşularak halledilmesinin ne kadar güzel bir şey olduğunu düşünüyordum.
Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Lazkiye'de yapılan Türklerin Gözüyle Araplar Sempozyumu gibi; Şanlıurfa'da önceki gün başlayıp dün sona eren Arapların Gözüyle Türkler Sempozyumu da, asırlarca beraber yaşamış ve sonra bir şekilde ayrılmaya mecbur bırakılmış kardeşlerin biraraya gelerek, ayrılıklarının sebeplerini soruşturdukları bir zemin işlevini gördü.
Büyükelçiler, valiler, sivil toplum örgütü temsilcileri, gazeteci ve yazarlar, edebiyatçılar, şairler ve akademisyenlerden oluşan geniş bir kadronun katılımıyla gerçekleşen sempozyumda sunulan tebliğler, sun'i sınırlarla birbirinden ayırılmış insanların ne kadar çok ortak noktaları olduğunu ortaya çıkarıyordu birer birer.
'Ekmek, Tuz ve Türk Komşuluğu', 'Arap İmajında Türk Gelenek ve Görenekleri', 'Geçmişten Günümüze Türk Arap Yakınlaşmasının Stratejik ve Sosyal Yönlere Etkileri', sempozyumunun ilk gününün bazı tebliğ başlıkları idi.
Her tebliğde, birbirimize ne kadar benzediğimizi ve birbirimize ne kadar hasret kaldığımızı anlıyordu, katılımcılar ve izleyiciler.
Yapılan her konuşma ile birlikte, Türkiye'de oluşturulmaya çalışılan Araplarla ilgili olumsuz imajın, aynı şekilde Araplarda da Türkler ve Türkiye için oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılıyordu.
Bazıları var olanı ortaya koymaya yönelik olan tebliğlerin yanında, yaşanmakta olan ve temelde yakınlaşmayı esas alan yeni süreçte, nasıl bir ve beraber olunacağı ile ilgili fikir ve görüşleri ihtiva eden tebliğler de vardı.
Gazeteci Hüsnü Mahalli'nin konuşması, sempozyumun belki de en çok dikkat çeken konuşmalarından birisiydi. Arap asıllı olan Mahalli, Arapların Türkleri arkadan vurduğu gibi iddiaların tarihen herhangi bir gerçekliği bulunmadığını belirterek, gerek Türkiye'de ve gerekse Arap ülkelerinde oluşturulmaya çalışılan olumsuz havanın, bölgeyi avuçlarında tutmak isteyen güçlerin oyunları ile alakalı olduğunu vurguladığı konuşmasında, 402 yıl birlikte yaşamış insanların düşman olmalarının mümkün olmadığının altını çizdi.
Katılımcı ve izleyicilerin büyük bir mutlulukla takip ettikleri Şanlıurfa'daki sempozyum, bundan sonra yapılacakların ve yapılmaması gerekenlerin neler olduğu hususunda, ilgililer için bir tür yol haritası görevi de gördü aynı zamanda.
Ortak film, dizi ve belgesel projeleri gerçekleştirilmesi, toplumların birbirlerini daha iyi tanımalarına zemin hazırlayacak eserlerin tercüme faaliyetlerine hız verilmesi, görüşmelerin sıklaştırılmasının yanında, kültürel bağların daha da kuvvetlendirilebilmesi için üniversiteler arası işbirliği ve öğrenci mübadelesinin sağlanması... gibi hususlar, gerek sempozyumun ve gerekse de aralarda yapılan muhabbetlerin önde gelen konuları arasındaydı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.