12 Mart darbesi
12 Mart 1971’de sabah erkenden partiden telefon ettiler. Saat 10’da genel merkez binasında, MKYK (Merkez Karar ve Yönetim Kurulu) toplantısı olacağını, konuşulacak konunun çok önemli olduğunu, her GİK üyesinin mutlaka toplantıda bulunması gerektiğini söylüyorlardı.
MHP Genel Merkez binamız, Kızılay’da Bayıdır Sokağın başındaydı. Kirasını vermekte zorluk çekerdik. Hemen her ay kirayı Rahmetli Kâmil Koç’a bir şekilde yüklerdik. Emsali çok az bulunan, Vatanperver ve çok iyi bir insandı. İçimden her halde bizimkiler yine paraya sıkıştılar, Koç’u tırtıklayacaklar diye düşündüm.
O zamanki yazıhanem Genel Merkezin karşısında idi. Gittim bütün MKYK üyeleri gelmişlerdi. Rahmetli Türkeş çok neşeli görünüyordu. Kısa bir hasbıhalden sonra konuşmasına başladı. O zamanki MİT Başkanı Fuat Doğu Paşanın Türkeş’in çok yakın arkadaşı olduğunu biliyorduk. Kısaca ondan bahsetti ve bize bir haber verdi: “Arkadaşlar Demirel’in sonu geldi. Bugün öğlen haberlerinde, yani saat 13’te ordu Demirel’e muhtıra verecek. Ve böylece iktidar sırası MHP’ye gelecek” diyordu. Bu konuda bizlerin ne düşündüğümüzü anlamak için bu toplantıyı yaptığını söylüyordu. Herkes bu olağanüstü durum karşısında ne tür davranmamız gerektiğini söyleyecekti. Ben bu haberi hiç vakit kaybetmeden Sayın Demirel’e ulaştırmamız gerektiğini söyledim. Yoksa millet nazarında, darbeci olarak damgalanırız. Hiçbir zaman oyla belimizi doğrultamayız” dedim.
Osman Yüksel Serdengeçti Ağabeyim beni destekliyordu. “Bu millet zorbalara oy vermez” diyordu. Rahmetli Türkeş, muhtıra verileceğini Sayın Demirel’e haber vermemizin hiçbir faydası olmaz. Bu konuda ordu kararlıdır. Demirel bir şey yapamaz” diyordu.
Osman Ağabey: “Eğer demokrasi devam edecekse, bu muhtıra Demirel’i güçlendirir. çünkü bu millet daima mazlumları tutar” diyordu.
Bu sözlerin anlamı biraz da boşuna kendimizi yormayalım manasına geliyordu. Ben ısrar ettim: “Demirel’in yerinde kim olsa muhtıraya karşı direnemez. Bence kendisine muhtıra verildiği zaman derhal TBMM’ni âcilen toplamalı, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Dil ve Tarih Kurumu gibi resmî Kuruluşları, Denekleri, Sendikaları TOBB gibi güçlü kurumları diğer bütün sivil toplum örgütlerini, Tabip Odalarını, Barolar Birliğini vs. çağırmalı. Muhtırayı onlara okumalı… Bu milletin asıl temsilcileri sizlersiniz. Siz iktidarı bırakma, muhtıraya karşı diren derseniz, kanımın son damlasına kadar direnirim” demelidir.
Onlar zâten: “kalma git” derler. O zaman Sayın Demirel, milletin kararı ile gitmiş olur. Bu da darbecilerin cesaretini kırar. Millet de darbe heveslilerine bir ders vermiş olur. Milletimiz de rahatlar” dedim.
Türkeş çok kızdı; “O zaman Demirel bir daha yıkılmaz. MHP’ye de iktidar yolu kapanmış olur” dedi. “Belki dediğiniz gibi olur amma, ülkemiz de darbelerden kurtulur” dedim. Ve toplantıyı terk ederek çıktım.
Bir vatan evladı olarak görevimi yapmalıydım.
Demirel’in en yakınlarından birisiyle buluşup konuştum. Yukarda söylediklerimi acilen Sayın Demirel’e iletmesini söyledim.
Yıllar sonra Demirel’e o haberin kendilerine ulaşıp ulaşmadığını sordum. Sayın Demirel: “İşte şimdi ulaştı” dedi.
Demek ki çok yakını sandığım adam o önemli haberi Sayın Demirel’e ulaştırmamıştı
Eğer o zaman söylediğimiz gibi tavır alınsaydı, bugün belki de ortalama her 10 senede bir darbeler alışkanlık haline gelmezdi.
Maalesef işte siyaset bu. Düşenin dostu olmuyor. Allah bizi siyasete bulaşmaktan korusun. Saygılarımla…