Silahsız kuvvet darbesi!
- Lütfü Bey; CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AK Parti hakkında yargının görev yapması engellenirse başka güçlerin devreye girebileceğini ima etti. Ne diyorsunuz Deniz Baykal'ın bu tavrına?
- Demek ki önce silahsız kuvvet darbesi, bu yeterli olmadı mı da gelsin silahlı kuvvet darbesi! Şimdi diyebilirsiniz ki nereden çıktı bu silahsız kuvvet darbesi? Demokrasilerde yasama, yürütme, yargı şeklindeki kuvvetler ayrılığı ilkesini dikkate alırsak, yargı da silahsız kuvvet değil mi? öyleyse yargının kapatma yoluyla partilere vurduğu darbeye de silahsız kuvvet darbesi denemez mi? Eskiden ülkemizdeki hakim sistem, safdışı etmek istediği iktidardaki partilere karşı silahlı kuvvet darbesini devreye sokardı. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Refah Partisi hep silahlı kuvvet darbesiyle iktidardan uzaklaştırıldı, safdışı bırakıldı. Ancak anlaşılan şimdi iktidardaki AK Parti'nin safdışı bırakılması için tercih edilen önce silahsız kuvvet darbesi, o yeterli olmadı mı da silahlı kuvvet darbesi! Nitekim sizin de dediğiniz gibi Deniz Baykal da bunu ima etti. Peki ülkemizdeki hakim sistemin sahipleri silahsız kuvvet darbesinden bir netice alamazlarsa silahlı kuvvet darbesi ile netice almak yoluna giderler mi? Eskiden olduğu gibi küresel ve ülkesel konjonktürün bir silahlı kuvvet darbesine müsait olmadığı dikkate alınırsa böyle bir şeyi göze alabilirler mi? Böyle bir çılgınlık yapabilirler mi? Evet günümüzde silahlı kuvvet darbesinin pek başarı şansı yok; küresel ve ülkesel bazda pek desteği yok. Ama yine de hakim sistemin sahipleri niye bu çılgınlığı yapmasın? Kendilerini hep ev sahibi, halkı ve onun seçtiklerini de hep kiracı olarak gören hakim sistemin sahipleri, kiracı gördüklerinin ev sahibi olmaya başladığını anlayınca niye bu çılgınlığı yapmasın? Hakim sistemin sahipleri halka ve onun seçtiklerine adeta “Kiracısın sen, kiracı kal” diyorlar! Halkın ve onun seçtiklerinin ev sahibi olmasını hiç istemiyorlar. Halk ve onun seçtikleri mi ev sahibi olacak, yoksa geçmişte olduğu gibi gelecekte de omuzu kalabalıklar, cüzdanı kabarıklar mı ev sahibi olacak?! İşte bugün yaşadığımız kavganın sonucunda bu soru cevabını bulacak!
BANA DOKUNMAYAN YARGI BİN YAŞASIN!
-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca kapatılması istenen AK Parti’nin, parti kapatılmasını zorlaştırmak için yasal adımlar atmaya hazırlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Keşke AK Parti kendisinin kapatılması istenmeden önce partilerin kapatılmasını zorlaştırmak için yasal adımlar atsaydı, Anayasa değişikliği yapsaydı. Maalesef işin ucu kendisine dokunana kadar bu yasal adımları atmadı. Hatta başka partiler için kapatma davaları açıldığında AKP kurmayları “Biz yargıya müdahale edemeyiz, yargının kararlarına saygı duymalıyız” şeklindeki sözlerle bu konudaki tavırlarını açıkladı. Mizahi bir dille söylersek, bu “Bana dokunmayan yargı bin yaşasın” tavrıydı! Ve bana göre bu tavır yanlıştı. Nasıl bugün AK Parti’nin Anayasa taslağını hazırlayan heyetin başı Profesör Ergun özbudun’un, dün Refah Partisi’nin kapatılması için elinden geleni yapması yanlış ise, bu da yanlıştı. Bugün AK Parti’nin kapatılmasına karşı çıkanların başında yer alan Profesör Ergun özbudun, ne derin çelişkidir ki dün de Refah Partisi’nin kapatılması için çaba harcayanların en başındaydı. Hatta Ergun özbudun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Refah Partisi’nin kapatılması kararının ne kadar doğru olduğunu bizzat anlatmıştı. Oysa kişilerin de, partilerin de, kurumların da ilkeleri, tutarlılıkları olmalı. Kişiler de, partiler de “dün dündür, bugün bugündür” tavrı içinde olmamalı. Ne AKP yandaşları, ne de AKP karşıtları “Bana dokunmayan yargı bin yaşasın” tavrı içinde olmamalı! Keşke AK Parti kurmayları da Yargıtay Başsavcısı’nca partilerinin kapatılması istenmeden önce, partilerin kapatılmasını zorlaştırmak için yasal adımlar atsalardı. Bunu yapmış olsalardı, bugün karşıtlarının “Başka partiler kapatılırken neredeydiniz, niye şimdiki gibi buna tepki göstermediniz” sorularına muhatap kalmazlardı.
ANAMIZI AĞLATMADAN PKK'YLA ANLAŞILSAYDI!
- ABD Ordusu'nun önde gelen komutanlarından Oramiral Falkon ile Korgeneral Odierno, "Türkiye, PKK ile masaya oturup anlaşarak bu sorunu çözsün" şeklinde açıklamalar yaptılar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Şimdi onların bu sözlerine "Türkiye, PKK'yla masaya oturmaz; böyle bir şey asla olmaz" diye tepki gösterilebilir. Ama unutmayalım ki, Türkiye'de ne olmaz denilenler oldu. Mesela Türkiye "Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasını savaş sebebi sayarım" diyordu. Ama Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulunca bunu savaş sebebi sayabildi mi? Bakın geçenlerde Kuzey Iraklı Kürtlerin liderlerinden Talabani Türkiye'ye gelip, "Kuzey Irak'taki Kürt yönetimiyle ve onun başı Barzani ile masaya oturup konuşun" dedi. Bu sözler "Kuzey Irak'taki Kürt devletini tanıyın" demenin Kürtçesiydi. Nitekim Türkiye Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin başı Barzani ile masaya oturup görüşmeye hazırlanıyor şimdi. Daha düne kadar Türkiye'nin adam yerine koymadığı Talabani'yi yollarına kırmızı halılar sererek karşılayacağı, onu en itibarlı şekilde ağırlayacağı düşünülebilir miydi? Ve de "PKK'nın Meclis'teki temsilcisi" denilen DTP'lilerin Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde ağırlanacağı düşünülebilir miydi? Bu olmaz denilenler gerçekleşebildiğine göre, diğer olmaz denilenler de gerçekleşemez mi? Yani ABD'nin önde gelen komutanlarının "Türkiye PKK ile masaya oturup anlaşarak bu sorunu çözsün" önerisi gerçekleşemez mi? Hele de bugün ABD'den de, AB'den de Türkiye'ye bu konuda baskılar yapılmaya başlandıysa... İşte tüm bu gelişmelere bakarak ben de diyorum ki, eğer sonunda PKK'yla bu sorunun çözümü için masaya oturulup konuşulacak idiyse, keşke bu kırk bin insanımız hayatını kaybetmeden, onbinlerce insanımız kolunu bacağını kaybetmeden önce yapılsaydı. Yüz milyarlarca dolarımız bu uğurda kaybedilmeden önce yapılsaydı. Anamızı ağlatmadan PKK'yla anlaşılsaydı! Ve de diyorum ki, sonunda PKK'yla masaya oturulacaksa, bir an önce oturulmalı. Böylelikle daha fazla insan ile para kaybının ve de daha fazla ananın ağlamasının önü alınmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.