Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Bana başsavcını söyle, sana kararını söyleyeyim

Bana başsavcını söyle, sana kararını söyleyeyim

Gözünüze limon suyu kaçtı mı hiç sizin? Ben bilirim onun nasıl bir şey olduğunu... çok fena yakar... Bir damlası bile yeterlidir. Atom bombasının minik bir modeli desem, fazla abartmış sayılmam.

Az biraz abartma da yazının tuzu biberi.

* * *

Adam lokantada yemeğini yerken, karşısına başka bir müşteri gelmiş oturmuş.

Eğer devamlı pahalı lokantalara gidenlerden değilseniz, sıradan lokantalar için bunun gayet sıradan bir davranış olduğunu bilirsiniz.

Biri gelir, çoğu zaman izin bile istemeden oturur, sipariş vermek için garsona elini kaldırıp seslenir: "Bakar mısın birader!"

* * *

Bu da öyle yapmış. Garsona siparişini vermiş. önce çorba. Mercimek çorbası. Yanında çeyrek limon.

Limona çatalı batırıp sıkarken, suyunu etrafa sıçratmış.

özellikle de karşısında oturan tanımadığı adamın üstünü başını bir güzel ıslatmış.

özür mözür yok!

* * *

Beriki sinirlenmiş ama sesini çıkarmadan yemeğine devam etmiş.

Belki minik bir damla limon suyu gözüne de kaçmış olabilir. O kadar ayrıntıya girmeyelim. Ne de olsa bir misal üzerinde seyrediyoruz.

İsterseniz misal yerine örnek olay diyelim de Birand'ın sinirleri bozulmasın bir anda. Konuşmalar gitgide Arapça'ya kayıyor demesin. Büyüğümüzdür...

Gerçi gitgide diyeceği yerde Andre Gide Arapça'ya kayıyor da diyebilir, Madrit'in Midyat ilçesi demesi gibi... Fakat biz onun ne demek istediğini anlarız. Dert değil.

* * *

Neyse, Birand'ı bırakalım ve lokantadaki adama dönelim.

Tatlısını da bitirmiş, peçete ile dudaklarını silmiş ve garsonu çağırıp bir çorba istemiş.

çorba gelince, yanındaki limonu usulünce sıkmış.

Etrafa ve karşısındakinin üzerine tek damla sıçratmadan.

Sonra da çorbaya hiç dokunmadan kalkıp hesabı ödemiş.

Ya beyim, ucuz lokantalarda hesap kasada ödenir.

öteki ne anladı ya da herhangi bir şey anladı mı, Allah bilir.

Vay canına, yine Allah dedim. Hakikaten konuşmalarımız gittikçe İslâmîleşiyor yahu!

Yok mudur bunun laikçesi? Tanrı desek, kurtarır mı?

* * *

Lokantadaki bu limon konusunu niye anlattım, bilirsiniz?

Nereden bileceksiniz canım! Bağlantıyı kuralım da ondan sonra...

Geçenlerde Danıştay Başsavcısı bir konuşma yaptı. 27 Mayıs'ı şirin ve sevimli gösteren... Merhum Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idamlarını haklı gösteren...

Halkın idamlar karşısında coşkuyla havaya zıpladığını iddia eden bir konuşma!

* * *

Bu kardeşiniz o konuşmadan haberdar olunca, ağzından gayrıihtiyari yani farkında olmadan tek heceli bir kelime sarfediverdi.

Şimdi o kelimeyi burada yazmasam daha iyi.

Başsavcı, o konuşmasıyla bütün milletin gözüne limon suyu sıkmış oldu ki öyle bir damla falan değil.

Bardak dolusu limon suyunu boca etmiş gibi oldu.

* * *

Bir hukuk adamı Mustafa Erdoğan da dün Star'da bir yazı yazdı ki, bu kadar olur! Nefis.

"Siyasî gerekçelerle adam öldürmenin vahşet olarak görülmesini yadırgayan ve bunu gayet soğukkanlı bir biçimde meşrulaştırma gayreti içinde olan bir kişi ile karşı karşıyayız" diyerek noktayı koydu.

Başsavcı bu cümleden bir şey anladı mı bilmiyoruz.

Bildiğimiz, bu da hukukçu, o da hukukçu!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi