Emir!

Emir!

“Tilki bağlar çakal çözer”, “Al birini vur ötekine”, “Kim kime dum duma”, “Çingene çalar... oynar” ifadelerinin kendisini bulduğu sistemler... Adı neymiş? Denen beşeri sistemler. İnsanoğlunun kendisinin yapıp kendisinin kırdığı putçu sistemler... Bu sistemler karşısında Müslümanın durumu nedir?
Müslüman inancının gereği ilahi sisteme, Kur’ani sisteme bağlıdır. Banisi Allah, uygulayıcı Allah’ın Resulü’dür. İnanan da bu sistemi hayatının gayesi görür. Her hareketi Allah, her duygusu Allah’ın emirlerine bağlıdır. Sistemin işlerliğini de:
“Ey iman edenler. Allah’a itaat edin, Resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa 59) âyetinden alır. Kur’an nizamının tatbikatını ulu’l-Emr denen idarecilere yükler. O, Müslümanların idarecileridir. Ehl-i Hac vel-Akd tarafından verilir. İsmine; emir, halife, ulu’l-Emr vs. ismini alır. Müslümanın, iktisadi, siyasi ve sosyal yapısını Allah’ın emirlerine göre idare eder. Allah’ın ahkamı, Rasulünün yaşayış biçimine göre hayat tarzı sunar.
Bu âyet-i kerimede, Allah ve Resulüne itaatın mutlak olduğu emredilirken, ulu’l-Emr’e itaatı, Allah ve Resulüne itaat edilmesi şartına bağlar. Ulu’l-Emr’e itaat için de “sizden” olan emir denir. Yani Allah ve Resulü’ne itaat eden, inanan, inandığını tatbik eden denmektedir. Allah’a itaattan murat Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine uymak; peygambere itaattan murat sünnete riayet etmek. Ulu’l-Emr’e itaattan murat Allah’ın emirleri doğrultusunda halkını yönetmektir.
Ulu’l-Emr, inananlara, iktisadi ve sosyal hayatın her noktasında Allah’ın emirlerine göre hüküm veriyorsa, Allah’ın ahkâmı, Resulü’nün yaşadığı hayat tarzını inananlara uyarlıyorsa o ulu’l-Emr, Allah’ın istediği bir emirdir. İnananın da ona itaati farzdır.
İdarecilerin hedefinde Allah’ın ahkâmı yoksa, Kur’an’a aykırı bir idare tarzı ise; “Allah’a isyanda kula itaat yoktur” emrince o idareciye Müslüman, itaat ile yükümlü değildir.
Kur’an’a inansa, Peygambere itaat ettiğini, Kur’an ahkâmını kabul ettiğini söyler de, tatbik ettiği beşeri kanunlarsa, hedefinde Kur’an yoksa onun idare ettiği şeye Allah tağut demektedir. Tağutlara itaat da Müslümana yakışmaz. Kalbinden seviyor, ama kanunları tatbik etmek zorundadır denirse;
İdare, kalbi duygulara göre değer kazanmaz. İdare ettiği şekle göre değerlendirilir. Kalbin doğruluğunu ölçen bir alet yoktur. İcraatta esas olan, neyi uyguladığındır. Hürmet ve itaat Kur’an ahkâmını yürütmekle kazanılır.
Bir beldenin geçmişi İslam’la idare edilmiş, örf, âdet ve görenekleri İslam’la bütünleşmiş olabilir. Halkı Müslüman, idarecileri de mürted olabilir. Geçmişin kalıntıları hüküm değildir. Esas olan o günün icraatıdır. Ahkâm-ı Kur’aniyeye uyup uymadığıdır. Uyuyorsa idarecilere itaat edilir, uymuyorsa reddedilir.
Kur’an-ı Kerim’in itaat edilmesini bildirdiği ulu’l-Emr beşeri kanunları uyguluyorlarsa onlara da hürmet edilmez, itaat edilmez. Kur’an ahkâmını tatbik etmeyenlere de itaat edilmez. Allah’ın Resulü:
“Allah’a isyan hususunda kula itaat yoktur. Kula itaat ancak dine uygun olan işlerdedir. (Buhari-Müslim)
Allah’ın Resulü:
“Kendisine (Allah ve Resulü’ne) isyan emredilmedikçe hoşlandığı ve hoşlanmadığı bir iş’e (amiri) dinlemek ve ona itaat etmek Müslüman bir kimseye vaciptir. Fakat kendisine (Allah ve Resulü’ne) isyan emredilirse o zaman hiçbir amiri dinlemek yoktur. İtaat da yoktur.” (Ebu Davud 10/150)
İnsanoğlunun kendi icadı beşeri sistemlere itaat etmek Müslümana yakışmaz. Onun kabul ettiği tek sistem Kur’an ahkâmının işlerlik kazandığı sistemdir. İtaat ona, hürmet ona, saygı onadır. Ümmete şer-i ahkamı yaşatan ulu’l-Emr’edir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi