"İslam ve Feminizm"
“Kültürler ve dinler arası diyalogu teşvik etme amacı taşıdığı” iddiasında olan “Project Mosaic” isimli bir kuruluş geçtiğimiz hafta Cuma günü Londra'da “İslam ve Feminizm” başlıklı bir konferans düzenledi. 50 kişiye yakın bir topluluğun katıldığı konferansın konuşmacısı ise Amerika'da yaşayan Mısırlı Gazeteci Mona Eltahawy'dı. Eltahawy, Batı'da 'Müslüman Feminist' olarak biliniyor. 2001 yılına kadar Reuters ajansı için çalışan Eltahawy'ın makaleleri başta Amerikan gazeteleri olmak üzere İsrail ve Arap gazetelerinde sıkça yer alıyor.
Batı basınında “İslam ülkelerinde ikinci sınıf olarak görülen kadınların özgürlüğü için mücadele eden cesur bir kadın” olarak tanımlanan Elthaway, konuşmasına başlamadan önce Müslüman ülkelerde 'hakları için mücadele eden kadınlarla' ilgili bir film izlettirdi katılımcılara. 7 yaşındayken ailesinin İngiltere'ye göç etmesiyle Batılı bir eğitimle büyüyen Elthaway, her ikisi de doktor olan anne ve babasının Suudi Arabisttan'a çalışmak üzere gitmesiyle birlikte yaşadığı şokların kendisini 'Feminist' yaptığı söyleyerek başladı konuşmasına.
Dinleyiciler arasında büyük bölümü 60'lı yaşın üzerinde Batı'da “Laik Müslüman” olarak tanımlanabilecek Arap ve Güney Asyalı (Pakistan, Bangladeş) kadınların oluşturduğu konferansta Elthaway, İslam'ın ilk ortaya çıktığında kadına büyük değer verdiğini ancak sonraki İslam yorumcularının kadının haklarını elinden aldığını savundu. Batılı bir kültürle yetişmiş olmanın verdiği kendine özgü bir özgüvenle konuşan Elthaway, İslam'ın da Yahudilik'teki gibi Ortodoks ve Liberal Yahudilik gibi ayrılması gerektiğini söyledi. Elthaway'a göre, böylece herkes istediği İslam'ı istediği şekilde yorumlayıp yaşabilirdi.
2005 yılında Amerika'da Amina Wadud'un arkasında saf tutarak Cuma namazı da kılmış olan Elthaway, Belçika ve Fransa'da yasaklanması tartışılan 'nikab'la ilgili sözleri ise başta 60'lı yaşın üzerindeki 'laik Müslümanlar' olmak üzere konferans salonundan büyük alkış aldı. Elthaway, aşırı sağcı ve ırkçı partilerin İslam karşıtlıklarını saklamak için kullandığı “Nikab kadını köleleştiriyor” argümanını tekrarladı ve “Nikab İslam'da yoktur” dedi.
Bir yandan “herkesin İslam'ı kendisine, kimse kimsenin Müslümanlığını sorgulayamaz” derken, öte yandan “İslam'da nikab yoktur” şeklinde normatif bir yargıda bulunarak, nikab giyenleri sorguladı. Kadının, özellikle de Müslüman kadının özgürleşmesi mücadelesi verdiğini iddia eden Elthaway, “Peki nikabı kendi seçimleri doğrultusunda giyiyorlarsa ne olacak?” sorusunu da aynı şekilde geçiştirdi. Konuşmayı coşkulu bir şekilde alkışlayan Arap aksanlı kadınlardan biri dinin kamusal alanda yasaklanması gerektiğini söyleyince, Elthaway bu yorumu onaylar bir tarzda yorum yapmadı. Yasak önerisinde bulunan kişi, sokakta karşılaştığı nikablı kadınların bomba taşıyabileceğini söylediğinda ise başörtülü bir kadın müdahale etti ve “Nikablı bir kadını bu şekilde tanımlamak, siyah her gencin, üzerinde bıçak taşıdığını söylemek gibi ırkçı bir yaklaşımdır” itirazında bulundu.Elthaway, 'laiklik saplantısı' taşıyan Arap kadının bu 'ırkçı' sözleri yerine örtülü kadının 'bu bir ırkçı yaklaşımdır' sözlerine itirazda bulundu.
Arap kadının dine ve nikab giyenlere yönelik sözleri 'laiklik saplantısının' her yerde aynı olduğunu gösteriyor. Bu saplantıyı taşıyanların Türk, Kürt ya da Arap olması hiçbirşeyi değiştirmiyor. Elthaway ve benzerleri özgürlüğü içinden geldikleri dinsel ve kültürel değerleri aşmak olarak değerlendiriyor. Ancak bu değerleri aşarken kendilerini başkalarının hayatına da müdahale hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Çelikşi: bir yandan özgürlük isterken, öte yandan başkasının özgürlüğünü baskılamaya çalışma...Nikabın İslam'da var olup olmadığı din alimlerinin üzerinde yorum yapabileceği bir konu ancak, sırf nikab giyiyor diye insanları yasaklamak ve yasaklanması gerektiğini söylemek Eltahawy ve benzerlerinin 'özgürlük' argümanlarının da sahte ve propagandadan ibaret olduğunu gösteriyor. Eltahawy'i en çok destekleyenler arasında Amerikalı Neo-Conlar ile Avrupalı aşırı sağcıların bulunması da bunu doğruluyor.