Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçişin sancıları/2

Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçişin sancıları/2

Kaypaklık ve kayırmacılığın suç sayılmadığı şu asrımızda insanlık hukukun üstünlüğünün esas kabul edildiği İslâm toplumunun hasretini çekiyor. Teb’asına hesap vermek zorunluluğunu aklından bile geçirmeyen bir devlet geleneğinden temeli hukukun üstünlüğüne dayanan adalet devletine geçişin sancılarını çekiyor. İnsanlığın hasretini sadece ve sadece İslâm giderir. Çünkü İslâm’da hukukun üstünlüğü vazgeçilmezdir. Bakınız Hz. Muhammed (a.s.), kendi döneminde getirdiği dinin kurallarını tam hâkim ve geçerli kılmak için tavizsiz hareket eylemiş, kuralları çiğneyen, onlara uymak istemeyenleri ağır bir dille yermiştir. Bir keresinde, Benî Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri çok üzmüştü Onlar, “Bu konuyu Rasûlullah (s a v) ile kim konuşabilir” diye kendi aralarında müzakere ettiler. Bâzıları, “Buna Peygamberimiz’in çok sevdiği Üsâme bin Zeyd’den başka kimse cesâret edemez” dediler. Üsâme, onların istekleri doğrultusunda Rasûlullah ile konuştu . Bunun üzerine Efendimiz ona:
“Allah’ın koyduğu cezâlardan birinin tatbik edilmemesi için aracılık mı yapıyorsun?” diye sordu . Sonra ayağa kalktı ve halka şöyle hitap etti:
“Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler: Aralarından soylu, mevki ve makam sâhibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezâlandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim.” (Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Hudûd, 8, 9; Ebû Dâvud /4373-4)
Görülüyor ki, şu örnekte ve uygulamada da güdülen amaç, kitlede kuralların tavizsiz uygulanması, hukukun üstünlüğünün sağlanılması, kişilerin keyiflerine, arzu ve isteklerine, takdirlerine bırakılmamasıdır. Yine Kur’an’da Allah (cc), Peygamberine şu emri vermiştir; “O halde (ey Habibim) sen, beraberindeki tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et. Tağutlaşmayın...” (Hûd Sûresi/112) İşte gönderilen bütün emir ve yasaklara başta Peygamber olmak üzere onun yolunda yürüyen, onunla beraber olan herkesin eksiksiz uymaları kesin bir şekilde açıklanmaktadır. Bunun bir istisnası, keyfîliğe yol açıcı bir kapısı bulunmamaktadır. Sırf bu emrin gelişi üzerine rivayete göre Nebî (a.s.), “Hûd suresi beni yaşlandırdı” buyurmuşlardır. Elbette gelen dini eksiksiz bir şekilde esasen uygulayan ve böyle hareket etmesini bir kez daha vurgulayan bu âyetler karşısında Nebi’ye (a.s.) düşen görev, daha da hassas davranmasıdır. Bu ağır emir karşısında kim yaşlanmaz, ihtiyarlamaz? Ama biraz yumuşak davranma, biraz tavizkâr hareket, görülüyor ki, kitlelerde ne zulümlere, işkencelere yol açmış, ne engizisyon mahkemeleri kurulmuş ve bîçâre insanları yargılayıp ateşe veya darağacına götürmüştür.
Osmanlılarda yöneticilerin ve özellikle de Padişahların Cuma namazı kılmak üzere selâtîn camilerine gidişleri ve dönüşleri sırasında çevrede ve geçeceği yol üzerinde toplanan halkın “Gururlanma Padişahım! Senden büyük Allah var” sözleri de o zamanki toplumda hukukun, kuralların üstünlüğünü sağlamanın bir yolu ve yöntemi idi. Dolayısıyla yöneticilerin keyfî hareket edemeyeceği, bir üstün gücün ve o güçten kaynaklanan üstün kuralların bulunduğu her fırsatta hatırlatılmış oluyordu. Müslümanların toplumunda Allah’ın iradesinin fevkinde irade olmaz. Toplumun ittifakı, Allah’ın hükmünü iptal edemez.
Yöneticilerini, meclislerini, beynel ekvam/kavimlerarası kurum ve kuruluşların hükümlerini, yasalarını, anayasalarını Allah’ın hükmü ve hâkimiyetinin fevkinde görenler, hukukun üstünlüğünü üstünlerin hukukuna dönüştüren devr-i cahiliyyeyi geri getirmeye çalışan mürteciler güruhudur.
Hukukun üstünlüğü, İslâm toplumunun alâmetidir. İslâm toplumunda insan olmaktan gelen değerlilik, herkesi kuşatmıştır. Kadın, erkek, büyük-küçük, siyah-beyaz, zayıf-kuvvetli, fakir-zengin hangi din ve milletten, ırk ve renkten olursa olsun, bu şefkat gölgesi hepsini içine almıştır. Bu suretle İslâm dini, her ferdin kanını haksız olarak dökülmekten, ırzını çiğnenmekten, malını gasp edilmekten, meskenini tecavüzden, nesebini bozulmaktan, vicdanını baskıdan korumuştur. İnsanlık şeref ve haysiyetini, gerçek bir teminat altına almıştır. İslâm’da ‘kulun kul üzerindeki tahakkümü’nün reddi esastır.
İslâm topraklarında dokunulmazlık zırhına bürünmüş ideolojilerin, şahısların, kanunların varlığı, bize hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunun geçerli olduğunu hatırlatır. Bir ülkede insanların canlarına kıyan katiller, insanların kabiliyetlerine, kılık kıyafetlerine ipotek koyan zorbalar ve haksız yollarla insanların mallarını yiyen haramzadeler, yürürlükteki kanunlardan güç alıyorlarsa ve kendilerini güvencede hissediyorlarsa, o ülkede ‘hukuk’un üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku egemen olmuş demektir. O ülkenin en acil meselesi, üstünlerin hukukunu tarihin çöp sepetine atıp hukukun üstünlüğünü sağlamaktır. Hukukun üstünlüğünün sağlanmadığı yerde ne insanlık olur ve ne de hürriyet olur.
Üstünlerin hukuku, kendilerini ilah yerine koyan put ve putçu insanların düzmeleridir. Hiçbir put bizi Allah’a yaklaştırmaz ve huzura götüremez. Kendini ilah yerine koyan ve koyduğu kurallarla bizi doğruya ulaştıracağını iddia edenler ancak bizim gönül ufkumuzun perdesi olurlar.
Allah’ın iradesini dışlayan ve hiçe sayan kul kaynaklı kanunları tasarlayıp Müslüman halka onaylatmaya kalkışmak, üstünlerin hukukuna alkış tutmaktır. Üstünlerin hukuku, Allah’a karşı haddi ubudiyeti aşmaktır. Üstünlerin hukuku, firavunların piramidine benzer. Müslüman insan nerede olursa olsun firavunlar piramidinin tuğlalarını sökmeye çalışan kimsedir. Önemli olan firavunluk sarayının taşlarını yerinden oynatmaktır. Firavunlar için oynayanlar ile, firavunların saraylarının taşlarını yerinden oynatanları birbirine karıştırmamak gerekir. Aksi takdirde üstünlerin hukukuna alkış tutanların figüranı olmaktan kurtulamayız. Bu nedenle diyoruz ki; “hukukun üstünlüğü” adına kurulan “üstünlerin hukuku” çarkı parçalanmadıkça, hürriyete giden yol hep kapalı kalacaktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi