Selahaddin Çakırgil

Selahaddin Çakırgil

‘Yargıçlar diktatoryası’, ‘askerî diktatorya’dan

‘Yargıçlar diktatoryası’, ‘askerî diktatorya’dan

Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelere ayırdığım bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Derviş Eroğlu Bolu’dan yazıyor: ‘AK Parti’yi, mevcud şartlar içinde, başka bir alternatif olmadığı için desteklemeniz dolayısiyle sizi eleştiriyordum. Hakkınızı helâl ediniz, hayal dünyasında yaşadığımı anlıyorum. Laikçi şirretlikleri, şimdi daha iyi anlıyorum. Sistem içinde kalarak yapılan bu yumuşak uygulamanın bile kabul edilemeyeceğini düşünemiyordum. Başsavcı’ya teşekkürler; uyuyormuşum, beni uyandırdı.. Cevabını da milletten alacaktır..’
*Bu, uzun soluk isteyen bir mücadeledir. Ayakları altından bir şeylerin kaymakta olduğunu görenler, elbette kendi sistemleri içinde tedbirlerini alacaklar, savunma mekanizmalarını çalıştıracaklar ve hattâ daha bir şirretleşecekler.. Son bir ay içinde, Tayyîb Erdoğan’a, idâm hatırlatması yapan bir Baykal ve ‘Menderes’in idâmının millet tarafından bayram gibi karşılandığını’ söyleyen Danıştay Başsavcısı Tansel çölaşan gibiler, omuz omuza.. O halde, zorbalar karşısında, milletin iradesine, isteğine göre hareket etmek isteyenleri desteklemek de tabiî sayılmalıdır. ‘Yargıçlar diktatoryası’ ‘askerî diktatorya’dan daha da iğrençtir.. çünkü, zulmünü adâlet adına, hukuk adına yapıyor..
Bu bakımdan, siyasete soyunanlar da, iktidar koltuğundan önce dârağacını göze almalıdır. ‘27 Nisan Muhtırası’nda gösterilen kısmî kararlılığın yine gösterileceğini umuyoruz.. Dik duranlar, yenilseler bile, milletin adâlet ve özgürlük talebi uğrunda yenilmiş olurlar..
-M. Güzel yazıyor: ‘AK Parti’yi kapatabilirler mi? Bu çılgınlığı yapabilirler mi?’
*Bütün ümidlerini yitirenler, iktidarlarını yitirmemek için, son kurşunlarına varıncaya kadar, en akıl almaz silahlarını da kullanacaklardır. Bugün yapılan da odur..
-‘Sırat-ımustakim@...’ Konya’dan yazıyor: ‘Bu günkü sistem içinde çözüm bulunmasının imkansız olduğu görülmeli, artık.. Sünnet’e uygun mücadele metodu düşünülmeli.. Bakınız, AK Parti’ye bile tahammül edemiyorlar.’
*Sünnet’e uygun olan metod ifadesini açmak gerekir. Evet, Resul-i Ekrem (S), Mekke müşriklerinin en gönül çalıcı tekliflerine ‘hayır’ diyordu. Ama, Medine’de, Hudeybiye’de sıkıntılı bir anda, psikolojik üstünlüğü yitirmeden, uzlaşmayı da kabul ediyordu.
Ancak, her bir inanç sistemi veya ideolojinin hâkim kılınması için verilmesi gereken mücadelenin belli başlı iki metodu vardır. Birisi, inkılabçı/devrimci metod; ikincisi, kurulu düzenin koyduğu kurallar içinde kalarak, uzlaşmacı metod..
İnkılabçı metod, çetin bir mücadele ister ve buna halkın da hazır olması gerekir. İran’da, o günkü şartların içinde, artık denenebilecek başka bir yol kalmayınca, Şahlık sisteminin tamamiyle yıkılması gerektiği kanaatini halk da benimsedi, en ağır bedeller ödemeyi göze aldı. Yine de, ne büyük sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Halkımız böyle bir bedel ödemeye hazır olduğu anda, birçok mes’elelerin çözümü daha bir mümkün hale gelebilir..
-Ogün Şabanoğlu yazıyor: ‘Başörtüsü düzenlemesinden önce Anayasa Mahkemesi’ndeki dengeler ele alınsaydı, daha iyi olmaz mıydı? Bunları herhalde Erdoğan da düşünmüştür..’
*Mes’ele sadece başörtüsü değil.. Laik güçlerin iktidarını yitirme korkusundan kaynaklanıyor.
-Rızâ Ekinci Tokat’tan yazıyor: ‘Bir yazar, CHP ve Cum. gazetesinin, ‘muhalefette niçin başarılı olamadığını’ tahlil ederken, bunu Baykal ve Cumhuriyet’in ‘AK Parti’ye seçim öncesindeki muhalefetinin çok ağır olması’na bağlıyordu.. Bunu söyleyenler aynaya baksalar, CHP ve Cum. gazetesinden geride kalmadıklarını da görürlerdi..
-Rahmi Kuyucu Adana’dan yazıyor: ‘Sizin yeni Vakıflar Kanunu dolayısiyle yazdığınız yazıda, ‘İslâm vakıfları üzerindeki tasallut da kırılmalıdır..’ şeklindeki görüşünüze ne yazık ki, İslâmî eğilimli denilen camiadan bile kimse katılmadı.. Bunu düşünürken, Vakit’in 12 Mart tarihli sayısındaki haber daha bir düşündürücüydü. Yunanistan’da çıkarılan benzer bir kanunun, İslâm vakıflarına TC.’dekine benzer sınırlamalar getirdiği anlaşılıyordu. Nitekim, B. Trakya Tr. Day. Der. Gen. Başk. Dr. Erol Kâşifoğlu, AB ve Yunanistan’ın çifte standardına vurgu yapıyor ve Yunanistan’da, İslâm vakıflarının malları ile ilgili anlaşmazlıkların 3'ü Hristiyan, 2'si Müslüman'dan oluşan 5 kişilik bir heyetin kararına bırakıldığına değiniyordu..’
-Turgay çınar, Denizli’den yazıyor: ‘Siyasî konuları konuşurken, esnafın, ekonomik olarak çok zorda olduğunu pek görmüyoruz.. Temel ekonomik göstergeler iyi gösterse de, piyasalar çok sıkıntılı.. Hükûmetin, bu konuya mutlaka bir çözüm üretmesini ve bu sıkıntılara kulak vermesini talep ediyoruz sizin aracılığınızla..’
*Bütün dünyada da aynı sıkıntılar giderek ağırlaşıyor.. Petrolün varilinin 5 sene önceki 24-25 dolardan bugün 110 dolara çıktığını düşününce, insanlar her gün artan fiyatlardan çılgına dönecek gibi oluyorlar.. 6 sene önce, Euro, uygulamaya konulduğunda, 100 euro, 84 dolar’dı.. Şimdi ise, 155 dolar 100 euro ediyor!
-Tahir@....’ Kütahya’dan yazıyor: ‘üniversitede okuyorum.. Dinlerarası dialog arkadaşlarla tartıştığımız konulardan birisi.. Bu hususta siz ne diyorsunuz?’
*Dinlerarası deyince.. Mesela, Papalık, katolik hristiyanları bağlıyor, Patriklik de Ortodoks hristiyanları.. Ama, müslümanları temsil edecek bir kurum yok.. Bu bakımdan eşit olmayan güçler arası bir görüşmenin dinler adına yapılması mânâsız olur.. Dinlerarası değil, ama, çeşitli dinlere bağlı insanlar arası dialogdan korkmamak gerek.. Müslümanlar, dinlerini başkasına da tebliğ etmek için meşru her imkandan istifade etmek zorundadır. Dialog da tebliğ için, kendimizi anlatmak için, bir kapı olabilir.. çok şeyler beklemek de yersizdir; biz müminlerin sermayesi buz olmadığına göre, korkmak da..
-Sağırsultan İstanbul’dan yazıyor: ‘Büyükanıt, Pakistan’daki İslâmcıların atom bombasını ele geçirmesi ile ilgili endişesini dile getirdi, haklı değil mi sence? Benim aklıma Afganistan'daki müslümanların birbirleriyle boğazlaşmaları ve Pakistan'daki şiî-sünnîlerin birbirlerini bombalamaları geldi.. Paranoia saymazsanız; dünyada ilk bilgisayar virüsünü yapan kişi Pakistan’lıydı.. Pakistan ve Hindistan’ın bilgisayar yazılımcı potansiyeli çok yüksektir.’
*Merak etmeyiniz, Pakistan'ın nükleer gücün kullanımı, 5 emniyet anahtarıyla garanti altına alınmıştır. Pakistan onu, sadece Hindistan saldırısına karşı kullanacağını taahhüd etmiştir. BM Güvenlik Konseyi ve B. Amerika da bu anahtarları elinde tutanlardan iki dış / yabancı güç..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selahaddin Çakırgil Arşivi