Arap Birliği Zirvesi
Libya’nın çağrısıyla yarın ve Pazar günü (27-28 Mart 2010) Arap Birliği Zirvesi, Libya’nın Sirte şehrinde düzenlenecek. Zirvenin ön hazırlık çalışmaları ve gündem belirleme toplantısı da yine bu ülkede bir araya gelen Hazırlık Komitesi tarafından 22 Mart Pazartesi günü başladı. Biz de bugünkü yazımızda zirve öncesi durumu değerlendirmek ve ön hazırlık, belirlenen gündem konuları hakkında özet bilgiler vermek istiyoruz.
Burada öncelikle Libya’nın zirveye ev sahipliği yapmasına dikkat çekmek gerekiyor. Libya bundan önce de Afrika Birliği’nin zirvelerine ve ara toplantılarına ev sahipliği yaptı. Uzun süren bir ambargo sebebiyle önemli miktarda kan kaybeden Libya’nın bu girişimlerle son dönemde diplomatik ataklarını, hem Afrika’da hem de Arap dünyasında etkinliğini artırmaya çalıştığı gözleniyor. Bu ataklarda Muammer el-Kazzafi’nin tahtına oturmaya hazırlanan oğlu Seyfulislam el-Kazzafi’nin girişimlerinin önemli rolü var. Veliaht Kazzafi’nin iç politikayla ilgili de önemli atakları ve açılım faaliyetleri var. Fakat iç politikaya yönelik açılım stratejisini biraz etraflıca ele alabilmek için müstakil bir yazıda tahlil etmek gerekiyor.
Arap Birliği’nin Sirte Zirvesi’nin gündem konularının başında tabii ki Mescidi Aksa ve Kudüs’teki Yahudileştirme faaliyeti yer alıyor. İşgalci Siyonistlerin zirve öncesinde Mescidi Aksa’ya yönelik tehditlerini ve Kudüs’te Yahudileştirme faaliyetlerini hızlandırmalarının biraz Arap Birliği’ne gözdağı verme amacı taşıdığı da tahmin ediliyor. Çünkü bundan önce örgütün benzer toplantıları ve zirveleri öncesinde de aynı tavrı sergileyerek toplantılarda işgal devletini zorlayacak adımlar atılmasını engellemeye çalıştıkları müşahede edilmişti. İşgalcilerin bu günlerde Pesah (Hamursuz) bayramını bahane ederek Mescidi Aksa’ya baskın düzenleme ve içinde kurban kesme hazırlıkları yapmalarının da bu hesaplarla ilgisi olabilir.
İşgalcilerin gözdağı verme amaçlı ataklarına, korkutma planlarına ve şiddeti artırma çabalarına rağmen bu sefer Arap Birliği’nin cesaretli bir duruş sergileyebilmesi için geçmişe nispetle daha çok avantajı var. En azından ABD yönetiminin Kudüs’teki Yahudi yerleşim birimleri inşaatlarını durdurma çağrısı yapmasını değerlendirerek bu çağrının fiili engellemeye dönüşmesi için girişimde bulunabilirler. Ama bakalım bu konuda bir görüş birliği sağlanabilecek ve cesaretli adımlar atılacak mı yoksa bütün her şey geçmişte olduğu gibi laf salatasından ibaret mi kalacak?
Sadece Kudüs ve Mescidi Aksa davaları değil genel anlamda Filistin meselesi de toplantının en önemli gündem konusu. Fakat daha önce Kahire’de düzenlenen bir ara toplantıda Abbas yönetimine işgal devletiyle masa başı görüşmeleri başlatması çağrısı yapmış olmaları bu dava karşısında samimi tavır sergilemekten ziyade ABD yahut uluslararası emperyalizm tarafından kendilerine telkin edileni okumakla yetindiklerini ortaya koyması açısından düşündürücüydü.
Verilen bilgilere göre toplantıda bundan önce Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen zirvede alınan kararların uygulamaya geçirilmesi hakkında iki ayrı rapor sunulacak. Raporlardan birini Katar Emiri Hamd bin Halife diğerini ise Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa okuyacak.
Gündemin en önemli konularından biri de Arap dünyasındaki iç ihtilafların çözümü.
Gündem konularından biri de uluslararası terör. Bir süre önce Dubai’de Hamas komutanlarından Mahmud el-Mebhuh’un, ardından Macaristan’da Suriyeli iş adamı Bessam et-Teraşe’nin işgal devletinin katilleri tarafından şehit edilmesi uluslararası terör denince ilk akla gelmesi gerekenin Siyonist terör olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bakalım Arap Birliği zirvesinde bu gerçek gündeme getirilecek mi yoksa bu konuda Amerika’nın ve uluslararası emperyalizmin okuduğu, kulaklarımızın da artık iyice alıştığı eski hikâyeyi okumaya mı devam edecekler!
Irak’taki son durum, Suriye ve Lübnan’la dayanışma da gündemde ele alınacak konular listesine alınmış.
Tabii gündem konularının hepsi bu kadar değil. Ama biz özellikle öncelikli hususlara temas etmekle yetinmek ve sergilenen tavrın, alınan kararların tahlilini zirve sonrasına bırakmak istiyoruz.
Toplantı aynı zamanda Camp David Anlaşması’nın yıldönümünü takip ediyor. Müteakip yazımızda inşallah Camp David Anlaşması’yla başlayan ve 31 yılını tamamlayan bu uzlaşma yolculuğunun genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağız.
Not: Mazlum-Der’in öncülüğünde yarın (27 Mart Cumartesi) saat 12.00’de Kudüs’teki Yahudileştirme faaliyetini protesto amacıyla Ankara’da İsrail sefareti önünde bir protesto eylemi düzenlenecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.