83 yaşındakinin Türkiye'ye reva gördükleri

83 yaşındakinin Türkiye'ye reva gördükleri

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hiçbir ayarıma tabi olmaksızın devletten iyi muamele görme hakkına sahiptirler. Hayır. Cümle yeterince vurgulu, hatta doğru olmadı. Daha doğrusu şudur: Devlet hiçbir vatandaşına, onurunu zedeleyici, haysiyetini kırıcı şekilde kötü muamelede bulunamaz. Bulunmamalı. Vatandaş yasalara göre suç sayılan fiilleri işlediğinde bile hak ettiğinden daha fazla cezaya, yasaların öngördüğünden fazla bir cezaya maruz kalmama hakkına sahiptir.

Bütün bunlar doğru, ama suç işleme halinde vatandaşın herkes için geçerli olan kurallardan farklı bir muamele görme isteği bir hak olabilir mi?

Ergenekon soruşturması bağlamında gözaltına alınan İlhan Selçuk'un gece yarısı evinden alınması sıkça yaşına ve şimdiye kadarki gazetecilik kariyeri veya kıdemine atıfta bulunularak eleştiriliyor. Bu esnada sıkça sarf edilen cümle şu: “83 yaşında, bir gazetenin başyazarı ve genel yayın yönetmeni, adresi belli bir kişiyi gece yarısı baskınıyla evinden almak reva mıdır?”

öncelikle, burada gözaltına alınan 83 yaşındaki bir adam olduğu için mi yoksa İlhan Selçuk olduğu için mi bu itirazların yükseldiğini herkes kendine bir sorsun. Sorsun da yıllardır dokunulmazlıklarla ilgili tartışmanın aslında nasıl görünmez boyutlara sahip olduğuna bir baksın. Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını hararetle savunanların aslında nasıl bir gizli “dokunulamazlar kadrosuna” sahip olduğunu bundan daha iyi bir örnek gösteremez belki de.

Bildiğiniz gibi belli bir yaşın üstünde olanlara yasal olarak bu tür durumlarda farklı muamele edilmesi, daha iki yıl kadar önceki bir yasal düzenlemeye konu oldu. Bu yasadan cezası kesinleşmiş olan Erbakan yararlanacak diye koparılan fırtınaları hatırlayalım. Burada Erbakan örneğinde hatırlanmayan “yaşlılara saygının” İlhan Selçuk'ta neden birden bire hatırlandığını sorarak kimseyi basit vicdan muhasebelerine itecek değilim. Vicdan insanların kendilerine yonttukları bir acındırma organına dönüşmüşse bunun bir faydasının olmadığını biliyorum.

Ama şunu da sormadan geçmeyelim: 83 yaşındaki bir kıdemli yazara, yarım yamalak yaş ve hastalık dramları eşliğinde “reva görülenlere” dikkat çekmekle uğraşanlar 83 yaşındaki bu adamın Türk halkına, Türkiye Cumhuriyeti'ne, neleri reva gördüğüne dürüstçe bakıyorlar mı acaba?

Bu acındırma numaralarını çekerken, AK Parti'den kurtulmak için bütün ülkeyi batıracak bir hırs içinde türlü entrikalar çevirmekle uğraşan birinin görüntüsü hiç gözünüzün önünde canlanıyor mu? Bir hesap etsenize, her şey bu 83 yaşındaki adamın istediği gibi olursa kaç 83 yaşındaki insan hayatının son demlerinde hayatının en büyük acılarını yaşamak durumunda kalabilir?

Dâhil olduğu ve hatta eylem planlarını bizzat yönettiği söylenen Ergenekon örgütüne isnat edilen suçlara bakın: Cumhuriyet Gazetesine bomba atmak, Danıştay hakimlerine katliam girişiminde bulunarak birinin ölümüne bir kaçının yaralanmasına yol açmak, bu eylemlerin başka türlü gösterilmesi suretiyle laikliğin tehlikede olduğu propagandasını o çok saygın “yılların yazarlığı” unvanıyla yaparak Türkiye'de bir darbe ortamı hazırlamak. Daha neler neler… Bütün bunlar olduğunda Türkiye'de insanların ne acılar çekmek zorunda kaldığını varın siz hesaplayın. örgütün propaganda aygıtıyla korkutularak sokaklara dökülmüş kitlelerle toplumun diğer kesimleri arasında bir nefret oluşmuş, ülke birbirine düşmanlık besleyen kampların çatışma ortamına sürüklenmiş. Binlerce esnaf iflas edip kepenk indirmek zorunda kalmış. Milyonlarca insan bir çırpıda fakirleşmiş. Toplumsal kaos ortamında yüzbinlerce evde gerçek dramlar yaşanmış. Anneler ağlamış, çocuklar aç kalmış, işsizlik ve intiharlarda artış olmuş. Neden? İnsanlar 83 yaşındaki yazarın hayalini kurduğu bir dünyaya razı olsunlar diye mi?

Tam da öyle… Yaşanacak hiçbir acının istatistik bir toplamın içinde bir rakamdan öte bir anlamı olmayacak nasıl olsa. Aslolan 83 yaşındaki çok değerli yazarın hayalleri ve tabii ki asıl büyük dram bu yazarın gece yarısı bu işleri organize ettiği evinden suç delillerini aramak üzere yapılan arama sonrasında alınmasıdır.

Bu dramı büyüterek sadece bir ikiyüzlülük açığa vurulmuş oluyor. Tıpkı Irak'a saldıran Amerika'nın mahvettiği milyonlarca insanın gerçek hayatını hiçbir şekilde görmeyip denize dökülen petrolün yol açtığı kirlik dolayısıyla hareket etmekte zorlanan kelaynak kuşlarının çektiği acılara dikkat çeken ikiyüzlülük gibi.

“Bugüne kadar Türkiye'de ekonomik kriz çıkmadı. Davayı açtırıyoruz. Kapatma davasından sonra mutlaka kriz çıkar. AK Parti'den kurtulmak lazım” diyor bir görüşmesinde 83 yaşındaki yazar. Anlaşılıyor ki hukuk sürecini de çantasına keklik almış ve tam da planladığı gibi açılan davanın ilk etkileriyle daha şimdiden milyonlarca insanın cebinden milyarlarca doların buharlaşıp gitmesine sebep olmuş.

Gençliğinden beri profesyonel cuntacılıktan başka bir marifeti olmayan, yazarlık hayatında da uzman olduğu tek konu bu olan yazarımız, bu yaşına yaklaştıkça amacını gerçekleştirme ihtimaline daha da yakınlaşmış. Halkımıza 2008 yılında Kemalizm adı altında Kamboçya diktatörü Pol Pot'unkini aratmayacak bir cunta yönetimini reva görebiliyor. Allah muhafaza, bunu gerçekleştirebilme ihtimali de çok uzak değilmiş.

Artık açık ve net bir biçimde “fark edilen büyük tehlike”nin baş aktörü, ama ne yapalım, hem çok “saygın” bir yazar, hem de 83 yaşında.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi