Aziziye Liseler Birliği'nin Kültür Hizmeti
Dünkü yazımızda belirtmiştik. 10 Mart Pazartesi günü, sabah 11 uçağı ile Ankara’ya uçtuk. Akşam 18 uçağı ile İstanbul’a döndük. çok yoğun bir gün geçirmiştik. Ama sanıyorum ki, o yoğun günümüz, aynı zamanda çok faydalı oldu. Ankara’ya gidip de VAKİT Gazetemize uğramamak mümkün mü? Orada VAKİT’imizin isimsiz kahramanlarından, Yener Dönmez ile yardımcısı İlhan kardeşlerim var.
çok değerli sanatçı kardeşim Uğur Işılak’la arkadaşları da oradaydı. Bizi havaalanı çıkışımızda karşılayan, tatlı dilli Seyfettin Türk kardeşim, ikide bir de saatine bakıyor ve programa yetişemeyeceğimizi söylüyordu. Programın hangi saatte başlayacağını sordum. Daha epeyce zaman varmış. Amma önce yemek yiyecekmişiz. O da uzun sürebilirmiş. “Hiç mi aç karnına oruç tutmadık. Yemek yemezsek ölür müyüz” dedim. Ancak Uğur Işılak ile beraberindeki kardeşlerim gecikmeye râzı olacaklar mıydı?
Uğur kardeşimi zâten çok severdim. Şahsen karşılaşınca birden kaynaştık. Büyük bir nezaketle: “Siz nasıl istiyorsanız öyle olsun” diyordu. Ben Ankara’ya her gidişimde VAKİT Gazetemize uğrardım amma.. O zamanlar yanımda orayı bilen arkadaşlar olurdu. Onun için gazete binamızın tam olarak nerede olduğunu bilemiyordum. Sora sora semt olarak yerini öğrendik. Ancak yanlış yoldan girmiştik. Sağ şeritten havaalanına münasip bir yerden dönüp gelmek, saatlerce zamanımızı alabilirdi. Yiğit şoförümüz, dörtlü lambaları yakarak ters yola girdi. Gazete binamızı bulduk. Nereye ne için gittiğimizi tam olarak bilmiyorduk. Seyfettin Türk gerçeği söylemek zorunda kaldı.
Başyazarlar dahil, bütün gazete köşe yazarlarının günlük yazılarını uzman bir heyete uzun süre tetkik ettirmişler. O kadar değerli meslektaşlarımız arasından bizi 2008 senesi için yılın Köşe Yazarı olarak seçmişler. Bunu bizim arkadaşlara anlatınca, Yener Dönmez hemen işinin ehli genç bir muhabirimizi buldurdu. Ben Uğur Işılak kardeşimle bir röportaj yapmalarını istedim. Doğrusu Uğur kardeşimin o kadar yetenekli olduğunu bilmiyordum. Olaylara bakış açısını ve yorumlarını hayranlıkla dinledim. Gazetemizde manşetten verilecek çok doğru ve değerli sözler söylüyordu. Mesela bir sözü aynen şöyleydi: “Ben partici değilim amma… Türkiye’mizde bir avuç azınlığın, çıkarları zarar görmesin, saltanatları yıkılmasın diye bir telaş ve hırçınlık içinde olduklarını görüyorum. Demokratik bir rejimde yaşıyoruz. Elbette ki azınlıkların da haklarına riayet etmemiz gerekir” diyordu.
Sözlerinden anladım ki, Uğur Işılak kardeşimin müthiş bir mizah kabiliyeti de var. Aziziye Lisesi’nin oldukça büyük bir salonu, gençler ve aileleriyle hınca hınç doluydu. Bizler içeriye girince bir alkış tufanı koptu. Protokolde yer verdiler oturduk. Program başladı.
Anladığıma göre programın bir yöresel, bir de ulusal boyutu vardı. Ulusal boyutta, Uğur kardeşimle ben Yılın Yazarı ve Yılın Sanatçısı ödüllerine layık görülmüştük.
önce Yerel Yöneticilere birer plâket sundular. Keçiören Belediye Başkanı, Sayın Turgut Altınok kardeşim olmak üzere, Yılın Yöneticilerini seçtiler. Sayın Kaymakam, Sayın Millî Eğitim Müdürü ve diğer Kamu Yöneticileri, birer demet çiçekle, plaketlerini aldılar. Sonra sıra, Ulusal Boyuttaki Yılın Adamları olacak Uğur Işılak kardeşimle bana geldi. Hiç mübalağa değil, 1 saate yakın sinevizyonda kendimi seyrettim. Aman Allah’ım o ne iltifatlardı. Ne adam olduğumu, herkesten iyi kendim bildiğim için, onlar beni göklere çıkartırcasına, hem de kendi sözlerimle överken, ben gurur duyacağıma utanıyordum. Kendimi bilmeseydim, Nasreddin Hoca’nın satmaya götürdüğü kendi ineğine hayran olduğu gibi, ben de kendime hayran olabilirdim. Ben Allah Yolunun basit ve sıradan bir itinden başka bir varlık değilim. (O sıfatımla da iftihar ediyorum). Benim gibi birisini, Mukaddes İslâm Davası Yolu’nda kullandığı için de, Sonsuz Merhamet Sahibi Rabbime sonsuz Şükürler ediyorum. Binlerce yazar ve başyazar arasında, benim Yılın Köşe Yazarı seçilmem bana haksızlık gibi geliyordu. Kendimi o ödüle layık görmüyordum. Ama ödül bana değil, gazeteme verilmişti. Onu en kısa zamanda Genel Koordinatörümüz, dürüstlük, güvenirlilik, adalet sahibi ve kendilerinden gelecekte çok büyük hizmetler beklediğim imanlı, ihlaslı, dahi insan Muhterem Mustafa Karahasanoğlu kardeşime, arz ve takdim edeceğim inşallah…
öylesi gençleri gördükçe gözlerim açık gitmeyecek diye Rabbime sonsuz şükürler ediyordum. Allah benim ömrümden alsın, öylesi kardeşlerime versin. VAKİT’in bütün yazarları benden üstündür. İçimizde çürük tek kişi yoktur. Benim Yılın Yazarı seçilmem, günahkâr Bekrî Mustafa’nın, Ulu Camie İmam olması gibi bir acayiplikti. Yine de başta, son derece şahsiyetli ve hatip özel Aziziye Liseler Birliği’nin Sayın Genel Müdürü olmak üzere, Aziziye Liseleri yöneticilerine, tüm mensuplarına ve sevenlerine şükranlarımı sunuyorum.
Dualarımla...