Araba hikâyesi
Temel, Trabzon'dan yola çıkmış, İstanbul'a doğru ilerliyor. İhtiyar babası da yanında... Arabası eski. At arabasından hallice.
Bolu ile Sakarya arasında bir yerde, vites değiştirirken, vites kolu yerinden çıkmış, Temel'in elinde kalmış.
"Hay Allah" demiş Temel, "Çıktı bu..."
Babası, "O kadar kurcalarsan çıkar tabii" demiş, "Trabzon'dan beri onunla oynayıp duraysun."
* * *
Mehmet Barlas anlatmıştı geçenlerde.
Ardahan taraflarındaydı yanlış hatırlamıyorsam.
Bir mühendis, kamyonla arazide yol alırken, tekerler çamura saplanmış.
Kamyonun kasasında sekiz-on işçi var.
Mühendis işçilere seslenmiş:
"Hep beraber itin şu kamyonu. Yolda kalmayalım."
İşçiler, kasadan inmeden, kamyonun ön kısmını iteklemeye başlamışlar.
Kamyonun niye yerinden kımıldamadığını merak eden mühendis, bakıyor ki adamlar kasadan inmemiş, habire itmeye çalışıyorlar.
* * *
Önal Vasıf rahmetli, 70'li yıllarda Posof'ta kaymakamlık yaparken, makam aracı olarak kullandığı dört çekerle bir köyü ziyarete gider.
Köy kahvesi önünde durup, muhtarla ve köylülerle sohbet ederler.
Ayran ve çay içerler.
Köyün ihtiyaçlarını konuşurlar.
Bir ara köylülerden biri, biraz saman ve arpa getirdiğini söyler.
Ne olacak diye sorarlar.
"Araba için" der adam, "o kadar yol gelmiş" açıklamasını da yaptıktan sonra, götürüp arabanın önüne bırakır arpayı ve samanı.
* * *
Çok daha eski tarihlere uzanalım.
Yol kenarında bekleyen yaşlı bir kadın, yoldan geçen at arabası yaklaşırken, ayağa kalkıp işaret eder.
Arabacı kadının yanına gelince durur.
"Buyur teyze."
"Ah evladım, tıkandım kaldım. Beni şu ilerideki yol ağzına kadar götürür müsün?"
Arabacı elbette deyip teyzeyi alır.
Az giderler, adam bakar ki kadın, içi dolu sepetini kucağında tutuyor, bırakmıyor.
"Teyze, koca sepeti niye kucağında tutuyorsun?"
"Ata fazla yük olmasın dedim a yavrum, onu da ben taşıyorum işte kucağımda. Hem beni, hem seni taşıyor hayvancağız. Bir de sepeti mi taşısın!"
* * *
Temel arabasını yenilemiş, yola çıkmış.
Yoldan geçen araçların hızını tespit edip sürücüye bildiren ışıklı levhalardan her geçişinde biraz daha hızlanıyormuş.
Yanındaki arkadaşı niye öyle yaptığını sorunca izah etmiş.
"Bak, 80'le geçtim, tabela 'Hızınız 80 km, yavaş' yazdı... 100'le geçtim, 100 km deyip yine yavaş yazdı... Gördüğün gibi az önce 120 ile geçtim, yine 120 yavaş dedi... Kaçla geçersem geçeyim, yavaş buluyor bu alet hızımı... Ben de bastıkça basıyorum. Bir sonrakine 140'la geçeceğim, bakalım yine yavaş yazacak mı?"
* * *
Yol ayrımlarında sağa sola dönerken, bir vatandaş kesinlikle sinyal vermezmiş.
Beraber yolculuk ettiği arkadaşının dikkatini çekmiş.
"Niye hiç sinyal vermiyorsun?"
"Hangi tarafa sapacağım belli olmasın diye..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.