Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Unutmanın en güzeli

Unutmanın en güzeli

Ne atom bombası, ne Londra Konferansı... Ne Yunanistan'daki ekonomik kriz, ne içerideki kavgalar... Hatta ne de gizli kamera tartışmaları... Hepsini bir yana bırakabiliriz.

Dünkü konuya devam etmek istersek, ne engel olabilir?

Meğer ne çok dertli insan varmış, camiden çıkışta acele edenlerle ilgili.

*

Biz gazeteden birkaç arkadaşla, her Cuma günü başka bir cami seçiyoruz.

Dün gittiğimiz, İvaz Efendi Camii'ydi.

Anemas Zindanları'nın hemen yanında.

1585 tarihli ve Mimar Sinan eseri olduğu yazılı.

Sinan ekolü olduğu kesin, onun eseri olduğu ise tartışmalı.

*

Orasını tarihçilere bırakalım; biz cemaatin dağılması sırasında o camide bir telaş görmedik.

Sevinerek bunu bildirmek görevimiz.

Kapısı dar olmasına rağmen, çıkış sakindi.

Kimsenin birbirine yüklendiğini söyleyemeyiz.

Bir hususu daha belirtmek gerekir...

O da pek çok kişinin, raftan aldığı ayakkabılarını, bir metre yüksekten pat diye yere bırakmasının çirkinliği...

Ayakkabılarını sakince ve ses çıkarmadan yere bırakıp, kimseyi rahatsız etmeden giyenlerin sayısı ne yazık ki fazla değil.

*

Kafama takılan bir diğer konuyu da samimiyetle belirtmek istiyorum.

Nasıl oluyor da kimse ayakkabısını hangi rafa bıraktığını unutmuyor?

Bu bana oldum olası garip gelmiştir.

Fakat derseniz ki sen unutuyor musun?

Yok.

Hayatım boyunca sadece bir defa hatırlamakta zorlandım.

En sona kalınca, mesele kendiliğinden halloldu.

*

Huşu içinde, her şeyi geride bırakıp, dünyadan sıyrılarak, yalnızca Cenab-ı Hakk'ın huzurunda ibadet etmek için camide bulunan bir insan, üç kuruşluk ayakkabısına kafayı nasıl takar, izin verin de bunu anlamakta zorlandığımı samimiyetle ifade edeyim.

Kendimi de hariç tutmadan.

Çok kıymetli ayakkabılarımız var, çok.

*

Bendeniz sadece bir defa ayakkabılarımın yerini unuttuğumu belirttim ya, bir defa da evet sadece bir defa da her şeyi unuttuğumu söylemek istiyorum.

O da Kâbe'de oldu.

Tavaftan sonra.

Arkadaşlarla bir yere gidecektik galiba. Araba gerekir mi, yürüyecek miyiz diye konuşurken, "Benim arabam var mıydı?" diye geçti aklımdan.

Bir müddet düşündüm... "Evet, olacaktı, vardı."

Sonra rengini hatırlamaya çalıştım. "Beyazdı" diye karar verdim.

*

Hâlbuki bir önceki arabamın rengiydi o.

Ne gariptir, başka marka, başka renkteki arabayı yeni almış da yola çıkmıştım.

Daha garibi, aylarca o arabanın peşinde koştuğumu bile unutmuş olmamdı.

Doğrusunu ancak bir gün sonra hatırlayabildim de kendime güldüm.

Ve nasıl hoşuma gitti, anlatamam.

Maalesef hayatta sadece bir defa yaşadım böyle tatlı bir unutkanlığı. Sadece bir defa...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi