Piyasalar referandumu fiyatlandırdı...
Başka?
Ekonomi yorumlarında bunun gibi saçma sapan cümleleri sıklıkla duyuyoruz şu aralar...
Demek istiyor ki, “Ey hükümet! Ağırdan gel, yoksa varlığını ekonomiye risk olarak tanımlarız”...
İnceden bir tehdittir...
Güzel de kardeşim, ekonomi dediğiniz şey sadece para, sermaye, döviz veya türev piyasalarından mı ibarettir?
Maalesef görüntü budur...
Türkiye ekonomisindeki otorite sorunu, işleri bu noktaya kadar getirmiştir...
Parlak finans çocuğu imajları, renkli grafikler, akıp giden borsa verileri, çapraz kurlar, kredi faiz oranları, borçlanma senetleri, yeşil, kırmızı oklar ve kel alaka mali mevzuların bıktıran yorumlarıyla dolu bu bombardıman, her türden medya üzerinden 24 saat kesintisiz sürüyor...
Ezcümle; mali piyasalar Türkiye’ye gerçek ekonomi diye yutturuluyor...
Bu bir hipnozdur...
Fakat işlerinde o kadar başarılılar ki; ekonomiyi, bunların anlattıkları şeylerden ibaret zannediyoruz...
Borsa rekora koşuyor ama sokaktaki işsizler ordusuna her gün yenileri ekleniyor...
Şunu söylüyorlar;
Dolar, damarlarınızda dolaşan kandır... Faiz, soluduğunuz oksijendir... Gıdanız kredi, sağlığınız da borsadır...
Ekonomi denildiğinde anlamanız gereken tek cümle bu olmalıdır...
Üretim, imalat, tarım, ticaret, hayvancılık, istihdam, madenler, limanlar, ihracat, vesaire mi?
Takılmayın, onlarla biz ilgileniriz...
Yetmez, bütün ticari kontratlarınızı yabancı para cinslerine bağlarız... Merkez Bankası’nı paralize eder, para politikalarını keyfimize göre yönlendiririz...
Dışarıya kaçırıp sonra kredi diye geri getirdiğimiz paraları, fahiş teminatlarla kullandırırız... Gerektiğinde düğmeye basar, bedava fiyatına her şeyinizi elinizden alırız...
Topladığımız mevduatları, üretim ve sanayi yerine özellikle rantiyeye akıtırız... Üretimden bıktırır, ithâlâtı kolaylaştırırız...
Kredi de vermeyiz... Piyasalardan parayı emer, onun yerine mesuliyet almadan dağıttığımız çek karneleri ile ticareti berbat ederiz...
Üreteceğiniz ve tüketeceğiniz her şeyi ancak biz fiyatlandırırız...
Yerseniz!
Mecburen yedik...
Üstelik sadece biz yemedik...
Hükümet de yedi...
Yakın zamana kadar bunların gazına gelip “İstanbul’u finans merkezi yapacağız” diyorlardı...
Ne oldu?
Yakayı öyle bir kaptırdılar ki, dünyadaki kredi krizinde bankalar ve finans kuruluşları iflas ederken, bizdekiler bu işten 15 milyar dolar kılçıksız kârla çıktılar...
Ya geldiğimiz nokta?
İnsanların, şirketlerin ve hazinenin işi, borç yönetimimden ibaret oldu...
Türkiye ekonomisi en ciddi daralma rakamlarını gördü...
Bunlara ödeme yapmak için, devletin elinde satılacak doğru dürüst bir şey de kalmadı...
Bir kenara itilen, yıllarca yüzüne bakılmayan sanayi, küçük imalat, tarım ve ihracat direnç göstermeseydi, ekonomi daha uzun müddet nefes alamazdı...
Ufak bir hesap yapın...
Son yirmi yılda ödediğiniz faizler, borsa oyunlarında kaybettiğiniz paralar, zorla tahsil edilen verginin vergileri ve krizler esnasında elinizden gidenleri alt alta koyarak toplayın...
Yapılan soygunun boyutu ortadadır...
Peki niye?
Sebebi basit...
Gerçek ekonominin sadece bir parçası olması gereken mali piyasalar, Türkiye’yi tamamen esir almıştır...
Ekonomide, hükümeti bile dışlayan bir otorite sorunu vardır...
Bunlar, siyaseti piyasa riskine dönüştürmekte ve kriz üretmekte ustalaşmıştır...
Baksanıza!
Milli iradeyi bile fiyatlandırıyorlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.