Şartlanmış durumda olmak
Önce kendimize dönüp bakalım; sonra da karşımızdakileri ibretle tahlil edelim. İşlenilen ameller ibretle bakanlara şu korkunç raporu haykırıyor. Önce projektörümüzü yakın maziye çevirelim. Gördüğümüz manzara korkunç. Evet, insanlar:
• Allah'ı ve âhireti unutmuş gibi bir çılgınlık sergiliyorlardı.
• Bütün gayretler bu dünya için idi.
• Zengin, fakir, orta tabaka her ne katogoride olursa olsun günahta yarışıyorlardı.
• Akıllar, irfanlar, kültürler, ufuklar yetersizdi.
• Evler edinmişler, bütün imkanlarıyla onları süslemekle meşgullerdi.
• İmkanlarını kullanıyorlardı; lakin bu yetecek gibi değildi, bunun için borca girerek, taksitler yaparak otomatik çamaşır makinaları, büyük ekranlı televizyonlar, bulaşık makinaları, koltuklar, model model avizeler, çeşit çeşit halılar... ediniyorlardı.
• Misafir odaları, yatak odaları, oturma odaları, tuvalet masaları, seramiklerle süslü helâları, gardropları... vardı.
• Yaptıkları, yapacakları, edindikleri, hayalini kurdukları hep/herşeyleri gösteriş içindi.
• Şartlanmış durumdaydılar.
• "Çocuklarımız bizden daha iyi yaşasınlar" diye Müslümanlıklarını unuttular, ibâdetlerini ertelediler. Allah için kullanılması lâzım gelenleri nefislerine tahsis ettiler; cimrilikte bulundular.
• Akılları fikirleri maddi menfaat, kazanç, haz, zevk ve zevzeklikti.
• Zevk ve şehvetlerini memnun etmek için saatlerce televizyon karşısında oturuyor, beyinlerinin dumura uğratılmasına, kişiliksiz hâle getirilmelerine yardımcı oluyorlardı.
Lâkin şartlar istenildiği gibi devam etmedi. Hesaplar tutmadı. Bir anda ya ansızın ölüm kapıyı çaldı. Hayaller gerçek olmadan ömür vefa etmedi. İnsanın kendisine ait kıyameti kopuverdi. Ya da, ansızın bir deprem geldi. Her iki hâlde de böylelerinin dünyaları başlarına yıkılıverdi. Önem verdikleri, öncelik tanıdıkları bütün eşyalar, mallar, menkuller-gayr-ı menkuller ellerinden gitti. Bir deprem sonucu canlarını kurtarabilenler bakıyorsunuz ki, çadırlarda yaşadılar hatta çadır bile bulamayanları vardı.
Ülkemizde dini temsil ettiği (bir kısım insanlar tarafından) zannedilen zamanımız hacıları, hocaları Müslüman halkımıza iyi örnek olamadılar, İslam'ı gereği gibi yaşamadılar; insanlarımızı eğitemediler. Kullanılmak üzere tarikatlere yerleştirilen ajan türü "şeyh" taslakları dinlerinin cahili insanlarımızı kullandılar; deşifre (!) edildiklerinde de nesiller üzerinde dine aykırı oluşturdukları şablonlarla hakiki Müslümanlara çok zarar verdiler.
Ülkemizdeki çarpık çurpuk eğitim, menfi medya halkımızın ahlâkını bozmuş, inançlarına aykırı yaşayan zümreler oluşturmuştur.
Halkımızın kahir ekseriyeti Müslüman olmasına rağmen maruz kalınan iğrenç baskılar sebebiyle İslâm'ın telkin ettiği:
• Kanaat,
• Tevazu,
• Helâl kazanmak
• Haramlardan kaçınmak,
• Merhametli ve yardımsever olmak,
• İhtiyaç sahiplerinin imdadına koşmak,
• Allah rızasına uygun yaşamak... gibi Müslüman toplumu ayakta tutan güzel hasletler, ifade ettiğimiz girişimler sonucu erozyona uğramıştı. Teşekkürü ve şükrü terkeden bir toplum olmuştu.
Böyle bir toplumu afetler ve diğer felâketler tımar ederdi. Öyle de oldu: Kimi canlarını vererek ama tamamı tapınırcasına sarıldıkları gayri meşru mallarını kaybederek -belki- hizaya gelirlerdi. Hatırlasanıza yakın geçmişteki depremleri... Ne ibretler zuhur etmişti değil mi? Allah (c.c.) encamımızı hayreylesin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.