Sessizlik sözü
Aniden bir kırmızı lamba yanıyor ve zil çalıyor.
Kitleler bir ağızdan aynı klişe cümleleri söylemeye başlıyorlar.
Hâlbuki kıtalar, insanlar, ırklar, renkler, dinler ve ülkeler başka başkadır.
Ama söyledikleri şeyler ve verdikleri tepkiler hep aynı.
Mantıklı mı sizce?
Sanki milyarlarca insanın akıl zembereği tek bir merkezden kurulmuş.
Derin bir hipnoz halindeyiz. Uykuda telkin edilenleri uyanıp tekrar ediyoruz ve yine dalıyoruz.
Nasıl oluyor bu?
Küresel ekonomi ya da piyasa dedikleri şey, “küresel millete” döndü de bizim mi haberimiz olmadı?
Gözlerimizin önünde sürekli açık ekranlar var. Televizyonlar, bilgisayarlar, cep telefonları sair elektronik hırdavat.
O ekranlardan bir şey anlatılıyor ve biz ağzımız açık halde bakıyoruz.
Ne anlatıyorlar?
Bu önemli değil.
Dünyanın her yerinde aynı şeyi anlatıyorlar.
İşte önemli olan budur.
Verdikleri siyaset ve ekonomi haberleri, şarkılar, diziler, reklamlar, renkli programlar ve magazin rezaletleri bir ambalajdan ibarettir.
Hayal ve materyalizm kitlelerin beynine bir din gibi pompalanıyor.
Çünkü dikkatimiz dağıtılmalı ve her şeyden habersiz olmalıyız.
İşlerini çok iyi yapıyorlar.
Binlerce saatimizi bunların önünde harcıyoruz.
Sonra tuhaf bir hal oluyor. Bu ekranlarda gördüğümüzü gerçek, yaşadığımız hayatı hayal zannetmeye başlıyoruz.
Sürüler gibi peşlerinden gidiyoruz.
Ne istiyorlarsa onu düşünüyoruz.
Ne istiyorlarsa onu konuşuyoruz.
Ne istiyorlarsa onu veriyoruz.
Ne istiyorlarsa onu yiyoruz.
Ne istiyorlarsa onu giyiyoruz...
Neden farklı dinlerden, farklı kültürlerden, farlı ırklardan, farklı renklerden ve farklı kıtalardan milyarlarca insan kravat takıyor ve aynı şekil ve renklerde giyiniyor?
Bu üniformayı giydiğimize göre kimin emrindeyiz?
Dünya ekonomisinin büyüdüğünü söylüyorlar ama fukaralık ve krizler hiç bitmiyor.
Analizleri ve grafikleri bir kenara bırakın.
Televizyonculuk çok pahalı biri iştir. Bütün dünyada gün boyu ekonomi yayını yapan televizyon kanalları var.
Reklam yayınları pek az olduğuna göre bunları birileri finanse ediyor.
Sayelerinde dünyanın öbür tarafındaki alakasız borsa endekslerini çarpım tablosu gibi ezberliyoruz.
Fakat kendi ekonomimizde dönen dalaverelerden katiyen haberdar olamıyoruz.
Dünyanın en pahalı benzinini, menşei belli olamayan ve hastalıklar saçan en pahalı etini ya da en pahalı enerjisini tüketiyoruz.
Neden en pahalı alışverişi yapıyoruz?
Ekonomi dediğiniz dünyanın öte tarafındaki borsa endeksleri mi yoksa cebimize girip çıkan para mıdır?
Belki de ceplerimize dalan elleri fark etmemiz istenmiyor.
Sahi Türkiye’de hayvancılık neden bitti?
Tarımda neden alarm zilleri çalıyor?
Neden gırtlağımıza kadar kredi kartı borcuna battık?
Bir toplumu ya da medeniyeti yok etmenin yolu, onun kendi kendisini yok etmesini sağlamaktır.
Diziler, filmler, kurgulanmış haberler, şarkılar, zırva sapan programlar, reklamlar, soytarılıklar, sosyal paylaşım muhabbetleri, ekonomi diye yutturulan saçma sapan piyasa analizleri...
Metropolün bütün kanalizasyonunu hortumlarla beynimize bağlasalar bu kadar kirletemezdi.
Bir hafta boyunca bütün ekranlardan uzak durmayı deneyebilirsiniz. Lüzumu kadar haber ve elektronik postalarınız için en fazla bir saatin yeterli olduğunu fark edeceksiniz.
Sizden çaldıkları o zamanı geri alıp kitaplara verin. Okuyun ve üzerinde düşünün.
Daha fazla okuyun. Etrafınıza bakın. Yaşadığınız hayatın ne kadar sahici olduğunu göreceksiniz.
Sonra kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
Bakın o ekranlar nasıl görünecek.
Perdenin arkasındakiler okuyan ve düşünen bir toplumdan çok korkuyorlar.
İnsanlığı, küresel tek bir millete dönüştürmek onların en vazgeçilmez hayalidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.