LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Militarizmin askeriyse yargı üreteceği saygı değil kaygı!

Militarizmin askeriyse yargı üreteceği saygı değil kaygı!

- Lütfü Bey; Türkiye’deki demokrasi dışı, hukuk dışı yapılanmaların ortaya çıkartılması için sürdürülen faaliyetlerden orduyu ve yargıyı yöneten bazılarının rahatsız oldukları görülüyor. Nitekim Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bu rahatsızlığı sık sık dile getirip, “Moralimiz bozuk, sabrımız taşmak üzere” gibi tehdit edici konuşmalar yapıyor. Gerek orduyu, gerek yargıyı yönetenlerin bu tavrını nasıl yorumluyorsunuz?
- Genelkurmay Başkanı’nın tehdit edici bu konuşmalarından korkan var mı? Bırakın korkmayı, onun bu konuşmalarını ciddiye alan var mı? Nitekim Başbakan Erdoğan, onun bu tehdit edici konuşmaları hakkında “Bu konuşmaları önemsemiyorum” şeklinde bir açıklama yaptı. Kısacası, Genelkurmay Başkanı’nın kükremesinin tesiri bir miyavlama gibi! Hem Genelkurmay Başkanı, “Ordunun morali bozuk; sabrımız taşmak üzere” gibi cümlelerle niçin konuşuyor? Ordunun moralini, hakkında hukuksuzluğa karıştığı, demokrasiyi tehdit eden yapılanmalara bulaştığı iddiası olan subayların üzerine gidilmesi mi bozuyor? Bunların cuntacılıkla suçlanması mı ordunun moralini bozuyor? Ordu da bu mu rahatsızlık yaratıyor? Orduyu yönetenlerin yanı sıra yargıyı yönetenlerin de, hakkında hukuksuzluğa karıştığı, demokrasiyi tehdit eden yapılanmalara bulaştığı iddiası olan bazı meslektaşlarının üzerine gidilmesinden rahatsız olduğu görülüyor. Onların üzerine gidilmesi engellenmek isteniyor. Orduyu yönetenler ile yargıyı yönetenlerin gerçek anlamda bir demokratik devlet, bir hukuk devleti istemediği gözleniyor. Bu konuda orduyu yönetenler ile yargıyı yönetenlerin fikir birliğinin de ötesinde bir işbirliği içinde olduğu gözleniyor. Oysa orduyu yönetenler ile yargıyı yönetenlerin işbirliği artık son bulmalı. Özellikle de darbe dönemlerinde görülen yargıyı yönetenlerin orduyu yönetenlerin emrine girmesi gibi bir durum artık son bulmalı. Militarizmin askeriyse yargı, üreteceği saygı değil kaygı! Yargı militarizmin değil, hukukun askeri olmalı!
CİNAYETLERİN FAİLİ MALUM; FAİLİ DEVLET!
- Cumhuriyet dönemi boyunca faili meçhul cinayetlerin kurbanı olan aydınların, gazetecilerin, sendikacıların yakınları bir araya gelerek bu cinayetlerin açığa kavuşturulması için girişimler de bulunmaktalar. Bu bağlamda da devlet sırları denilen sırların açıklanmasını istemekteler. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu konuyu?
- Devlet sırları denilen şeyler aslında devletin işlediği cinayetler, yaptığı suikastlardır! Bu cinayetlere, bu suikastlara kurban gidenlerin aileleri şimdilerde bu gerçeğin farkına varmıştır. Faili meçhul denilen cinayetlerin faili malumdur; faili devlettir! Bakın bu cinayetlere kurban giden gazeteci Çetin Emeç’in eşi, “Ben Atatürkçü, orducu bir kadınım. Böyle olduğum için, geçmişte bu cinayet konusunda dincileri, İran’ı suçlamak işime geldi” demektedir. Yine bu cinayetlere kurban gidenlerden gazeteci Uğur Mumcu’nun oğlu da; babasının söylendiği gibi İslâmcılar, İran tarafından öldürüldüğüne inanmadığını, devletin öldürmüş olabileceğini belirtmektedir. Şimdi şu soru akla gelebilir? Kemalist olan bu devlet Kemalist olarak bilinen Uğur Mumcu, Çetin Emeç gibileri niye öldürür? Tarihi gerçeklere bakılınca bu sorunun cevabı görülür. Kemalist devlet ya Kemalist olmayan mesela sosyalist, İslâmcı önderleri, aydınları öldürmüştür. Ki mesela Mustafa Kemal’i eleştiren bir şiir nedeniyle hapse de atılan sosyalist şair Sabahattin Ali, sosyalist önder Mustafa Suphi Kemalistlerce öldürülmüştür. Ki mesela sosyalist şair Nazım Hikmet ile İslâmcı şair Necip Fazıl da Kemalist devlet tarafından hapislerde çürütülmüştür. Bunun yanında Kemalist devlet sosyalistleri, İslâmcıları suçlamak için Kemalist aydınları, yazarları öldürmüştür. Kemalist gazeteci Çetin Emeç öldürülmüş ve suç hemen İslâmcıların, İran’ın üzerine atılmıştır. Kemalist devletin sırlarıyla karşılaşan Kemalist gazeteci Uğur Mumcu öldürülmüş ve suç hemen İslâmcıların, İran’ın üzerine atılmıştır. Peki Kemalist devlet bunları niye yapmıştır? Çünkü Kemalist devlet Kemalizm dışındaki hiçbir görüşe, düşünceye hayat hakkı tanımak istemedi. Kemalizm dışındaki her görüşü düşman olarak görüp gösterdi. İşte bugünlere böyle gelindi. Ancak şimdilerde Kemalist devlet için hesap verme vakti geldi. Bunun en iyi kanıtı, Kemalist olarak bilinen aydınların, gazetecilerin, sendikacıların ailelerinin bile bu devletten, bu cinayetlerin hesabını soracak hale gelmesi değil mi?
HALKI HALK KURTARIR, ORDU DEĞİL!
- CHP’liler, İP’liler gibi darbelerden medet uman çevreler, yakın zamana kadar “Ordu göreve” çağrıları yapmaktaydı. Bunların da başında Doğu Perinçek gelmekteydi. Ancak Doğu Perinçek son yazısında, halkı ordunun kurtaracağı umudunun deneyimlerle geçersiz kaldığını, ordu kurtarır sözünün iflas ettiğini belirtti. Sonunda o da sizin öteden beri savunduğunuz “halkı halk kurtarır” sözüne geldi. Üstadım; ne diyorsunuz bu gelişmelere?
- Geçenlerde CHP milletvekillerinden Kemal Kılıçdaroğlu da, “Ordunun yaptığı darbelerden en büyük zararı sol gördü; askeri darbeler solu ezdi” dedi. Peki ordunun yaptığı darbelerden en büyük zararı sol gördüyse, askeri darbeler solu ezdiyse, bunlar gibi kendilerine “solcu” diyen çevrelerin yakın zamana kadar “ordu göreve” deyip, hâlâ ordunun yapacağı bir darbeden medet ummaları tarihi bir çelişki değil mi? Her neyse şimdilik bunu geçelim. Ve kısaca tarihi gerçeklere dayanan bir ders verelim. Düzenin orduları, düzenin sahiplerine, onların çıkarlarına hizmet ederler. Düzenin orduları, halkın çıkarlarına hizmet etmezler. Mesela kapitalist düzende ordular kapitalistlerin çıkarlarını koruyup kollarlar. Geçmişte krallık, çarlık, imparatorluk düzenlerinde de ordular, o düzenin sahiplerinin çıkarlarını koruyup kolladılar. Onun içindir ki örneğin 1789 Fransız Devrimi, 1917 Rus Devrimi gibi devrimler, mevcut düzeni koruyup kollayan ordulara karşı yapıldı. Devrimler, kurtuluş savaşları, düzenin ordularına karşı oluşturulan halk ordularınca yapıldı. İşte bunun içindir ki ben öteden beri hep “halkı halk kurtarır, ordu değil” dedim. Mevcut düzeni koruyup kollamakla görevli ordulardan değil, halktan medet umulması gerektiğini hep söyledim. Yakın zamana kadar “Ordu göreve” diyen, ordunun yapacağı darbelerden medet uman çevreler benim dün söylediklerimi bugün söylüyorlarsa, bu ancak sevindirir beni. Gerçeği onların da görmesi sevindirici değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi