Ayıptır ayıp
Bugün bir türkü, bir de şarkı etrafında dolaşalım biraz. Şarkı, merhum Yıldırım Gürses'in eseri. "Anla artık, anla beni" diye başlıyor...
"Son mektubu yazarken ben, saadetler diliyorum" diye bitiyor.
*
Balyoz Darbe Planı'nda imzası bulunduğu öne sürülen emekli Orgeneral Çetin Doğan, GATA'dan yolladığı beş sayfalık mektupta, "2003'te Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün kendisine darbe planı ve girişimlerini sorduğunu" söyledi ya...
İşte bendeniz, bu vesileyle hatırladım o şarkıyı.
Ya da o vesileyle hatırladım bu şarkıyı.
*
Bir zamanlar "Rüşvetin belgesi olur mu" diye tartışırdık.
Aradan seneler geçti, şimdi de "Darbenin belgesi olur mu" diye havanda su dövmedeyiz.
Darbenin belgesi olmazsa, yoktuysa, iddia edildiği üzere, Özkök neyi sızdırdı?
Yok, eğer darbenin belgesi oluyorsa, varsa, kedi nerede?
*
Mektup yazmak, nasıl da çıktı hayatımızdan.
Şimdi artık internet üzerinden, cep mesajları üzerinden haberleşiyor insanlar.
Ve o gibi durumlarda, Yıldırım Gürses'in şarkısındaki gibi "Son mektup" yazmak da pek mümkün değil.
Ne yazsa, karşı taraf "RE:" yapacak (!) çünkü.
Nitekim Çetin Doğan'ın mektubu da –sayfalarda olmasına rağmen– hemen cevaplandı.
Ne gariptir, insanın savunma yaparken kendini suçlu duruma düşürmesi.
*
Geçelim türküye... Onun kaynağı, Abdurrahim Karakoç'un şiiri. Beste Musa Eroğlu.
Tahmin etmek zor değil, Mihriban elbette.
"Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım çözülmüyor Mihriban..."
Ne zaman dinlesem, "Ah be Abdurrahim Abi" diyorum, "sen kırk yıl önce bu şiiri böyle yazmadın ama..."
Çünkü çoğunlukla yanlış söylüyorlar.
"Sarı saçlarını deli gönlüme" diye başlıyor solistler genellikle.
*
Hani saçlar uzun, ip gibi, bağlamak mümkün ya...
Oradan bilinç altı vaziyeti olsa gerek.
Hâlbuki...
O sözlerdeki anlam üzerine biraz düşünse insan...
Saçlar mı bağlanır bir yere...
Yoksa gönül mü sarı saçlara daha kolay bağlanır?
Bunca senenin türkücüleri bile bu hataya düşüyor.
Bir hâlbuki daha kullanabiliriz...
Sonraki mısralarda "gönlümü" ile "ölümü" kafiyesi de var.
*
Daha garibi, geçenlerde bir koca sanatçı, "Haydar Haydar" türküsünü öyle söyledi ki, hayretten donakaldım.
"Ben melâmet hırkasını
Kendim giydim eynime..." diyeceğine, tutmuş "Ben melanet hırkasını..." diyor.
E kardeşim, öyle söylersen, giyersin tabii.
Sen giymezsen de biri çıkar giydirir.
Ayıp denen bazı şeyler vardır, bu saydıklarımız da onlar arasında işte.
Bu arada ikinci türküye de geçmiş olduk ya neyse; fazla türkü göz çıkarmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.