“Haçlı ruhu”nun Çağdaş temsilcileri/2
Batı’nın işgal ve sömürge politikası uyguladığı yerlerde bir taraftan yerli insanlar Hıristiyanlaştırılmaya çalışılırken, diğer taraftan o bölgelerin dinî, kültürel, etnik ve sosyal yapıları üzerinde onları tanımaya yönelik önemli çalışmalar yapılmıştır. Söz konusu bölgelerde oryantalizm-kilise ilişkisi gelişme göstermiştir. Çünkü misyonerlik faaliyetleri sömürgeci güçlerden gelecek desteğe ihtiyaç duyarken, diğer taraftan oryantalistlerden gelecek bilgi ve desteğe ihtiyaç duymuştur. İran Devrimi, Arap-İsrail çatışması ve Filistin meselesi, Lübnan’daki iç savaş, Çeçenistan, Balkanlar, Filipinler, Doğu Türkistan’daki hadiseler, Amerika’nın Afganistan ve Irak’ı işgali, Sudan, Somali ve Nijerya gibi ülkelerdeki sıcak gelişmeler üzerine günümüz şarkiyatçılığının ilgi alanları değişmiş, zikredilen konular üzerine Batı’da çok sayıda eser yayınlanmıştır. Çoğunlukla bu eserlerde gerçekler ters-yüz edilerek İslâm ve Müslümanlar hakkında bir sürü yalan ve iftiralar üretilmekte, medyada İslâm’ın kutsal değerlerini alaya alan hakaret içerikli yayınlara yer verilmekte, tarihte Haçlı Seferlerinde yapıldığı gibi, şeytanlaştırılmaya çalışılan İslâm ve Müslümanlar üzerinden bir İslâm fobisi oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Oryantalizm, özelde Batı ve İslâm dünyası arasındaki uygarlık mücadelesinin ortaya çıkardığı bir akım olmuştur. Bu anlamda oryantalizm, Hıristiyan Batı dünyasıyla Müslüman Doğu arasındaki dinî ve ideolojik çatışmanın tarihi olarak da değerlendirilebilir. Oryantalizmle İslâm’ın ve Müslümanların Batı dünyası için bir tehdit (tehlike) olmaktan çıkarılması amaçlanmıştır. Batı’lı insanın Doğu dünyası ile ilgili düşüncelerinin şekillenmesinde, zihinlerde İslâm ve Müslümanlarla ilgili imajların peydalanmasında Oryantalistler önemli etkilere sahip olmuşlardır. Oryantalist söylemlerde İslâmiyet ilimle bağdaşmayan, terakkiye mani gerici bir din olarak, Müslümanlar da barbar olarak resmedilmeye çalışılmıştır.
Oryantalistlerin gayret ve propagandaları, Hz. Muhammed’in peygamberliğini reddetmek, Kur’an’ın otantikliğine şüphe düşürerek onun vahiy olduğu konusundaki inancı çürütmek, Kur’an’dan sonra İslâm’ın ikinci ana kaynağını oluşturan sünnet ve hadisleri, bin yılın üzerinde oluşan İslâmî bilim ve disiplinleri değersiz bir konuma indirgemektir. Hz. Muhammed’in Kur’an dışında geriye hiçbir sünnet veya hadis bırakmadığını, Hz. Muhammed’den sonra ilk İslâm toplumunun uyguladığı sünnetin Hz. Peygamber’in sünneti olmayıp Kur’an vasıtasıyla tadile uğrayan İslâm öncesi Arap örfü olduğunu yaymaya çalışmışlardır. Yine son zamanlarda İslâm’ı Protestanlaştırma ve seküler bir İslâm oluşturma amacına matuf olarak Kur’an’ın tarihsel olduğu, günümüzün toplumlarına ve çağa hitap etmediği, Kur’an’daki ahkâm (hüküm) âyetlerinin artık uygulama zemini olmayıp bunların dinin özüne dahil olmadığı ve mensuh kabul edilebileceği iddiaları da aynı çevrelerden kaynaklanmaktadır. Bütün bunlarla amaçlanan şey, sömürgeci politikaların doğrultusunda İslâm kültür ve medeniyetinin temellerinin ortadan kaldırılması, Müslüman toplumların medeniyet tasavvurlarının yok edilmesidir. “Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında ‘inandık’ derler. Kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar...” (Âl-i İmran Sûresi/118-119) Dikkat edilirse bu âyetlerde çok önemli bir karakter tahlili yapılmıştır. “Sizin dışınızdakiler” cümlesi, mü’minlerin dışında olan ehl-i kitabı, münafıkları, putperestleri, ateistleri ve kısaca Kur’ân’a ve onu tebliğ eden Hz. Muhammed(sav)’in peygamberliğine inanmayan her çeşit grubu içine almaktadır. Allahû Teâlâ bu âyette, kendisine, gönderdiği bütün peygamberlere ve kitaplara inanan kimseleri uyarmakta ve önemli malumatlar vermektedir. Kur’ân, “...Onlar, size fenalık etmekten asla geri durmazlar...” açıklaması ile, ötekilerin, Müslümanlara olan tavrını, niyetini ve tarihî süreç içerisinde uygulamalarını ortaya koymaktadır. Kur’ân’ın yaptığı bu değerlendirmeyi ve tespiti, yaşanan acı gerçeklerle doğrulanmıştır. Yarın da ve kıyamete kadar da bu böyle olacaktır. Bu, Kur’ân’ın âlemlerin Rabbi olan Allah tarafından gönderildiğine bir işarettir. Yine aynı şekilde yukarıdaki âyette, “Sizin dışınızdakiler, sizin sıkıntıya düşmenizi isterler” ifadesiyle önemli bir konuya da dikkat çekilmiştir. Onlar, müminlerin zulme, baskıya, tehdide, katliama uğramasına, vatanlarının işgal edilmesine, evlerinin, ocaklarının yıkılmasına, namuslarının çiğnenmesine, anarşi ve fesat içerisinde huzursuz olmalarına, toplum düzenlerinin bozulmasına aldırış etmezler, bilakis bu felaketlerle kıvranmalarını ve hayat sürmelerini isterler. Bunun canlı şahidini, bugün dünyada Müslüman coğrafyada yaşanan tedhiş, sindirme ve işgal hareketlerine göz yuman hatta destek olan sözde barış ve insan haklarının hâkim kılınması için öncülük ettiklerini iddia eden ülkelerden ve o ülke insanlarının vurdum duymaz tavırlarından görmekteyiz. Çağdaş haçlı seferlerini düzenleyen müstevlilere karşı Müslümanları cihad etmeye teşvik edeceklerine dinleri hususunda şüpheli hale getirmeye çalışan kalem ve kelam erbabı, içimizdeki haçlı ruhunun çağdaş temsilcileridir. Müslüman olduklarını iddia etmelerine rağmen İslâm dinini yaşamayan ve İslâm dini hususunda şek ve şüphe içinde olanlar, fiilen haçlı ruhuna esir ve köle olanlardır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.